Fransa Türkiye'yi neden hedef alıyor?

Araştırmacı Can Acun, Fransa’nın Türkiye’ye yönelik saldırgan tavrının Libya’da ve Suriye’deki oyunlarının bozulmasından kaynaklı olduğunu söyledi.
Ankara Masası
|
10 Eylül 2020, Perşembe - 23:00
Fransa Türkiye'yi neden hedef alıyor?

SETA Dış Politikalar Araştırmacısı Can Acun, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un Türkiye'ye yönelik tavrını değerlendirdi.

“Fransa’nın 2 stratejik oyununu Türkiye çok etkili hamlelerle bozdu” ifadelerini kullanan Can Acun Macron’un Türkiye’ye yönelik sert siyasetiyle ilgili “Fransa'nın bir terör devleti kurma projesinin bertaraf edilmesi ardından Libya'da Hafter'e verdiği desteğin boşa çıkartılması Macron'u çok kızdırdı, sinirlendi.” Diye konuştu.

Ayrıca Macron’un Avrupa’da ciddiye alınmayan bir lider olduğunu belirten Can Acun, bunu kırmak için Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı hedef aldığını söyledi.

Can Acun “Tabii Macron aynı zamanda diğer bir handikapı da uluslararası alanda yeteri kadar ciddiye alınmadığını düşünmesi. Kendisini yeni güçlü bir lider olarak sunmaya çalıştı. Özellikle Batı dünyasında bir lider sorunu yaşadığını biliyoruz. Liderlerin artık var olmadığı bir dönemde kendisini daha fazla İngiltere’nin de Brexit süreciyle birlikte boşalttığı Avrupa'da ön plana çıkartmaya çalıştı. Ancak bu anlamda da başarılı olamadığını gördük. İşte Almanya'nın Merkel'in hamleleriyle tekrar dizginlenmeye başlanan bir Macron söz konusuydu. Tüm bu süreçte kendisini ön plana çıkaracak şekilde  Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı hedef alarak bir alan açmaya çalışıyor diye düşünüyorum açıkçası.” ifadelerini kullandı.

Araştırmacı Can Acun Fransa’nın Türkiye’yi hedef almasını ve süreci şu şekilde anlattı;

Macron Türkiye’yi takıntı haline getirdi

Macron artık Türkiye'yi takıntı haline getirmiş durumda.

Özellikle Cumhurbaşkanı Erdoğan, ile Türkiye’nin siyasal iktidarını hedef haline getirerek kendine uluslararası alanda bir alan açmaya çalışıyor.

Esasında biraz geriye dönüp bakmak gerekiyor. Fransa’nın 2 tane stratejik oyununu Türkiye çok etkili hamlelerle bozmuş oldu. Bu tabii ki Türkiye'ye karşı Fransa'nın Macron’un dış politikada sertleşmesini beraberinde getirdi. Ama bunun ötesinde ben biraz ben bunu Fransız Iş Kanunu'nda yaşananlarla alakalı olduğunu düşünüyorum. Şuandaki Macron’un bu üslubunu tarafını Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı hedef almasını Fransa’nın iç siyasi derinliklerine baktığımız zaman Macron’un gerçekten çok zayıfladığını görüyorum. Yerel seçimleri çok ciddi anlamda kaybettiği çok düşük oy oranları alabildi. Bunun ötesinde Fransız ekonomisi çok zor bir dönemden geçiyor.

Fransa ekonomisi gerileme yaşadı

Zaten yıllardır  büyüyememe sorunu yaşayan Fransa Covid pandemisi üzerinden de çok ciddi anlamda ekonomik büyüme açısından handikaplı durum içerisine girdi. Son çeyrekte eksi 16 gibi çok yüksek bir gerileme yaşadı Fransa ekonomisi. Avrupa'nın geriye kalanınla da kıyaslandığında bu rakamın çok yüksek olduğunu görüyoruz. Almanya ve keza diğer kuzey ülkelerine nazaran kıyaslandığı zaman yine bunun ötesinde sarı yeleklilerin uzun süredir devam eden eylemleri Macron üzerinde çok ciddi baskı üretmişti. Tüm bunları bir şekilde hedef şaşırtmaya yönelik kendi iç kamuoyundaki baskısını tolere edebilmek adına Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı ve Türkiye'yi hedef alan bir Macron profili var.

Erdoğan’ı hedef alarak alan açmaya çalışıyor

Tabii Macron aynı zamanda diğer bir handikapı da uluslararası alanda yeteri kadar ciddiye alınmadığını düşünmesi. Kendisini yeni güçlü bir lider olarak sunmaya çalıştı. Özellikle Batı dünyasında bir lider sorunu yaşadığını biliyoruz. Liderlerin artık var olmadığı bir dönemde kendisini daha fazla İngiltere’nin de Brexit süreciyle birlikte boşalttığı Avrupa'da ön plana çıkartmaya çalıştı. Ancak bu anlamda da başarılı olamadığını gördük. İşte Almanya'nın Merkel'in hamleleriyle tekrar dizginlenmeye başlanan bir Macron söz konusuydu. Tüm bu süreçte kendisini ön plana çıkaracak şekilde  Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı hedef alarak bir alan açmaya çalışıyor diye düşünüyorum açıkçası.

Fransa temel anlamda sömürgeci bir devlet özellikle Afrika'nın kuzeyi ve sahra altı mali bölgesine kadar uzanan bir hatla ciddi anlamda sömürge faaliyetlerinde bulunmuş bir ülkeydi. Son dönemde Amerika’nın boşalttığı alanı kısmen yeniden Fransa doldurmak istiyor. Burada askeri yatırımlar yapmaya başladı. Işte Mali'de bunu gördük. Sizin de ifade ettiğiniz gibi gibi Ya da bunun tezahürleri vardı.

Hafter milisleriyle hareket etti

Kaddafi'nin devrilme sürecinde Fransa çok kendisi bir hamle yaptı askeri müdahaleyi başlatan bir devlet konumundaydı. Ardından da kendi nüfuz alanını genişletmek istedi özellikle de General Hafter’in yatırım yapmaya başladığını gördük. Bu anlamda Fransız özel kuvvetlerine bağlı unsurlar ve Libya'nın çeşitli kentlerinde Hafter milisleri ile birlikte hareket ettiler. Bir anlamda Birleşmiş Milletler tarafından meşru hükümet olarak tanımlanan UMH’ye karşı bir darbeci generali destekleyen ve tüm yatırımını bu aktöre yapan Fransa söz konusuydu. Bir süre başarılı da oldular. Önce ülkenin doğu bölgeleri Tobruk başta olmak üzere Bingazi’ye doğru belli alanları kontrol etmeye başladıklarını gördük Hafter üzerinden. Ve burada tek aktör Fransa değildi. Birleşik Arap Emirlikleri ile birlikte bir ittifak oluşturmuşlardı yine Mısır'ın destek vermesi söz konusu. Nihayetinde son dönemlerde bu ülkelerin tek başına yeterli olmamasıyla birlikte Rusya'nın ağırlık koymaya başladığını görmesi, Trablus hükumetine yönelik bir işgal girişimi de aslında vardı.

Adım adım Trablus'a doğru sıkıştırılmaya başlanmış, ülkenin batı bölgeleri de büyük ölçekte kontrol ediliyordu. Tam bu noktada Türkiye'nin müdahalesi geldi. Önce askeri anlaşmalar yapıldı. Deniz yetki alanları sınırlandırma anlaşması söz konusu oldu ve Türk ordusu doğrudan sürece dahil olarak destekleyecek şekilde müdahil oldu.

Avrupa iç rekabetinde etkinliğini arttırmak istiyor

Bu da kısa sürede sahadaki askeri dengeleri hem Hafter’e doğru hem de onu destekleyen ülkeler nezdinde bu şekilde değişmesine neden oldu. Fransa'yı ciddi anlamda rahatsız etti, Macron’u ciddi anlamda sarstı. Çünkü Fransa Libya da  sadece Hafter’e yatırım yapmıştı ve  tüm ülkeyi Hafter üzerinden kendi kontrolüne nüfuz alanına alabileceğini düşünüyorduk. nihayetinde Libya Fransa için gerçekten önemli bir ülke, Mali'ye doğru uzanan hattı kontrol etmek açısından hem de bölgedeki enerji kaynaklarını kontrol ederek Avrupa içerisindeki iç dengeler açısından iç rekabet açısından  buradaki etkinliğini kullanmak istiyordu.

Yine tabii ki Libya Türkiye arasında deniz yetki alanlarının sınırlandırılması anlaşmasının yapılması doğrudan Fransa'nın Doğu Akdeniz stratejisini de etkiledi. Orada da Türkiye'yi dar bir alanda sıkıştıracak. Adeta Antalya Körfezine hapsedecek şekilde Güney Kıbrıs Yunanistan’la işbirliği içerisine girmiştir. Keza Israil ve Mısırlıları benzer bir ittifakın içerisindeydi Fransa. Türkiye’nin bir yandan askeri müdahaleyle Libya'da ki sahadaki askeri gerçekliği değiştirmesi kendilerine hem de deniz yetki alanları sınırlandırması anlaşması yaparak Doğu Akdeniz’deki oyunları bozmuş olması çok önemli.

Macron’a çok büyük bir darbe vurmuş oldu

Bu Eastmed projesi yani bölgedeki enerji kaynaklarının Türkiye'yi denklem dışına iterek Girit üzerinden Avrupa’ya geçiş projesini Türkiye bu anlamda kendi yaptığı hem siyasal anlaşmayla hem de doğrudan  engellemiş oldu. Tüm bunlar bir araya geldiği zaman Fransa'nın bölgedeki hem stratejisi ciddi anlamda darbe almış oldu, hem de Macron’un kendisi uluslararası kendisini lider olarak tanıtmaya çalışan Avrupa’daki güç boşluğundan yararlanarak önemli bir aktör olmaya çalışan Macron’a çok büyük bir darbe vurmuş oldu.

Terör devleti oluşturmak istiyorlar

Şimdi bunu tabii önce Fransa boyutunu isterseniz konuşalım gündem itibariyle malum Fırat'ın doğusunda PKK'nın Suriye yapılanması var. PYD, YPG ve onun süs çatı yapılanması olan Suriye demokratik güçleri.

Bunlar Yaklaşık 40.000 kilometrekare alana DAEŞ'le mücadele görüntüsü adı altında Amerika'nın doğrudan verdiği destek yine Fransa'nın verdiği destekle yine çeşitli bazı Batılı ülkelerin verdiği destekle kontrol etmeyi başarmıştı. Burada adeta bir terör devleti kurma çabası olduğunu görüyordum. Bu yapı Fırat’ın batısında da ilerleyerek işte Afrin’i o zaman yeni dönemde Afrin’e kadar uzatıp ardından da Doğu Akdeniz’de dinlenip bir terör kuşağı oluşturmak istiyorlardı ve bağlantısını kuracak şekilde terör devleti oluşturmak istiyorlar.

Bu proje çökertilmesi Fransa’yı sarstı

Türkiye tabii daha önce yaptığı hamlelerle Afrin’i  Zeytin Dalı Harekatı ile nihayetinde Fırat’ın doğusunda gerçekleştirdiği Barış Pınarı Harekatı’yla bu projeyi çökertmiş oldu. Tabii burada Fransa’nın temel stratejisi tamamı başarısız kılınmış oldu. Bundan Fransa çok ciddi anlamda rahatsız oldu. Macron o dönemde hatırlarsanız Barış Pınarı Harekatı yapıldığı dönem Türkiye'nin karşısında Batı dünyasında en sert çıkan ülkelerin başında Fransa olmuştur. Fransa ne yazık ki Müttefiklik ilişkisine uymayacak şekilde bir terör örgütünün silahlı unsurlara çok uzun yıllardır destek veriyor. PKK’nın çeşitli sözde siyasal yapılanmalarını tek tek ayaklanmalarını Fransa’nın destek verdiğini görmüştük.

Bu anlamda Suriye’de bu terör devleti projesine Amerika'dan sonra en fazla destek veren ülke Fransa olarak karşımıza çıkıyordu. Yine Fransız çimento şirketi de Devi Lafarge’ın doğrudan PKK’ya yardım ettiğini biliyoruz. Ya bu Türk ordusunun karşısında oluşturdukları Tünel hatlarının kontrol noktalarının hep çimento ihtiyacı bu şirket tarafından sağlanıyordu. Tabii bunların deşifre edilmesi ardından da askerleri harekatlarla projenin çökertilmesi Fransa’yı gerçekten sarstı ve Türkiye’ye karşı daha sert bir politika izlemesini beraberinde getirdi.

Türkiye caydırıcılık üretmeye başladı

Fransa'yı bir kenara bırakırsak Suriye denklemine baktığımız da bir yandan Fırat'ın batısında İdlib’in hayli önemli olduğunu görüyoruz. İdlib’te Türkiye ile Rusya'nın oluşturduğu bir iç açılmazlık bölgesi vardı. Ancak buraya yönelik ne yazık ki rejimin saldırıları söz konusu oldu. Rusya tabii İran'ın desteği oldu. Ancak Türkiye ve Türk ordusu bölgedeki askeri açısından gücünü tahkim ederek, rejimi de doğrudan hedef alarak buradaki saldırıları durdurmayı başarmıştı. Ardından mutabakat yapıldı. Türk ordusuyla Rus ordusunun devriyeler yapmaya başladığını gördük. Stratejik yani 4 hattında burada çeşitli provokasyonlar yaşanmaya devam ediyor. Hem Türk ordusuna hem Rus ordusuna küçük çaplı saldırılar söz konusu. Büyük fotoğrafa baktığımızda burada bir başarı olduğunu gördük. Yani Türk askeri artık alan kontrolü yapmaya yönelik bir eylem tarzı hareket tarzı içerisine girdi. Askeri varlığını güçlendirdi caydırıcılık üretmeye başladı.

Ruslarla eşgüdüm halinde bu arada değil mi?

Genel anlamda eşgüdüm söz konusu ama aynı zamanda bir güç mücadelesi var. Bunun tabii altını çizmek gerekiyor. Yani Ruslarla Türkiye Suriye konusunda tamamen aynı noktada değil ama ortak çıkarlar söz konusu belli anlamda en azından İdlib’te şu anlamda bir arada belli bir siyaset yönü başarıyoruz. Rejimin yine bazen saldırıları olabiliyor ama Türk ordusu ve diğer bölgedeki terör unsurlarına karşı çok önemli bir caydırıcılık sergiliyor.

Rusya'nın Türkiye'ye verdiği sözlere rağmen buradan PKK’nın çıkartılmadığını gördük ve bu da Türkiye üzerinde durması gereken önemli konulardan bir tanesi.

http://www.ankaramasasi.com/haber/157983/fransa-turkiyeyi-neden-hedef-aliyor
İlginizi Çekebilir

Yorumlar (0)

Yorumunuz İletilmiştir.