NATO üyesi ülkeler arasında "terör" tanımı konusunda gerçek bir mutabakat sağlanmadan Finlandiya ve İsveç’in üyeliğine destek verilmesinin, “Erdoğan’ın Türkiye’yi değil şahsını merkeze koyduğu dış politikasına son örnek olduğunu" savunan Demokrat Parti (DP) Genel Başkanı Gültekin Uysal, yazılı açıklamasında şunları kaydetti:
"Cumhurbaşkanı Erdoğan, dış politikayı iç siyasette hamaset ve popülizm arasına hapsedip şahsi zaafiyetlerinin milli güvenlik açığına dönüşmesi ve ekonomi başta olmak üzere her sahada sıkışınca ‘dış politika husumetle yapılmaz’ diyerek, ‘sahte kabadayı’ misali tıpkı BAE, İsrail ve son olarak Suudi Arabistan ile olduğu gibi yine çark etti. Bizler de zannettik ki dış politikada bir nefes sahası oluşturacaklar. Zannettik ki Sayın Erdoğan, İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyelik müzakereleri üzerinden ‘kriz yaratarak’ başta ABD ve diğer ittifak üyeleri ile uzun zamandır yaşanan yapısal problemlerde AKP eliyle ‘değerli yalnızlığa’ sıkışan ülkemiz için bir nefes sahası oluşturacak! Zannettik ki Erdoğan bu hamlesi ile F-35 projesine Türkiye’yi tekrar dahil edecek! Zannettik ki; kaçak PKK, FETÖ ve diğer terör örgütleri yöneticilerinin Türkiye’ye iadeleri konusunda somut taahhütler alacak! Zannettik ki Suriye’de, AKP’nin rejim değişikliği politikasıyla ortaya çıkan iktidar boşluğu sonucu, fiilen bir 'PKK devleti' kurulması eşiğine getiren PKK/PYD’ye ABD’nin desteğinin kesilmesi sağlanacak! Oysa bu hususların hiçbirinde bir ilerleme kaydedilmediği anlaşılıyor."
“NATO ülkeleri terör tanımı üzerinde mutabakat sağlamadı”
Finlandiya ve İsveç’in NATO üyeliği süreci ile ilgili Türkiye'nin, 28 Haziran 2022 tarihinde Madrid’te bu iki ülkenin liderlerinin huzurunda imzaladığı üçlü muhtırada, terörizmin tüm biçim ve tezahürleriyle mücadelede tam iş birliği ve dayanışmanın söz konusu edildiğini ancak uzun yıllardan bu tarafa NATO müttefikleriyle terörün tanımı hususunda mutabakat sağlanamadığını vurgulayan Gültekin Uysal, sözlerini şu şekilde sürdürdü:
"Üçlü Muhtıra’da tarih belirtilmeden sadece 'taahhüt' şeklinde ifade edilen hususlara ilişkin henüz somut adımlar atılmadan, 'NATO Madrid Zirvesine İsveç ve Finlandiya’nın davet edilmesine Türkiye’nin peşin destek ifadesi', AKP’nin / Erdoğan’ın Türkiye’den ziyade kendini merkeze koyduğu dış politikasının son örneğidir. ABD tarafından, 'Türkiye olumlu bir tavır geliştirmediği takdirde ABD Başkanı Biden ile bir görüşme olamayacağı' üstü örtülü bir şekilde ifade edildi. Bunun üzerine, Türkiye iç politikasına yönelik fotoğraf vermek gibi düşük profilli bir amaç uğruna veto kaldırıldı. Sonuç olarak diyebiliriz ki; Rahip Bronson, Deniz Yücel, Cemal Kaçıkcı ve pekçok olayda olduğu gibi, iktidarın ‘ahbap çavuş ilişkisi’ ile yaptığı pazarlıklar ne Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve Milletinin menfaatine ne de uluslararası politikada bir evrensel değer ve prensibe hizmet etmemiştir.”
