Dr. Eray Güçlüer, canlı yayında Ankara Masası’ndan Gökhan Gökyıldırım’ın sorularını cevapladı ve İsrail’in ajandasını yorumladı.
İsrail’in kurulduğu günden bu yana topraklarını tam 4 kat genişlettiğine işaret eden Dr. Güçlüer, peş peşe savaşlarla bu coğrafyada kalıcı hale geldiğini vurguladı.
Dr. Güçlüer, hem de Akdeniz'de hem Kızıldeniz bağlantısıyla stratejik bir lokcxcxasyon elde eden İsrail’in bölgedeki yerini sağlamlaştırdığı ve geri dönülemez bir noktaya getirdiğine dikkati çekti.
“Pek çok Arap ülkesini Araplar değil Arap görünümlü İsrailliler yönetiyor”
Dr. Güçlüer şunları söyledi: “Ama asıl mesele burada kendisini çevreleyen ülkelerde çok önemli değişimler oluşturdu. Bakarsanız şu an maalesef pek çok Arap ülkesini Araplar yönetmiyor, Arap görünümlü İsrailliler yönetiyor bunu çok net söyleyim. Bakın bu gerçeklik önümüzdeki 10 yıl içerisinde çok daha net belirgin hale gelecek. Yani aslında İsrail o ülkelerin içerisinde yönetimleri ele geçirmek suretiyle gerçekten kendisine görünmez bir duvar inşa etmiş durumda.”
Birleşik Arap Emirlikleri, Suudi Arabistan ve Mısır yönetimlerinin ele geçirildiğini anlatan Dr. Güçlüer, “Ya bu işte bir sülalenin ele geçirilmesi şeklinde ya da Muhammed bin Selman'ın işte oraya konulması da, işte iç darbeler şeklinde ya da aleni darbe Mısır'da olduğu gibi darbeler şeklinde. Yani hangi yöntem tutarsa o yapılıyor.” Şeklinde konuştu.
"İsrail Libya'da 5. ve 6. kol faaliyeti yapıyor"
İsrail’in Filistin meselesinin içini boşalttığını da belirten Dr. Güçlüer, Libya’da da bu ülkedeki gelişmelerin tam merkezinde yer aldığını vurguladı.
Dr. Güçlüer, İsrail'in 5. ve 6. kol diye ifade edilen istihbarat ve gayri nizami harp unsurlarının Hafter'e destek verdiğinin altını çizdi.
“Burada eğitim yaptırdıklarını, suikastçilerden tutun da nizami olmayan asimetrik çatışmalar yönünde uzmanlaştırıcı eğitimler verildiğini, sabotaj, patlayıcı, suikast vesaire gibi çok yönlü eğitimler verildiğini biliyoruz.” diyen Dr. Güçlüer şöyle devam etti:
“Türkiye ilk defa bu dönemde gerçekten olması gerektiği noktaya son derece yaklaşmış, güçlü bir Türkiye”
“Niye veriyor? Çünkü Türkiye'nin orada olmasını istemiyor ve bakınız çok enteresandır. Geçtiğimiz günlerde İsrail istihbaratının en üst düzeydeki yetkililerinden bir tanesi yaptıkları yıllık değerlendirmede, Türkiye'yi, İran'dan daha tehlikeli bulduklarını ifade ediyor. Tabii Türkiye dünkü Türkiye, eski Türkiye değil. Türkiye ilk defa bu dönemde gerçekten olması gerektiği noktaya son derece yaklaşmış, güçlü bir Türkiye.
“Güçlenen Türk istihbaratı başta İsrail olmak üzere bölge üzerinde çok ciddi bir etki üretiyor”
Dr. Eray Güçlüer, hem sahada hem masada güçlü bir Türkiye gerçeğinin altını çizerek “Türk istihbaratı kendi yakın coğrafyasında ve kendini ilgilendiren dünyadaki diğer coğrafi alanlarda çok güçlü bu. Bu tabii İsrail tarafından arzu edilen bir durum değil. O yüzden Türk istihbaratı Israil'i çok ilgilendiriyor. Türk istihbaratının istihbari ve operasyonel kabiliyeti dikkat edin, özellikle bunu vurguluyorum. Türk istihbaratının geçmişe göre en büyük farkı proaktif istihbarat operasyonel kabiliyetidir. Operasyonel, proaktif operasyonel kabiliyete kavuşmasıdır. Bu sahada biz çok göremiyoruz ama çok ciddi, başta İsrail olmak üzere bölge üzerinde çok ciddi bir etki üretiyor. Bunu görmemiz lazım.” değerlendirmesinde bulundu.
“İsrail'i küresel lobiler yönetiyor”
Konuşmasında “İsrail'i kim yönetiyor?” diye soran Dr. Güçlüer, “Bakın İsrail’i, İsrail'dekiler de yönetmiyor. Aslında İsrail'i başta Amerika olmak üzere sermayeye ve bilgiye bilgi teknolojilerine sahip küresel lobiler yönetiyor. Yani Yahudi lobileri yönetiyor. Dolayısıyla zaman zaman İsrail'deki İsraillilerle bu küresel lobiler, Yahudi lobileri arasında da zaman zaman mücadelelerin yaşandığını biliyoruz.” diye cevap verdi.
“İsrail dış politikasını milli çıkarlar değil, Siyonist ideoloji belirliyor”
Dr. Eray Güçlüer, İsrail hariç bütün devletlerin dış politikalarını milli çıkarlarına göre oluşturduğunu da ifade etti. Dr. Güçlüer, “İsrail dış politikasını milli çıkarlarına göre değil, Yahudi inancına ya da kendilerine göre oluşturdukları bir Siyonist ideoloji, yani arkasında din temelli bir ideolojiye dayandırılarak oluştururlar. Bu önemli. Çünkü hal böyle olunca E yani çıkarların ötesinde farklı perspektiflerin dış politik amaçlara yansıdığını görürüz. İşte burası bizi ilgilendiriyor. Burası tam olarak bizi ilgilendiriyor. Çünkü İsrail'in lafı uzatmadan söyleyeyim: İsrail büyük İsrail projesi var. Yani bu kadar 2010 yılında başlayan bütün Ortadoğu’yu tarumar eden kurumsal devlet yapılarını ortadan kaldıran Arap yangını denen aslında Arap Baharı denen Arap yangınının aslında bir sebebi de budur.” sözleriyle değerlendirmelerini derinleştirdi.
Siyonist terminolojideki ‘Vadedilmiş Topraklar’ın bir bölümünün de Türkiye’ye ait olduğunu hatırlatan Dr. Güçlüer, “İsrail, 1800’lerin sonundaki Büyük Siyonist Toplantısında oluşturulan mantıktan ayrılmış değil.” ifadesini kullandı.
Dr. Güçlüer, “Tabii ki dini ideolojiye de dayanabilir. Eğer o toplum öyle bir şey istiyorlarsa eyvallah. ama neticede bu ideoloji maksatlar diğer ülkelerin yok edilmesini yada işte dağıtılmasını, parçalanmasını ve vesaireyi kapsıyorsa o zaman işte Yani o zaman biz de kendi pozisyonumuzu bu noktada bu politika açısından değerlendirmemiz ve gerekli savunma araçlarını mutlaka üretmemiz lazım. Maalesef böyle bir durum var. Yani İsrail'in bu dış politikasında söylenmese de net zikredilmese de böyle bir durum var.” diyerek tehlike ve tehdide dikkati çekti.
“80 darbesi, 15 Temmuz, PKK meselesinin arkasında hep aynı güç var”
Türkiye’yi dizayn etmeye dönük istihbarat odaklı her operasyonun arkasında ABD ve İngiltere ile birlikte İsrail’in de olduğunu anlatan Dr. Güçlüer, “Bugüne kadar Türkiye’nin kontrol altında tutulması, baskı altında tutulması hep amaçlandı. Yani 80 darbesi, 15 Temmuz hareketi, içerideki PKK meselesi vesaire. Tabii şimdi İsrail'i de bu noktada ülkeleri dizayn etme noktasında sadece küçük bir İsrail olarak görmemek lazım. İşte deminki o saydığım küresel sermayeyi büyük oranda elinde tutan küresel bilgi teknolojileri, uzay teknolojileri dahil işte başta Silikon Vadisi vesaire olmak üzere elinde tutan çok büyük bir güç var.” sözleriyle perde arkasındaki yapıyı deşifre etti.
“FETÖ-İsrail bağlantısı çok açık”
FETÖ’nün İsrail bağlantısının çok açık olduğunu da vurgulayan Dr. Güçlüer, “FETÖ'cülerin, FETÖ'cü darbeci hainlerin kaçmadan önce Genelkurmay Karargahı'ndan kozmik odadan Kozmik Oda'dan çaldıkları o harekat planlarını, Israil'deki gazetelerde nasıl o çok gizli olan hareket planlarının nasıl deşifre edildiğini sizler de okudunuz bizler de okuduk.” dedi.
“Dizayn edemedikleri Türkiye bölge üstü güce erişmek üzere”
Dr. Eray Güçlüer, dizayn edemedikleri tek ülkenin Türkiye olduğunu, öldürmeyen güçlendirir ilkesindeki gibi Türkiye’nin daha da güçlendiğini vurguladı.
“Bu operasyonları def edebilen, bypass edebilen önleyebilen tek ülke Türkiye. Ortadoğu'da bakın nerede operasyon yapılırsa o ülkeler şu an tarumar yerle bir olmuş durumda.” ifadesini kullanan Dr. Güçlüer, bölge üstü güce erişmek üzere olan bir Türkiye gerçeğinin altını çizdi.
“10 yıl içerisinde sınırlar değişecek”
Dr. Eray Güçlüer, “Bundan sonra ne olacak?” sorunun cevabını da şöyle verdi: “Bundan sonra muhtemelen 10 yıl içerisinde bazı ülkelerin siyasal sınırlarının değişme ihtimali son derece yüksek. Bir kere bu 1, bunu bir kenara not edelim. 2- İran'a yönelik baskı artacak. Yani Iran üzerinde Amerikan baskısının eğer tekrar Donald Trump seçilirse Aralık ayından itibaren artma ihtimali son derece yüksek. Yani bunu önleme şansı da yok. Çünkü İran'a yönelik muhtemel bir operasyonun asıl sebebi İran değil Çin.”
“Çok daha hassas, çok daha kırılgan süreçlere doğru sürükleniyor.” diyen Dr. Güçlüer’in stratejik analizlerini Gökhan Gökyıldırım’ın özel röportajında izleyebilirsiniz.
