İlknur Bektaş: Onların kaybolmasına izin vermeyeceğim

Milli mücadelenin kahraman kadınlarını anlattığı söyleşide Ankaralı kadınlarla buluşan İlknur Bektaş, söyleşi öncesi Ankara Masası'nın sorularını yanıtladı. Çok heyecanlı ve çok duygulu olduğunu belirten Bektaş, kahraman kadınların kaybolmaması ve unutulmaması için her zaman çabalayacağını söyledi.
Ecem Çetin
|
06 Ekim 2022, Perşembe - 10:00
İlknur Bektaş: Onların kaybolmasına izin vermeyeceğim

Başkent Kültür Yolu Festivali, tüm coşkusu ile devam ediyor.

Festival kapsamında dün Milli mücadelenin cesur ve kayıp kadınlarının anlatıldığı söyleşi gerçekleştirildi. 

Milletin kahramanlıkla taçlandırılan mihenk taşlarının gerçek hikayesinin anlatıldığı söyleşide, üsteğmen Kara Fatma, Gördesli Makbule, Bigadiçli Nazife Kadın, Giresunlu Sancak Çavuşu Pembe ve onlarca kadın anlatıldı. 

Ankara Masası söyleşi öncesi söyleşiyi gerçekleştiren Araştırmacı- Yazar İlknur Bektaş ile bir röportaj gerçekleştirdi. 

İşte o röportaj;

Soru: Milli Mücadelenin cesur ve kayıp kadınlarını anlatacağınız söyleşide Ankaralılarla, Ankaralı kadınlarla  buluşacaksınız. Ne düşünüyorsunuz? 

"İçinde bulunduğumuz günler çok kıymetli"

 "Milli mücadelenin başladığı Anadolu'nun tam da göbeğinden başkentten Türk kadınlarının kendi büyüklerini, büyük annelerimizi onlara tanıtmak ve hatırlatmak için buradayım. Çok heyecanlı ve çok duyguluyum. Kürsüye baktığımda ağlayarak yürüdüm. Mustafa Kemal Atatürk'ün orada bir görseli var ve ben ona bakarken çok duygulandım.
Dün dört ekim seçme ve seçilme hakkımızın ilan edildiği günün yıl dönümüydü. İçinde bulunduğumuz günler aslında çok kıymetli. "

"Çok duyguluyum"

"Ben istedim ki cephede mühimmat taşıyan, hasta bakan, lojistik olarak destek sağlayan, bir uçtan bir uca ölümüne koşan, eşinden vazgeçen, sevdiğinden vazgeçen, evladını cepheye yollayıp arkasından kendi de giden, kardeşinin, kocasının, evladının dönmeyeceğini bilen annelerin ben de gideyim çünkü geride kalacak kimsem yok diyen o kadınları anlatmak istiyorum bugün. Çok duyguluyum çünkü gencecik kızları da, anneleri de, anneanneleri de, babaanneleri ve bir sürü farklı coğrafyadan ama yine Türk kadınlarından anlatıyoruz. Ve istedim ki Anadolu'da biz farklı coğrafyalarda yaşasak da Türk bayrağı için ne kadar önceliğimiz var onları görsün istedim toplum. "

"Türk bayrağı dalgalanan her yerde onların adını dalgalandıralım"

"Bunlarla ilgili ben yaklaşık 20 yıldır araştırma yapıyorum. Üsteğmen Kara Fatma benim onuncu kitabım. Sonra Milli Mücadelenin Cesur ve Kayıp Kadınları, İstiklalin Cesur ve Kayıp Kadınları seri bunlar. Nazife Kadın var. Türk askerinin cephede savaştığı sırada ekmeksiz aç kaldıklarını öğrenen bir yaşlı kadının evlerde ekmek pişirerek gece boyunca ekmek taşıdığı için Yunanlılara yakalanır. Ve maalesef kadını o ekmek fırında cayır cayır yakarlar. İşte onu anlatacağım ve onun gibi onlarca, yüzlerce, birbirinden farklı tertemiz dünya güzeli insanımıza anlatacağım. İnanıyorum etki bırakacaktır. Ve ben şunu çok istiyorum, benim anlatacağım çok fazla kahraman var. Örneğin şu sıralar 10 gün içerisinde çıkacak olan Sancak Çavuşu Giresunlu pembe var. Öyle bir kahraman kadın ki... Binlerce Giresun gönüllüsü ile birlikte hiçbirisi cepheye yazılmıyor, askere yazılmıyorlar gönüllü gidiyorlar ve bu adamların çoğu orada ölüyorlar. 3 bin, 4 bin tane adamdan bahsediyorum. Ben tanık tanık onların envanterlerini çalıştım ve envanterlerde bin 178 kişiye ulaştım. Her birisi bir hayat, her birisi bir hayal, her birisinin hayalleri, umutları vardı sevdikleri vardı. Kendileriyle ilgili gelecek planları vardı. Bizim şu anda olduğu gibi ama onlar önce vatan dediler ve cepheye giderken bizden sonrakiler mutlu, özgür ve bayrağımızın altında yaşasın dediler. O bizden sonraki dedikleri cümledeki bizden sonrakiler bizleriz, biziz, sizsiniz hepimiz bütün anlatmak istediğim duygu şu; Mademki onlar bizim için öldüler. Türk bayrağı dalgalanan her yerde onların adını dalgalandıralım "

"Kahraman kadınlarımızın kaybolmasına izin vermeyeceğim"

Soru: O kahraman kadınlarımız aslında tarihe geçmek istemediler, ünlü olmak istemediler. Sadece vatanları ve bayrakları uğruna hayatlarını ortaya koydular. Siz bu cesur kadınların kaybolmalarına ve gitmelerine izin vermediniz. Kaleminizle onlara yeniden hayat verdiniz. Bu projeye başlamaktaki amacınız neydi? Nasıl bir yol izlediniz? 

"İlk başladığımda Osmanlıca bilmiyordum. 30 bin Osmanlıca belge çevirerek başladım. Osmanlıca öğrendim, bütün ülkenin kütüphanelerini taradım, koleksiyonerlere gittim. Yaşlıları bulabildiğim her noktaya ulaştım. Türkiye'nin dört bir yanını ziyaret ettim. 90 yaşın üzerindeki birçok insanı camilerin önünden çıkarken yakalayarak notlar aldım. Onlarla görüntülü ve sesli notları toparlayarak bu 10 kitabı çalıştım. İstedim ki kitabımın adından da anlaşılacağı üzere istiklalin cesur ve kayıp kadınları, milli mücadelenin cesur ve kayıp kadınları. Çünkü onlar kaydolmadılar hiçbir yere. Ben asker olmak istiyorum demediler, görev ve sorumluluk aldılar ve dediler ki ben yurdum için benden sonraki çocuklar için ölebilirim. Saçlarını keserek cepheye giden kızlardan bahsediyorum. Ben sütü aka aka cepheye mühimmat taşıyan Şerife'den bahsediyorum. Anlatacağım yüzlerce kadın var bugün. zamanımızın kısıtlı olduğunu biliyorum. Bir kısmını anlatacağım ama onların kaybolmasına izin vermeyeceğim."

"Cepheye giden her erkeğin arkasında bir kadın vardı"

Soru: Peki İstiklal mücadelesinde kadının rolü nedir?

"Çok büyük. Aslında asker dediğimizde er olarak erkek kökünden geliyor. Fakat o erkeklerin hepsinin ne olursa olsun bir annesi var. Ne olursa olsun kardeşi var, eşi var, sevdiği var, evladı var. Cepheye giden her erkeğin arkasında bir kadın vardı. Ve şunu da unutmayalım. Türk kadını erkeklerinin yanında ve arkasında durdu.  "

"Türk kadınları iyi ki varlar"

"Bir Yunan komutana bir İngiliz gazeteci sorar. Biz neden kaybettik? Biz İzmir işgal ettiğimizde adamlar kağnılarıyla mühimmat taşıyorlardı dağlardan tepelerden. Bizim kamyonlarımız vardı. Neden der. Adamların yiyecek, içecek ve mühimmatları sıkıntılıydı azdı. Biz gemiler dolusu mühimmat ve kavurmalarla inmiştik. Adamların çarıkları hala müzelerde duruyor. Bizim ayaklarımızda postallar ve çizmeler vardı. Neden kaybettik? Der. Yunan komutanın şöyle bir cevabı var: Biz Türklerin yeşermekte olan bütün çiçeklerini kopardık. Bir şeyi düşünemedik der ve ben orada kalıyorum nasıl acaba diye. Çünkü cümlenin sonunu okumadan önce bir düşündüm. Biz Türk kadınlarını hesap edemedik der. Çünkü onlar Türk erkeklerinin yanında ve arkasında oldu. İşte eğer biz onları hesap etseydik plan değişecekti. Türk kadınları iyi ki varlar. Milli mücadeleyi, Türk kadınlarının azmi, cesareti, zekasıyla, erkekleriyle, yan yana duruşuyla kazandılar. O yüzden iyi ki varlar, iyi ki varız

"O kadınları unutturmak istemiyorum. Onun için çabalıyorum"

Bektaş son olarak o kadınlardan birinin hikayesini anlattı. 

"Son çalıştığım pembe kadından bahsedeyim. Muhteşem bir kadın kitabım 10 gün sonra çıkacak.. Pembe kadının  memleketinde birçok insan cepheye gitmiş. Çanakkale'de yemende, Filistin'de herkes bir yerlere gitmiş, dönmüş dönememiş. Rus işgali var ve o işgalde harşitte inanılmaz büyük savaşlar var ve binlerce insan ölüyor ve Batum'dan başlayarak muazzam göçler var. Muhacir dediğimiz cümlede işte orada binlerce kadının göçü var. Çünkü erkekler cephede. Kadınlar, çocuklar ve yaşlılar var. Kadın köyünden Alucra diye bir köyde bu kadın Giresunlu kadın ve kendi çevresinden bir sürü insanı organize ediyor. Hem mühimmat, hem yiyecek , hem sağlık malzemeleri taşıyor. Mustafa Kemal Atatürk bir noktada sıkışıyor. Bir komutan diyor ki, geri çekilelim. Mustafa Kemal Atatürk diyor ki Hayır çekilmenize gerek yok. Topal Osman ve gönüllüleri geliyor diyor. Ama onların silahı yok ki diyor komutan.  Mustafa Kemal Atatürk ona cevap veriyor. Onların silaha ihtiyacı yok. Onların ellerinde bıçakları var. O adamlar gönüllülerdi ve o kadınlar Rusların üstüne çöktüler ve son insan kalana kadar Karadeniz'i kurtardılar. Bugün Karadeniz’de bir haritamız varsa işte o kadınların adlarını kimsenin bilmediği cesur, genci, yaşlısıyla binlerce dünya güzeli kadının sayesinde hiç kimse adlarını bilmiyor. Ben sadece içlerinden birini çekip çıkardım, en azından Karadenizli bir kadın kahramanı tanıyalım diye. Gülüşan var. Dursun Çavuş. Herkes onu saçını kestiği için erkek zannediyor. O kadar güzel bir kızdır ki aslında. Sonra Kastamonu Rahime Kaptan. Batum’dan tuz taşıyormuş gibi davranıp aslında silah taşıyan ve mühimmat taşıyarak yurdun sahil şeridindeki birçok noktaya mühimmat taşıyor. O kadar çok ölümden dönüyor ki, o kadar güzel bir kızdır ki, herkes şey diyor niye gidiyorsun? Kimseyi umursamıyor, ölümse hepimize diyor. Kurşunsa cinsiyet ayırmıyor öyle akıllı, öyle zeki ve öyle birbirinden fedakâr kadınlar ki bunlar savaştan sonra da o kişiliklerini ve kimliklerini değiştirmiyorlar. Para için savaşmadık derler. Bunların hiçbirisi maaşı almaz. Fakir fukara ölürler ama bir madalyaları vardır sadece. O da milletin göğsünde olmak çok fakir yaşadılar ve çok fakir öldüler. Ama ben onları unutturmak istemiyorum. O yüzden de çok çabalıyorum."

"Festival sadece eğlenceli değil aynı zamanda bilgilendirici"

Söyleşi öncesinde gazetecilere açıklama yapan Kültür ve Turizm Bakan Yardımcısı Özgül Özkan Yavuz, şu ifadeleri kullandı:

"23 günlük süren bir kültür- sanat maratonu olarak Başkent Kültür Yolu Festivalimizi başlattık. Bu bina bizim çok kıymetli bir binamız. 2. Meclis binası olarak kullanılan binamız. Ve 41 yıllıkta bir müze burası. Ve içerisinde de çok kıymetli çok eşsiz eserlerimiz var. Meclis Genel Kurul salonu olarak kullanılan salonda göz bebeğimiz. Her zaman çok iyi bakıyoruz. Restorasyonunu yapıyoruz. Başkent Kültür Yolu Festivalimizde Cumhuriyet Müzesi de çok aktif ve yoğun bir biçimde görev alıyor. Burada aktivitelerimiz oluyor, faaliyetlerimiz oluyor. Düzenli olarak da bu tarihi, anlamlı ruhu olan mekanda sohbetlerimiz, panellerimiz oluyor. Ankara'nın tarihi ,arkeolojisi, cumhuriyet tarihi, edebiyat, sinema pek çok farklı konuda panellerimiz oluyor. Misafirlerimizi ağırlıyoruz. Müzeler bir düşünme, düşünsel üretim süreci de içeren mekanlar olduğu için burada bu tarz aktiveler de düzenliyoruz. Bugün de çok güzel bir konumuz var. Tam milli mücadelenin yaşandığı salonda, milli mücadelenin kadın kahramanlarını konuşuyor olacağız. Kadın konusu önemli. Biraz milli mücadele de ister istemez daha çok fotoğraf karelerinde erkekler yer alıyor ama aslında hem cephede hem de cephenin gerisinde, sadece geride değil cephede de çok fazla kadın kahramanımız var. Onların milli mücadele de çok büyük emekleri var. Başkent Kültür Yolu Festivali sadece eğlenceli değil aynı zamanda bilgilendirici. Kentimizin, ülkemizin tarihini yaşanmışlıkları tekrar keşfetmemizi sağlayan bir öğrenme süreci. "

"Kadın konusunu desteklemek lazım"

Ankara Masası'nın Milli Mücadelenin cesur kadınlarının anlatılacağı bir söyleşideyiz. Kadın bir bakan olarak neler söylemek istersiniz sorusuna ise Yavuz, "İster istemez tabi ki kadın konularına pozitif ayrımcılık yapıyorum. Kadın konusunu desteklemek lazım. Daha adaletli bir dağılım olana kadar biraz kadın konusunda pozitif ayrımcılık yapıyoruz. Bu kadarına da hakkımız olduğunu düşünüyorum." şeklinde konuştu. 


http://www.ankaramasasi.com/haber/1819170/ilknur-bektas-onlarin-kaybolmasina-izin-vermeyecegim
İlginizi Çekebilir

Yorumlar (0)

Yorumunuz İletilmiştir.