Kuleli'den sanatın zirvesine: Özhan Eren

Besteci, Söz yazarı ve Sanatçı Özhan Eren, Ankara Masası Genel Yayın Yönetmeni Gökhan Gökyıldırım'a sanat hayatına dair özel açıklamalarda bulundu.
Ankara Masası
|
23 Eylül 2020, Çarşamba - 00:55
Kuleli'den sanatın zirvesine: Özhan Eren

Besteci, Söz yazarı ve Sanatçı Özhan Eren, hayatına dair bilinmeyenleri Ankara Masası’na anlattı.

Eren, ‘“Kara Tren”,“Yağmur Ol Gel”,“Güle Yazdım” türkülerini, “120, Son Mektup” filmlerinin çıkış aşamalarını ve hayatında bıraktığı izleri tek tek paylaştı.

Dillerde dolaşan ‘Kara Tren’ türküsünü 24 saatte yazdığını belirten Özhan Eren, arkasında 40 yıllık bir yaşanmışlığın olduğunun altını çizdi.

Daha bir çok projesinin olduğunu belirten Özhan Eren, sanat hayatına dair şunları söyledi;

Gökhan Gökyıldırım; Asker, mühendis, müzisyen, yönetmen, daha birkaç şey sayabilirim birazdan eklerim. Dopdolu bir hayat ve yaptığı her işte, yaptığı her başarılı çalışmada oldukça ses getiren, bir sanatçısınız. Dilerseniz ilk önce dünü konuşarak başlayalım.  

1959’da İstanbul’da doğdum; Memleketimiz Amasya orada çocukluğum geçti. Sonrası askeri eğitim öğrencilik yılları. Kuleli Askeri Lisesi Kara Harp Okulu, askeri öğrencilik sonrası askeri mühendislik yaptığım yıllar. Bir taraftan bakıldığında askerlik, bir taraftan mühendislik, bir taraftan işte bu kültürle sanatla uğraşmaya çalışmak. Belki de hepsinin ortak paydası  kurgu bir şeyi kurgulamak.

Allah beni meğer çok şükür bir yolculuğa hazırlamış. Onun neticesidir, bütün bunlar. Yani neyi amaçlıyorsun derseniz de işte iyi bir kul olmayı, iyi bir vatan evladı olmaya çalışıyorum hepsi bu.

Gökhan Gökyıldırım; ‘Aynı yoldan geçmişiz biz, aynı sudan içmişiz biz'le başlayan sözlerini yazdığınız AK Parti şarkısı çok etki yapmıştı. 2011 yılında yürekleri titreten bir etkiydi bu. “Kara Tren” türkünüz “Yağmur Ol Gel”  “Güle Yazdım” şarkınız tüm bunlar işte filmlerinizden; “120, Son Mektup” daha sayabiliriz. Bunların her birisi kendi başına çok değerli çalışmalardı. İnsanımızın ruhunu yakalayan eserlerdi. Bunları biraz konuşalım isterseniz.

Bütün yaptığım işlerde öncelikle beğenmem gerekiyor, hoşuma gitmesi gerekiyor yeterli bulmadıklarımı zaten yapmıyorum, yani sıkı eleklerden geçiyor, çok yakınımda estetiğine fikirlerine çok güvendiğin insanlar var böyle çalışmalar da şüphe duyduğum olursa mutlaka onlarıda zaten paylaşıyorum.

Fikirlerini alıyorum takdir edersiniz ki çokta kolay günler değil bunlar bizim tarz iş işlerimiz için. Evet ben yaptım oldu diye çıkabileceğiniz başlıklar değil. O yüzden de mutlaka mutlaka böyle bir kalite eleğinden bir estetik elekten geçirmeden zaten herhangi bir şekilde benden dışarıya çıkmıyor.

O yüzden az oldu belki az olmasında çok kabahat bende de olmayabilir. Yani bende memleketin şartları da malum, bazen seneler sürebiliyor, 120,  4- 5 sene sürdü ve 120 isimli sinema filmi, Son Mektup daha da fazladır ve 5-6 seneyi buldu. Her istediğiniz çok yapılabilir şartlar da değil yani yeterli fonlar yok. Mesela çok sıkı bir müzik çalışması yapacak olsanız yok, ciddi bir fon yok ülkemizde maalesef ilerde olur. Bunların sıkıntısını çekmiyor değiliz. Ben arkadaşlarım, sinema filmi de öyle. Nerede ciddi bir şeyler yapayım derseniz bir şeyler ortada işte, komedi filmleri daha seviliyor insanlarımız tarafından böyle olunca da bir vazife şuuru daha çok hakim oluyor yaptıklarımızda.

O yüzden de daha fazla titizleniyoruz.

Gökhan Gökyıldırım; Evet böyle valla ben çok merak etmişimdir hep de sormak istemişimdir size. Mesela Kara Tren türküsünü nasıl yazdınız? Yani nasıl bir duygu? Bir birikimin sonucunda bir ortaya çıkan bir türkü müdür nasıldır?

Yani şöyle 24 saati bulmamıştır başlaması ve bitmesi. Ama hep söylediğim gibi onun arkasında 34- 44 senenin hikayesi var. Yani çocukluğumdaki kara tren resimlerinin kara tren manzaralarının, şimdi Amasyalıyız rahmetli dedem, babaannem, İhsaniye mahallesinde oturuyorlardı. Onların oradan demir yolu  geçerdi kara trenler gelip geçerdi. Onları biz çok seyrederdik. Yani küçük yaştan bir resim, bir hissiyat uyandırmış bende.

Kaldı ki, rahmetli babacığımı hatırlarım Samsun’a gönderiyorduk bir kara tren ile gitti. İstasyonu dar etmiştim. Çok şükür o zaman için gelmişti ama o hasret hissiyatı, çocukluktan trenler sonra işte öğrencilik yıllarında da çok tren yolculuklarımız oldu. Bizim resmi seyahat vasıtamız trenlerdi.

Mesela seksenli yılların sonunda iki yıl Şemdinli hududunda belirlenmesinde vazifeliydim. Bu durum belirlenmesinde gidişimiz trenle oldu. Ankara’dan Tatvan’a gittik. Biz buralarda da senelerce işte birikiyor birikiyor birikiyor bir şeyler vakti zamanı gelince Allah bir hal kısmet ediyor bir hal nasip ediyor.

Bir gün oturuyorsunuz işte 40 senedir dinlediğiniz bir türkü gibi;

Gözüm Yolda Gönlüm darda diye başlıyorsunuz.

Gökhan Gökyıldırım: Evet bugünlerde neler yapıyorsunuz? Özellikle bu pandemi sürecini şöyle bir değerlendirdiğimizde sanatçılarımız, konserler veremediler. Bu dönemde müzik camiasında çok ciddi anlamda, herkes çok fazla evlerden çıkamayınca bir durgunluk dönemi oldu. Sizin için bu dönem nasıl geçiyor?

Ben doğrusu zaten bir konser şey yok. Dışarıdan onu çok iyi biliyorlar ama ben işte 4 -5 tane solo albüm oldu. Onların kayıtlarının dışında toplasanız parmaklar kadar elin parmaklarından belki biraz fazladır ama toplam parmaklarda daha da değildir verdiğim konser. Benim yolculuğum daha çok içeriye yapılan bir yolculuk.

Yani o açıdan çok bir şey hissetmedim zaten. Kapalı ve çok küçük bir hayatım var başka türlü zaten oralara takılıp buralara takılmakla çok altından kalkabileceğimiz meşgaleler de değil. Yani ben zaten 10 vaktimin 9'unu eğer dışarıda bir işim yoksa evinde geçiren biriyim. Bu açıdan pandemi süreci benim için daha bile verimli oldu diyebilirim.

Ama tabii memleketimiz için dünya için tabii ki çok da iyi değil. Özellikle ekonomik açıdan bir şey yapmak gerekiyor. Yani bir harp dönemi gibi değerlendirmek gerekiyor. Dediğim gibi bugün çekine çekine de olsa televizyon programına gittim. Çünkü çarkların dönmesi gerekiyor. Ben buna yüzde yüz inanıyorum.

Evet, salgın var evet fena yayılıyor yeniden. Ama biz de bütün tedbiri alacağız, bütün önlemlerimizi alacağız. Geri durmayacağız mücadeleden. Çünkü insanlar bu şekil de hayatını sürdüremezler bu çok belli. Yani büyük kısıtlamalarla olmadı son ilk bahara geçişte hatırlarsınız. O üç ay bir çok insan bir çok iş yeri çok büyük sıkıntılar çektiler.

O açıdan mümkün olduğu kadar hayatın çarklarının dönmesi gerekiyor. Mümkün olduğu kadar bizim de bu süreç de üstümüze ne düşerse yapmamız gerekiyor.

O yüzden Allah korusun tekrar bir ciddi rakamlar da yükselme olursa, bunu bir harp süreci gibi görerek sorumluluklarımızdan asla kaçmadan hayatımızı mümkün olduğu kadar sürdürmek zorundayız. Evet gideceğiz köşedeki kafede birer kahve içeceğiz yani çekinerek de olsa biraz korkarak da olsa bol miktarda dikkat ederek de olsa bunlardan geri durmamamız ya tedbirlerimizi maksimum alarak.

Gökhan Gökyıldırım: Ben yayınımızın sonunda size özellikle şunu sormak istiyorum; önümüzdeki günlerde özellikle dijitalleşen dünyada, Özhan Eren yeni eserler yeni ürünler neler verecek?

İnşallah böyle soru sorulduğunda rahmetli Ertem Eğilmez’in bir röportaj da cevabı gelir aklıma gelir;  ona soruyorlar yeni bir proje var mı üstat diye, Yok benim projeler hiçbir zaman 5000 taneden aşağı inmedi  ki kafamda yeni bir tane daha olsun.

Bizim de şimdi o kadar yok tabii ama  5- 10 tane şey var hazırda. İşte onların birkaçıyla ilgili hayata geçirmekle ilgili girişimlerimiz var, başlamak üzere olanlar var. Bu arada durup duruyorken yeni heveslendiğimiz projeler oluyor. Allah sağlık versin, ömür versin inşallah. Mücadeleye devam edeceğiz. Sonuna kadar son nefesimize kadar son adımımıza kadar bir şeyler yapmaya çalışacağız.

http://www.ankaramasasi.com/haber/185359/kuleliden-sanatin-zirvesine-ozhan-eren
İlginizi Çekebilir

Yorumlar (0)

Yorumunuz İletilmiştir.