Dünyanın en eski medeniyetlerine ev sahipliği yapmış Ankara’nın her bir yerinden gizli kalmış bir tarih fışkırıyor. Bu hafta gün yüzüne çıkmayı bekleyen başka bir tarihi hazineyi daha ziyaret ettik. Ankara’ya 91 km uzaklıkta bulunan, Kızılcahamam ilçesine bağlı Alicin Manastırı’na gittik.
Alicin Manastırı’na ulaşmak için, Kızılcahamam’dan Çeltikçi istikametine doğru Alicin Kültürel Jeositi tabelasını görene kadar devam etmeniz gerekiyor. Kısa bir yolculuktan sonra varacağınız vadide Alicin kanyonunun göz alıcı güzelliğiyle mest oluyorsunuz.
Yol boyunca size eşlik eden Alicin deresiyle büyülenmeden önce kanyonların üzerinde bulunan mağaralara da bakmalısınız.
Bu coğrafi güzelliğin içerisinde ilerlerken gökyüzüne doğru baktığınız zaman dağın tepesine oya gibi işlenmiş Alicin Manastırı ile karşılaşacaksınız.
Yerden yaklaşık 70 metre yüksekliğe oyularak yapılmış Alicin Manastırı, uzaktan görünümü sebebiyle Trabzon’da bulunan dünyaca ünlü Sümela Manastırı’nı andırdığı için “Mini Sümela” olarak anılmaya başlanmış. Ancak Alicin Manastırı dünyaca ünlü Sümela Manastırı’ndan daha eski bir tarihe sahip.
Dik bir yamaçta bulunan, profesyonel dağcıların tırmanabileceği fiziki bir yapıya sahip olan bu yer manastır olarak bilinse de içerisinde dini hiçbir işaret bulunmuyor. Yörede, bu mağaraların 19. yüzyılda bu vadide yaşadığı tahmin edilen ve eşkıya olarak bilinen Cin Ali tarafından yapıldığı söylense de Roma dönemine ait güvenlik amaçlı bir yapı olduğu tahmin ediliyor. Ayrıca Romalıların zulmünden kaçan keşişlerin yaşadığı da söylenenlerin arasında.
Ankara’nın bir köşesine tüm görkemiyle uzanmış Alicin kanyonu ve yol arkadaşı Alicin deresi eşliğinde doğanın ruhuyla bütünleşip, tarihin gizemli havasını hissetmek için Ankara’nın gizli kalmış zirvedeki güzelliği Alicin Manastırı kesinlikle ziyaret etmelisiniz.
