Mimar ve Müze Eğitimci Ali Armağan Daloğlu ile özel röportaj

Ankara Masası Kültür-Sanat Özel programımıza bu hafta Mimar ve Müze Eğitimci Ali Armağan Daloğlu konuk oldu.
Zeliha Demirci
|
24 Ekim 2020, Cumartesi - 14:21
Mimar ve Müze Eğitimci Ali Armağan Daloğlu ile özel röportaj
Mimar ve Müze Eğitimci Ali Armağan Daloğlu ile kurdukları "Bir Kültür" platformu ve önümüzdeki sene açmayı planladıkları "Müze Kumbaram" hakkında konuştuk. Yanı sıra Daloğlu, müze eğitimi ve pandeminin mimariye etkileriyle ilgili önemli bilgiler aktardı.

Keyifli okumalar..

“Bir Kültür” adında bir internet siteniz var. Biraz sitenizden bahsedebilir misiniz?
“Bir Kültür”den önce birkaç tane daha denememiz olmuştu. 90’lı yıllarda Türkiye büyük bir deprem geçirmişti. Bu deprem sırasında hatırlarsanız çok büyük yıkımlar oldu ve insanların o anda dikkatimi çeken birtakım kültürel kendilerine ait faaliyetlerini arayıp bulmaları oldu. Yani bir fotoğraf bulmaları çok anlamlı ve önemliydi. Üstelik bu fotoğraflar da tekrar geri kazanılmıyordu. Acaba neler yapılabilir diye 2006-07 yıllarında düşünmeye başlamıştım. Bunun üzerine daha bireysel ne yapabiliriz diye düşündüm.

Günümüzde bulut denilen yerlerde fotoğrafları toplayabiliyoruz. Ama fotoğrafların dışında da nesne, hikaye ve öykü olabiliyor. Ayrıca bunlar kurumların da olabilir. Yani çok büyük kurumlarımız zaten bunu yapabiliyor ama yerli küçük bir işletmeler için de birçok nesle aktarabileceği verileri kucaklayan bir sistem nasıl yapılır diye düşündük. Önce başka bir basit bir uygulama yaptık. Daha sonra bir isim arayışına girdik. İsim arayışı bizim için eğlenceli oldu. Sohbetlerden çıkıyor böyle şeyler biliyorsunuz, beyin fırtınası oluyor.  Beyin fırtınasından sonra doğaçlama gelişti. Her birikim bir kültür olayı değil mi dedik ve adımız “Bir kültür” oldu.

“Bir kültür” sitesi ile neyi amaçlıyorsunuz?

Kişilerin ve kurumların birikimlerini,  miras dediğimiz yapıya dönüştürme, analogdan dijitale geçişini sağlama ve bunları daha çok müzecilik bilimi, kütüphanecilik bilimi ve arşiv bilimiyle birlikte bir bilgi bankası yönetimine dönüştürme düşüncesiyle bir arayış içine girdik. Bunun için alaylılıktan çıkıp biraz daha bilimsel nasıl yaklaşabiliriz düşündük. Ben bu arada bir yüksek lisans yaptım müze eğitimi konusunda. Şu anda da müze bilimi üzerine yüksek lisans yapıyorum. Bünyemiz içerisinde bilgi-belge yönetiminden olan arkadaşlarımız da var, sanat tarihi uzmanları da var. Müze eğitiminden de çok fazla tanıdığım oldu. Müzecilik son derece bilmediğim bir durummuş işin içine girince biraz daha farklı oldu.

Ben hayatımda ilk defa Türkiye’de Anadolu Medeniyetleri Müzesi’ni gördüm. Okullarda bizleri gezdiriyorlardı. MTA müzemiz vardı. Fakat orijinal MTA müzesinden sonra büyük bir ara verilmişti. Yenisi var ama Anadolu Medeniyetler Müzesi hep hafızamda oldu. Liseden sonra yabancı dil öğrenmek için Londra’ya gittim. Orada British Müzesini görme şansım oldu. O zaman 17 yaşında bir gençtim. Bizde müze kavramı devlet bünyesi içinde olduğu için oradaki özel müzelerin bireylere de, ailelere de ait olabildiğini görünce çok şaşırmıştım. Doğal olarak bir gün belki benim de olur dediğimde bugün kendimi burada buldum. Şuanda bir müzemiz yok ama “Bir kültür” ile sanal müze platformları yapıyoruz.

Bir Kültür platformuyla herkes bir sanal müze açabilecek mi?

Biz ona inanıyoruz çünkü bu işin yolculuğuna öyle başlamıştık. Buna bir ihtiyaç vardı yani en azından benim ihtiyacım vardı. Aslında çok güzel platformlar var ama  her biri bir profesyonellik boyutunu da amatörlük boyutunu da içeriyor. Müzecilik işinin içine girince bunun bizi biraz uzaklaştırdığını gördük. O uzaklaştırmayı nasıl yakın hale getirebiliriz diye düşündük. Çünkü biriktirdikçe önce koleksiyonu anlamlı hikayelere dönüştürüyorsunuz. Bu anlamlı hikayeleri sonra paylaşacağımız bir sonraki nesile bilgileri düzenli halde ulaştırmak için  araştırmacılarla buluşturabilirsek. biz görevimizin bir parçasını yapmış olduğunu düşünüyoruz.

Müzem Kumbara

Kültür Bakanlığına yakın bir vakitte “Müze Kumbaram” adı altında proje sunacağız. Hayatımda enteresan kesitlerle buluştuğum kumbaralarımın olduğunu keşfettik. Çocuk ve çocuk müzesi, sağlık müzesi gibi bağlayıcı etkileri de kucaklayarak kumbaranın metaforik ilişkisini de kullanarak müze açalım dedik. Çünkü kumbara biriktirmekle ilişkili. Her birikim bir kültürse koleksiyonumuz da kumbaralardan olsun dedik. “Müze Kumbaram” adı altında yakın zamanda bir başvuru yapacağız.

Peki Müzem Kumbara’yı ne zaman açmayı planlıyorsunuz?

2020 yılında pandemi nedeniyle istediğimiz hız olmadı. Bu seneyi pas geçeceğiz. Eğer Kültür Bakanlığı tarafından da koleksiyonumuz uygun görülürse kendi ofisimizde mikro müze tanımına uygun olacak şekilde önümüzdeki yıl açmayı düşünüyoruz. Daha sonra bunu “Bir Kültür” platformuyla da buluşturarak, “Müze Kumbaram” adı altında birçok müzeyi de kucaklayarak, bunların kültürel faaliyetlerini birbirine bağlayan yolculuğa başlayacağız.

Peki müze eğitiminin önemi nedir?

Müze eğitimi genel anlamda toplumu, kültürel mirası kucaklayan büyük bir hazine. Bu hazineyle bireyden tutun toplumun tamamını faydalandırma amacımız var. Müze eğitimi; medeniyetimizi geliştirebilmek açısından bireylerimizi geliştirmek, gençlerimizi geliştirmek ve temel eğitim yapısına katkı vermek için farklı disiplinleri de içine birleştirerek müzeleri kullandığımız basit eğitim metodolojisidir. Ayrıca müze öncesi, müze anı ve müze sonrası diye tanımı ve çerçevesi çizilmiş bir öğreti metodu da diyebiliriz.

Müze eğitmeni, bizlere müzeyi gezdiren kişiler mi oluyor?

Hayır, konuyu biraz açmamız gerekebilir. Okul dışı eğitimde, değerli bir anıt ağaç olabilir,  nesli temsil eden büyüğümüz olabilir sözlü tarihçe gibi düşünün, bunların kültürler olarak depolandığı yer müzelerimizdir. Müzede eğitimle müze eğitimi arasında ufacık bir fark var. Müzede yapılan bir eğitime müzede eğitim diyebiliriz. Ama müze eğitimi, tamamen toplumu kucaklayan kültürel birikimin disiplinlerarası eğitim formasyonlarla buluşturulmasıdır.

Siz aynı zamanda mimarsınız. Peki pandemi süreci mimariyi nasıl etkileyecek bu konuda öngörüleriniz nelerdir?

Günümüzde pandemi sebebiyle birebir eğitimi çevrimiçi ile tanıştırdık ve eğitimi oraya taşıdık.  Geçtiğimiz sömestr mimarlık okulunda tartışma konumuz bu olmuştu.  Acaba gelecekte bu kadar devasa büyük mekanlara ihtiyacımız olacak mı?  Ve bizim tahminimiz büyük bir dönüşüm olacak. Artık büyük mekanlar yapılmayacak. Yapılanların da müzelere dönüşmesi konusunda öneri sundum. Biliyorsunuz alışveriş merkezleri kapandı. Müzeler de kapandı ama müzelerin yapısal bir durumu var. Müzelerin depolara ihtiyacı var.

Nesne ve objeleri uzun süre saklayabileceğimizi, bunları sağlıklı ve hijyenik olarak gelecek nesillere aktarabileceğimizi sağlayacak mekanların AVM'ler olabileceğini düşünüyorum. Tasarruf etmek lazım çünkü yıkıp yeniden yapmak doğamıza iyi gelmiyor. Bunu artık herkes pandemi münasebeti ile de görmüş oldu. İçe döndük demek ki bir oda bir ekran bize yetebiliyor. 4 ay boyunca böyle yaşadık sonra müzelerimiz açıldı, alışveriş merkezlerimiz açıldı. AVM'lere de ihtiyacımız var. Ancak bundan sonra mekanların dönüşeceğini düşünüyoruz. Hele de bugünlerde bu uzayda yerleşimi konuşuyorsak bence baya bir değişecek.

http://www.ankaramasasi.com/haber/285059/mimar-ve-muze-egitimci-ali-armagan-daloglu-ile-ozel-roportaj
İlginizi Çekebilir

Yorumlar (0)

Yorumunuz İletilmiştir.