Uzm. Dr. Hüseyin Güntürkün: Alkış değil, bizleri dinlemelerini istiyoruz

Aile Hekimleri Dernekleri Federasyonu (AHEF) Genel Sekreteri Uzm. Dr. Hüseyin Güntürkün, Aile Sağlığı Merkezlerinde(ASM) uzun yıllardır devam eden mali kayıpların ve gelir erimelerinin sebepleri ile sonuçlarını aktarmak için, Sağlık Bakan Yardımcıları Prof. Dr. Emine Alp Meşe ve Prof. Dr. Sabahattin Aydın ile gerçekleştirdikleri görüşmenin detaylarını anlattı. Güntürkün, “ASM koşulları, kira adaletsizliğini anlattık. Bireylere eşit sağlık hizmeti verilmediğini, gruplandırma farkından kaynaklı bir adaletsizlik olduğunu söyledik. Önümüzdeki günlerde bıçak kemiğe dayanıp kemiği deldiği için bir eylemsel sürecin içine girebiliriz.” dedi.
Zeliha Demirci
|
30 Aralık 2020, Çarşamba - 21:20
Uzm. Dr. Hüseyin Güntürkün: Alkış değil, bizleri dinlemelerini istiyoruz

Sağlık Bakanlığı ile Mart ayından bu yana görüşme halinde olan AHEF temsilcileri geçtiğimiz haftalarda Sağlık Bakan Yardımcıları Prof. Dr. Emine Alp Meşe ve Prof. Dr. Sabahattin Aydın ile görüşmelerini gerçekleştirdi. Toplantının perde arkasını Aile Hekimleri Dernekleri Federasyonu (AHEF) Genel Sekreteri Uzm. Dr. Hüseyin Güntürkün Ankara Masası'na anlattı.

ASM’lerin ve aile hekimlerinin 10 yıldır devam eden mali kayıplarının ve gelir erimelerinin sonuçlarını yetkililere aktardıklarını ifade eden Güntürkün, Kovid-19 nedeniyle mevcut iş yüklerine eklenen okul aşılamaları, grip aşılarındaki sorunlar, yetersiz aşı gönderimi problemlerinin de eklendiğini söyleyerek ASM’lerin bunları kaldıramaz hale geldiğini savundu. Gelir erimesi, taleplerinin yerine getirilmemesi ve pandemi nedeniyle artan sağlık çalışanı şehitleri nedeniyle bıçağın kemiğe dayandığını ifade eden Güntürkün, eylemsel bir sürecin içine girebileceklerinin altını çizdi. 

“ASM’lerin 10 yılda, yüzde 50 gelir erimesi oldu”

Bireylere eşit sağlık hizmeti verilmediğini ve gruplandırma farkından kaynaklı bir adaletsizlik olduğunu söyleyen AHEF Genel Sekreteri Uzm. Dr. Hüseyin Güntürkün, “ Bakan yardımcılarımıza 10 yıl içerisindeki kira artışları, asgari ücretteki artışın karşılığında cari gider ödemesindeki artışları, stopaj, elektrik, su, sarf malzeme fiyatlarının artışları ve personel giderleri gibi masrafların cari giderleri karşılamadığını söyledik. Aynı zamanda aile hekimi başına kayıtlı olan 3500 kişi sayısının 3100 ortalamaya düştüğünü, böylece nüfus erimesinden kaynaklı gelir kaybı da söz konusu olduğunu, TÜFE bazında da çok ciddi bir erime olduğunu söyledik. Yüzde 50 taban ücrette ve cari giderde artış talep ettik. Çünkü 9-10 yıl içerisinde en az yüzde 50 gelir erimemiz oldu. Bunun dışında Aile Sağlığı Merkezilerinin mevcut koşullarını,  kira adaletsizliğini, özel ve kamu binalarının ayrımlarını anlattık. Bireylere eşit sağlık hizmeti verilmediğini, gruplandırma farklılığından kaynaklı bir adaletsizlik olduğunu söyledik. Ve 2010 yılındaki yönetmelik değişikliğiyle birlikte gruplandırmadaki ücret farkını da anlatarak tüm Aile Sağlığı Merkezlerinin A grubu statüsünde olması ve kamu tarafından yapılması gerektiğini anlattık.” ifadelerini kullandı.

Aile Sağlı Merkezleri pandemiyle artan yükü kaldıramıyor

Avrupa'daki gibi bir aşı merkezi planlamasının yapılması gerektiğinin altını çizen Güntürkün şöyle devam etti: Kovid-19 salgınıyla var olan iş yükümüze, okul aşılamaları, grip aşılarındaki sorunlar, yetersiz aşı gönderimi problemleri eklendi. Aile Sağlı Merkezlerinin, mevcut olan bağışıklama ve izlem yüküyle birlikte artan bu yükleri kaldıramaz hale geldiğini söyledik. Bir planlama yapılması gerektiğini söyledik ve Aile Hekimleri Dernekleri Federasyonu olarak bu politikaların oluşumunda söz hakkı istedik. Kovid-19 aşılaması ile alakalı da Aile Sağlığı Merkezine 65 yaş üstünün müracaatı durumunda, 9 aydır koruduğumuz büyüklerimizin virüs maruziyeti altında kalabileceğini anlattık.  Okullar, stadyumlar gibi aşı merkezlerinin Avrupa'da da olduğu gibi planlanması gerektiğini söyledik. Aşılamanın, belki bir seçim sistemi gibi merkezi yönetimde, sağlık çalışanlarından gönüllülerin görevlendireceği şekilde bir planlamayla birkaç gün içerisinde yapılabileceğini düşündüğümüzü ifade ettik. Aile Sağlığı Merkezlerinin hem mevcut durumuyla bu iş yükü kaldıramayacağını hem de riskli bireylerin merkezlere gelmesinin yaratacağı kaosu anlatmaya çalıştık. Aile Sağlığı Merkezlerindeki aşı dolaplarının no-frost dolap olması, aşı dolaplarının verilmemesinin yarattığı sorunları ve mevcut dolaplar içerisinde de aşılar bulunduğu için bu yükü kaldırıp kaldıramayacağımız konusundaki endişemizi anlattık.”

“Sağlık raporları bir sağlık hizmeti değil, rapor merkezlerinde verilmeli”

Güntürkün, ASM’lere hala rapor talepleri geldiğini, bunun bir sağlık hizmeti olmadığını ve aile hekimlerine iş yükü olduğunu belirterek“İşe giriş, ehliyet ve yivsiz tüfek gibi durumlarda istenen tek hekim raporları, akli meleke raporları gibi bütün raporların ilk adresi durumundayız. Ancak sağlık raporları bir sağlık hizmeti değil diyoruz ve bunların rapor merkezlerinde verilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Koruyucu hekimlik yaparken bir taraftan da bu iş yüküyle aile hekimleri uğraşamıyorlar ve bu aynı zamanda şiddete de neden olabiliyor. İstiyoruz ki bir rapor merkezi oluşsun. Kişiler bu raporları belli algoritmalarla ilgili branşlara giderek ve yönlendirmelerle alabilsin. Yurda giriş için talepler geliyor. Salgın döneminde yurda girecek kişilerin enfekte olup başka kişilere bulaştırıp bulaştırmayacağının bilinmediği bir ortamda bizlerin bu raporları vermesi çok ciddi bir risk. Keza askerlik raporları geliyor.” şeklinde konuştu.

“Sağlık çalışanları ile halk arasındaki iletişimsizlik çoğunlukla bizden kaynaklanmıyor”

Rapor istekleri yüzünden şiddete maruz kaldıklarını söyleyen Uzm. Dr. Hüseyin Güntürkün, “Çok fazla sorun var birinci basamakta. En büyük sorunlardan bir tanesi şiddete neden olan rapor istekleri. Pandemi döneminde Kovid-19 hastaları ve temaslı bireylerin rapor talepleriyle de karşılaştık. Geriye dönük rapor vermediği için Gaziantep’de bir aile hekimi arkadaşımızın yüzüne, Kovid-19 hastası tarafından tükürülmüş su fırlatıldı. Bu acı tabloları yaşamak istemiyoruz. Sağlık çalışanlarıyla halkımız arasındaki yaşanan iletişim sorunları çoğunlukla bizlerden kaynaklanmıyor. Fazla iş yükümüz, uygunsuz talepler ve kişilerin hizmetle alakalı bilgi eksikliklerinden kaynaklanıyor. Sağlık okuryazarlığının geliştirilmesi gerektiğine inanıyoruz. Sağlık Bakanlığına görevler düştüğüne inanıyoruz. Kamu spotlarının yetersiz olduğunu düşünüyoruz. Aile hekimlerinin yükünün azaltılmasını istiyoruz.” dedi.

“Biz daha önce üvey evlattık, artık evlatlıktan reddedildik”

Pandemi döneminde aile hekimlerine verilmeyen ücretin, televizyon kanallarında yayınlandığını söyleyen Güntürkün konuşmasını şöyle sürdürdü:
Sayın Bakan Yardımcımıza şunu da ilettik. Biz özellikle izlemeleri mart ayından itibaren hastalarımızı arayarak yapıyorduk. Ancak bunun bilimsel olmadığını da ifade ettik. Aradığımız kişiler doğru kişiler olmayabilir, olup olmadığını da bilmiyoruz. Bu kişilere gerekli bilgilendirme filyasyon ekibi tarafından yapılıyor. Belki SMS  yoluyla olabilir, belki Bakan ya da Cumhurbaşkanı tarafından yapılan bir açıklamayla olabilir. Enfekte bireylere bilgilendirme yapılabilir. Bizler elbette hiçbir şekilde iletişim kurmayalım demiyoruz. Ancak 10-14 gün boyunca bu kişileri aramak bilimsel değildir. Açıkçası bu iş yükü içerisinde günde 80- 90 hasta bakan aile hekimleri için de ciddi bir yük. Bununla alakalı biz özellikle izlemleri yapmama kararı almıştık ve bu karardan sonra şunu gördük.  Daha önce şarta bağlanmamış olan izlemler şarta bağlandı. Pandemi ek ödemesi Türkiye'de hiçbir meslek grubuna olmadığı şekliyle bizlere şarta bağlı ödendi. Ve birçok arkadaşımız da bu ödemeleri alamadı. Ancak basın yoluyla aile hekimleri bu ücreti alacakmış gibi lanse edildi. Bu da açıkçası bizleri yaraladı. Sağlık çalışanları içerisinde ya da pandemi döneminde emek harcayan bütün meslek gruplarının ücreti açıklanmamışken bizlere verilmeyen ücret televizyon kanallarında yayınlandı. Biz daha önce üvey evlattık, artık evlatlıktan reddedildik diyoruz. Bu kadar iş yükü içerisinde hakkınız ödenmez dediler ve ödemediler diyoruz.”

“Taleplerimiz yerine gelmezse eylemsel bir sürecin içine girebiliriz”

Alkış değil, samimiyet ve bizleri dinlemelerini bekliyoruz diyen Güntürkün, “Pandeminin başından itibaren Aile Hekimleri Dernekleri Federasyonu olarak Sayın Bakanımızdan randevu talep ettik. Bakan Yardımcılarımıza ilettiğimiz randevu taleplerimiz de yeni gerçekleşti. Ancak federasyon olarak Sayın Bakanımızla da bir görüşme talep ediyoruz. Ankara Masası aracılığıyla da duyurmak istiyorum. Sivil toplum kuruluşları olarak, salgında savaşın en önündeki neferleri olarak bizlerin sahada gördüğü eksiklikler Sayın Bakanımızın dikkatini çekecektir ve tavsiyelerimize kulak asacaktır diye düşünüyoruz. Dile getirdiğimiz eksikliklerle birlikte hayatını kaybeden sağlık çalışanları sonrası bir acı bir tablo oluştu. Artık hem gelir erimesi hem bizim taleplerimizin yerine getirilmemesi ve giderek artan sağlık çalışanı şehitlerimiz bizleri artık son noktaya getirdi. Biz federasyon dahil 9 paydaştan oluşan bir platformun üyesiyiz. Bu konuda taleplerimizi ileteceğiz. Ancak taleplerimiz yerine getirilmezse, bizim için bıçak kemiğe dayanıp kemiği deldiği için önümüzdeki günlerde bir eylemsel sürecin içine girebiliriz. Olumsuzluk yaşanması durumunda sorumluluğun bizde olmayacağını belirtmek istiyoruz. Federasyon olarak bunu deklere ediyoruz.” şeklinde konuştu.

http://www.ankaramasasi.com/haber/479750/uzm-dr-huseyin-gunturkun-alkis-degil-bizleri-dinlemelerini-istiyoruz
İlginizi Çekebilir

Yorumlar (0)

Yorumunuz İletilmiştir.