Yakup Köse: Gerçeği yalanla çürütmeye çalışıyorlar

Gazeteci Yakup Köse, son dönemde sosyal medya üzerinden atılan yalan ve iftiraların enerji kaybına yol açtığını söyledi. Köse "Son 3-4 aydır yalan atıyorlar, yalanlarına hepimiz karşılık veriyoruz gerçeği söylüyoruz. Gerçeği de başka yalanla çürütmeye çalışıyorlar." dedi.
Ankara Masası
|
27 Ocak 2021, Çarşamba - 20:55
Yakup Köse: Gerçeği yalanla çürütmeye çalışıyorlar

Star Gazetesi Yazarı Yakup Köse, Ankara Masası Özel yayınında Gökhan Gökyıldırım’ın sorularını yanıtladı.

Pandemi döneminin ve dijitalleşmenin konuşulduğu programda Yakup Köse, sosyal medyanın geldiği son noktayla ilgili çarpıcı açıklamalarda bulundu.

Gerçeklik kavramının artık karıştırıldığını belirten Köse, sanal gerçekliğin hayatımıza daha fazla nüfuz ettiğini söyledi.

Köse, sosyal medyada atılan yalan ve iftiraların enerji kaybına yol açtığının altını çizerken "Yaptıkları bir şey var şu son 3-4 aydır yalan atıyorlar, yalanlarına hepimiz karşılık veriyoruz gerçeği söylüyoruz. Gerçeği de başka yalanla çürütmeye çalışıyorlar. Biz o sonradan getirdikleri yalanı yani bizim gerçeğimizi çürütmeye çalıştıkları yalanı çürütmeye çalışırken onlar başka bir yalan atıyor.  Bu da bizim programımızın başlangıç noktasındaki mesele ile birebir paralel. Niye derseniz şimdi adam elinde klavye gidiyor, bir yalan atıyor internetten. İşte diyor ki Yakup Köse şöyledir diyor Yakup Köse böyledir diyor. Giriyor vatandaş onu okuyor yalan attıkları apaçık ortada işte…Yani atılan yalan orada yalanıyla birlikte gerçekliğini korurken bunu çürütmeye çalışırken biz enerji kaybediyoruz." Dedi.

Pandemi sürecinde yaşananların Batı kültürüyle farkımızı ortaya koyduğunu ifade eden Köse, yaşlı vatandaşlarımızın koruma altına alınmasıyla ilgiliBizim bugüne kadar köklü bir devlet oluşumuzun, köklü bir toplum oluşumuzun sebebi de bu” ifadelerini kullandı.

Dikkat çekici açıklamalarda bulunan Köse, sözlerine şöyle devam etti;

"Biz nasıl bir neslin çocuklarıyız"

Çin’de bu vakalar ilk başladığında polislerin maske takmayanları veyahutta evlerinden yasadışı bir şekilde çıkanları zorla eve götürdüklerinde hayretle izliyordum. Ama yaklaşık 7-8 ay sonra bu bize de geldi. Bizim de hayatımızda var olmaya başladı. Dünyada aslında hiçbir şey insanoğluna uzak değildir. Yani bu huzurda da olsun bu işte musibette de olsun. Gerçekten bazen de şunu söylerim ya biz nasıl bir neslin çocuklarıyız, evlatlarıyız yaşamadığımız bir şey kalmayacak gibi. Yani bakıyorsunuz işte muhtıralar yaşadık. İşte Batı’nın eliyle tezgahlanan bir işgal teşebbüsü yaşadık.

Gerçekten de işte yaşamadığımız bir şey kalmadı ve bu hastalık. Yani yaklaşık dünyada 80-90 senedir böyle ağır bir vakanın olmadığı bir hastalık bizim dönemimize denk geldi.

1922'lerde 1934'lerde buna benzer vakalar olmuş, salgınlar olmuş. O zamandan bu zamanın farkı ise birincisi çok basit atlatılmış olabilir. Bu zamanda dünya çok farklı bir şeyin üzerinde. Yani baktığınız zaman işte teknolojiden tutun, birbirimize çok çabuk ulaşabilmenin yolları, o zaman işte bakıyorsunuz bir köy arabası vardır belki. O geliyordu şehre, şehirden köye gidiyordur ama bugün öyle değil. Yani metropol hayatımız var. Herkes her yere gidebiliyor, gelebiliyor. Alışkanlıklarımız var, bu alışkanlıklarımızı atamıyoruz. O yüzden muazzam bir şeyin içerisindeyiz. Yani bir handikabın içerisindeyiz.

“Barbarın kim olduğunu görmüş olduk”

Şimdi bizim örf ve adetimize göre büyüklerimizin kıymeti ve büyüklerimizin canının yanmaması, onlara kendimizden daha çok değer vermemizin sebebinden kaynaklanan bazı meselelerimiz de var.

 Mesela Batı’da Fransa, İtalya, İngiltere, yaşlı yani huzurevlerini hiçe saydı. Yani onları orada ölüme terk etti. Amerika’da öyle konteynerlerin içerisinde biz 65 yaş üstü, 70 yaş üstü insanların cesetlerine rastladık. Bunlar yalan değildi bunlar gerçek. Bu manada da barbarın kim olduğu, insani manada insan hakları konusunda, barbarın kim olduğunu da görmüş olduk. Yani biz öyle olamadık.

Mesela nedir ilk ölçümü Sayın Sağlık Bakanımız Fahrettin Koca'nın açıklamasına göre işte hemşireler, hemşirelerden sonra sağlık çalışanları, sağlık çalışanlarından sonra dün itibariyle 80 yaş ve üstü yaşlılarımızın aşı vurulmasına başlandı. Hem taktik olarak çok güzel bir uygulama, hem de bizim örf ve adetimize yakışan bir uygulama bu.

Bizim bugüne kadar köklü bir devlet oluşumuzun, köklü bir toplum oluşumuzun sebebi de bu. Yani biz kalkıp da işte ya dün dündür bugün bugündür anlayışıyla yetişmedik yani. Biz dünümüzü ve bugünümüzü var etmeye bugünümüzü de geleceğimizi hazırlamaya çalışan insanlarız.

“Dijital çöplükle karşı karşıyayız”

Bizim karşımızdaki bu anlayışta olmayan insanlarla çatışmamız da bu yüzden zaten. Biz geleceğimizi unutturmak istemiyoruz yani. Bizim aramızdaki din, medeniyet çatışması bundan kaynaklanıyor. Peki karşı tarafta bu konuda duruyor mu hayır durmuyor.

İşte bugün konumuz pandemi döneminde gençlerin pozisyonu. Önceden gençlerimiz mesela kafeler vardı. Dışarıya çıkabiliyorlardı, parklara gidebiliyorlardı, eğlenebiliyorlardı. Birçok etkinlik, üniversite öğrencilerimizin konferansları, etkinlikleri vesaire vesaire.

Bunlar kısıtlanınca ilkokulda okuyan çocuğumuzdan tutun, üniversitede okuyan gencimize kadar hepimiz evlere kitlendik. Biz yine Sayın Cumhurbaşkanımızın da zaman zaman belirttiği üzere bir dijital çöplükle karşı karşıyayız. Şimdi ben çocuğu, mesela çocuklarımızın elinde IPAD’ler, cep telefonları laptoplar var. Bunu engelleyemiyoruz.

Çünkü çocuğun dışarıya çıkıp da enerjisini atabileceği bir ortam yok. Ve şu bir gerçek. Biz toplum olarak kitap okumayı da sevmiyoruz. Çocuğumuzun eline bir kitap verdiğimiz zaman, ondan daha cazip olan bir makine var. O makine ne cep telefonu. Çok geliştirilmiş cep telefonu işte her yere girebilen interneti çok hızlı olan, ondan sonra ne bileyim bir tıkla başka bir dünyaya bağlanabilen sistemler var elimizde ve evimizde. Bunları engelleyemiyoruz ve çocuklar sabah kalkar kalkmaz daha yüzünü yıkamadan ki biz de öyleyiz büyükler de öyle. Bunu hani saklamaya gerek yok, kalkar kalkmaz çocuklarımız cep telefonuna bakıyor, arkadaşından gelen mesaja bakıyor. Arkadaşından gelen mesaj mutluluk ibaresi ise mutlu oluyor üzüntü ibaresi ise üzüntülü oluyor. Peki, burada ne oluyor? Çocuklu bir aile aslında çocuklu bir aile yok.

Çocuğun ailesi bir cep telefonun içerisinde ya orada mutlu oluyor, orada huzuru buluyor. Orada koşuyor, orada eğleniyor, orada ağlıyor, orada gülüyor. Peki, biz bunları konuşuyoruz bu gerçeği işte herkes biliyor.

“Gerçeği başka yalanla çürütmeye çalışıyorlar”

Dünyada herkes yaşıyor. Peki, bunun çözümü ne olacak? Hani buna nasıl bir çözüm sunulabilir?

İşin sıkıntısı sanal gerçekliğin bizim gerçekten olan gerçeğimizin içerisine gerçek olarak girmesi. Yani evet sanal bir gerçeklik ama hayatımızı etkileyen bir gerçeklik. O yüzden sanal bir gerçeklik mi yoksa gerçekten mi gerçek tartışmasını değerlendirecek olursak, sanal gerçeklik hayatımıza o kadar nüfus etmiş ki, ona daha çok gerçek diyoruz.

Yaptıkları bir şey var şu son 3-4 aydır yalan atıyorlar, yalanlarına hepimiz karşılık veriyoruz gerçeği söylüyoruz. Gerçeği de başka yalanla çürütmeye çalışıyorlar. Biz o sonradan getirdikleri yalanı yani bizim gerçeğimizi çürütmeye çalıştıkları yalanı çürütmeye çalışırken onlar başka bir yalan atıyor.

Bu da bizim programımızın başlangıç noktasındaki mesele ile birebir paralel. Niye derseniz şimdi adam elinde klavye gidiyor, bir yalan atıyor internetten. İşte diyor ki Yakup Köse şöyledir diyor Yakup Köse böyledir diyor. Giriyor vatandaş onu okuyor yalan attıkları apaçık ortada işte…

Yani atılan yalan orada yalanıyla birlikte gerçekliğini korurken bunu çürütmeye çalışırken biz enerji kaybediyoruz.

“Siz anahtarı almışsınız elinize”

Bir de son bir aydır Amerika Birleşik Devletleri’ndeki  seçimden sonra işte Trump ile Biden’ın devir mevzusunda, Twitter’ın, Amerika Birleşik Devletleri’nin resmi başkanının sosyal medyasını engellemesi onun akabinde yine sanırım başka bir ülkenin liderini daha engelledi. Siz anahtarı almışsınız elinize istediğiniz zaman açıyorsunuz istediğiniz zaman kapatıyorsunuz.

“Uyuşturucu meselesi de çok önemli”

Mesela teknoloji, dijital terör bunun yanında pandemi döneminde uyuşturucu meselesi de çok önemli.

Yani gerçekten bunun yanında uyuşturucu ve alkol çok önemli. Pandemi döneminde bu içkili yerler  barlar, pavyonlar buralar kapandı. Ama bu mesele nereye taşındı ona bakmak lazım. Merdiven altı indi daha tehlikeli oldu.  Bu konuda da mesela İHH Mütevelli Heyeti Osman Atalay ağabeyim de çok güzel çalışmaları var. Uyuşturucu mücadelesiyle alakalı çok güzel raporları var. Sadece Türkiye'de değil, pandemi ile birlikte dünyadaki uyuşturucu tehlikesinin hangi boyutlara geldiğini de açıkça gösteriyor. Yani son zamanlarda evlerde yaşanılan bu krizler artık taşıma yoluyla kurye yoluyla giden işte uyuşturucu maddeleri falan ki emniyetimiz bu konuda çok iyi çalışıyor, çok iyi takip ediyor. Ama nihayetinde bir tehlike ve biz bu tehlikelerin giderilmesini, çocuklarımızın ve aydınlık geleceğimiz için istiyoruz.

http://www.ankaramasasi.com/haber/549461/yakup-kose-gercegi-yalanla-curutmeye-calisiyorlar
İlginizi Çekebilir

Yorumlar (0)

Yorumunuz İletilmiştir.