Fizik Tedavi Uzmanı Dr. Sinan Yaradanakul duruş bozukluklarının etkilerini anlattı

Uzman Dr. Sinan Yaradanakul, boyun fıtığının 17-18'li yaşlara kadar düştüğünü söyledi. Yaradanakul, cep telefonu ve bilgisayar kullanırken oturuşa dikkat etmemenin bunu tetiklediğinin altını çizdi.
Zeliha Demirci
|
06 Şubat 2021, Cumartesi - 21:34
Fizik Tedavi Uzmanı Dr. Sinan Yaradanakul duruş bozukluklarının etkilerini anlattı

Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Uzmanı Dr. Sinan Yaradanakul, Ankara Masası Özel yayınında Gökhan Gökyıldırım'ın sorularını yanıtladı.

Duruş bozukluklarının insanlar üzerindeki etkisinin konuşulduğu programda Yaradanakul, cep telefonu, bilgisayar kullanırken başımızın öne eğmenin omurlara büyük bir yüklediğinin altını çizdi.

Yaradanakul, boyun fıtığının eskiden 40'lı 50'li yaşlarda görüldüğünü bu dönemde ise 17-18 yaşlara kadar düştüğünü belirtti.

Pandemi süreciyle birlikte bilgisayara ve cep telefonuna ayrılan sürenin de olumsuzlukları tektiklediği belirten Yaradanakul şunları söyledi;

"Vücut bir kompanzasyon mekanizması oluşturuyor"

İlkokul çağından itibaren özellikle ortaokul çağlarında belli hale gelen postür bozukluğu ile çok karşılaşıyoruz. Eskiden böyle bir problemimiz yoktu. Gerek bilgisayar gerek cep telefonu, gerek televizyon, bunların hepsi duruş bozukluğuna yol açıyor. Pandemi bunun üzerine bir yük daha yükledi. Çünkü en azından çocuklar okula giderken hareket ediyorlardı. Teneffüslerde dışarıya çıkıyorlardı ama şimdi tamamen evdeler. 8 saat boyunca belki ders görüyor. Kaç saat görüyorlarsa?

Ders bittikten sonra da ellerine cep telefonlarını alıyorlar veya televizyonun karşısına geçiyorlar. Bir süre sonra da özellikle çok fazla oturarak zaman geçirdikleri için, başları öne doğru eğik olduğu için de vücut bir kompanzasyon mekanizması oluşturuyor. Yani bu ortama uymaya çalışıyor vücut aslında. Bizim kötülüğümüze değil ve yavaş yavaş omuzlar öncelikle öne gitmeye başlıyor.

Çünkü başımızı öne almamız için omuzların önce öne gitmesi lazım. Dolayısıyla uzunca bir süre 8 saat, 10 saat, omuzlar önde baş önde olduğunda da bir dönem sonra yumuşak dokular kısalmaya başlıyor. Sadece kısalma değil, tam tersi dokular da uzuyor tabii.

"17-18 yaşında boyun fıtık hastalarımız oluşmaya başladı"

Kaslar da içinde olmak üzere çok daha geniş bir şey var aslında. Fasiyal doku dediğimiz bir doku aslında ama tabii bunların içinde küçük bir bölümde kaslar. Ama hani anlaşılması kolay olsun diye kaslar kısalıyor da diyebiliriz ama gererek uzatma şansımızın olmadığı bir problem bu sonuçta. Ve bir şekilde baş öne gittiğinde de her iki buçuk santim için 5 kiloluk başın ağırlığı yaklaşık 5 kilodur, 5 kiloluk bir yük binmeye başlıyor boyun omurlarınıza. Yani bir kişinin başı eğer iki buçuk santim öndeyse 5 kilo başın ağırlığı artı üzerine bir 5 kilo daha biniyor, yerçekimi etkisinden dolayı.

Genellikle hastalarımızda karşılaştığımız 7,5 cm, 10 cm başları önde olanlar var. Yani fazladan bir 20 kilo taşımaya çalışıyor, ama insan omuru anca başı taşımaya yönelik oluşturulmuş. Böyle bir yük taşımaya yönelik bir omurga yapımız yok.

Dolayısıyla bu yükün omurlara binmesi, başta disk problemi dediğimiz boyun fıtıklarının erken yaşlarda ortaya çıkmasına yol açıyor. Normalde biz eskiden 40’lı – 50’li yaşlarda görürdük boyun fıtıklarını. Şimdi 17-18 yaşında boyun fıtık hastalarımız oluşmaya başladı. Tamamen duruş.

"Gövde geri gelmeye başlıyor"

Obezitenin de eğilmeleri tetiklediğini altını çizen Yardanakul sözlerine şöyle devam etti;

Yani tabii onunda mutlaka etkisi var, yükü arttırıyor bel için, baş için etkilemiyor belki ama bel için var olan yükü arttırıyor.

Çünkü ne dedik 2,5 cm’ de bir kendi ağırlığı kadar, bu boyun için başın ağırlığı iken bel için bütün gövdenin ağrılığı biniyor. Her 2,5 cm geride olması. Çünkü baş öne gittiğinde, bunu küplere benzetiyorum ben anlatırken. Çocuklar üst üste tahta küpler koyarlar, dik koyarlar durur, birini öne koyduğunda düşer ondan sonra akıllanır der ki; ben bunu öne koyuyorum ama bir tane küpü de arkaya koyarsam bu dengede durur der. Bir öne bir arkaya koyduğunda da dengede tutabilir o küpleri.

Şimdi bu küpü vücuda nasıl uygulayabiliriz. Dize kadar olan bölümü bir küp gibi düşünün. Kalçaya kadar bir küp var. Bel bölgesi bir küp, sırt bölgesi, baş bölgesi. 5 tane küp düşünün insan vücudu olarak. Eğer baş öne gittiyse bir şey geriye gidecek, ki dengeyi sağlasın yoksa düşeriz ayakta kalamayız. Dolayısıyla gövde geri gelmeye başlıyor ve aynı problem bu sefer belde çıkıyor. Yani baş önde olduğu için boyun omurlarına baskı biniyor. Gövde geride olduğu için de bele ağırlık biniyor.

"Çocukların yüzde 98’nde postür bozukluğu çıktı"

Omurgalı hiçbir canlı da insan dışında bel fıtığı yok. Boyun fıtığı da yok, insanda var. Bunun nedeni de omurgamız aslında iki ayak üzerinde durmaya özgü bir yapısı yok. Yani iki ayakta durma nedeniyle zaten biz omurgamızı baştan zedelemiş durumdayız. Ayağa kalkmak suretiyle. Bunun üzerine bir de postür bozukluğunu ekleyecek olursak daha da artıyor. Yani zaten omurgamız bize 40-50 yıl yetiyor ayakta durduğumuz için gibi düşünün. Bunun üzerine eğer postür bozukluğunu ekleyecek olursak bu işte problemi 20’li yaşlara çekiyor. Eskiden 20’li yaşlar diyorduk. Şimdi 17 yaşlarda görmeye başladık. Ortaokul öğrencilerinde bir çalışma yaptık. Biz burada veya geniş bir popülasyon aldık, 230 öğrencinin taramasını yaptık, Postür bozukluğu var mı yok mu diye baktık. Çocukların yüzde 98’nde postür bozukluğu çıktı. Yüzde 98’nde, ortaokul öğrencileri. Ve bunların bir kısmı ileri düzeydeydi. Yüzde 1, 2'si ileri düzeydeydi, yüzde 3, 4 kısmı hafif düzeyde. Geri kalan orta düzeyde pozitif oldukları ortaya açıktı. Onları gruplandırdık 5 dereceye ayırdık, onlara derece verdik ve bu şekilde yaptık. Sadece yüzde bir veya iki tanesi yani 230 öğrenciden, 2 tanesi normal çıktı.

"Bir spor salonuna yazılalım, spor yapalım"

Başka çalışmalar da belki başka sonuçlar alınabilir ama pandemi öncesi böyle bir problemimiz vardı. Pandemi sonrası buna 8 saatlik fazladan bilgisayar başında oturma eklendi. Ben kardiyak kısmını konuşmuyorum, radyasyon etkisini konuşmuyorum benim uzmanlık alanımın dışında yani onlarda vardı. Hareketsiz kalmanın kardiyak sistemine getirdiği yükler de var ama postür bozukluğu açısından baktığımızda, şimdi neler olabiliyor, sırf boyun fıtığı değil tabii kronik ağrılar ortaya çıkıyor. Fibromiyalji sendromu ortaya çıkıyor.

Yaygın kas ağrısıyla giden eklem ağrısıyla giden omuz problemleri ortaya çıkıyor. Donuk omuz dediğimiz, omuz zedelenmeleri dediğimiz çünkü omuz öndeyken mekaniği bozuk zaten ve yapılan hatalardan bir tanesi de işte hareketsiz kaldık, bir spor salonuna yazılalım, spor yapalım.

Zaten problem var. Bu problemi düzeltmemişsiniz, bir de onun üzerine ne diyeyim mesela bir ağırlık kaldırmaya başlıyor spor yapacak ya omuz zaten zedelenmeye açık bir bölge. Ağırlık kaldırdığında problemi de derinleştirmiş oluyor. Yani spora gidiyor ama bir denetimden geçmeden gidiyor. Spor salonuna yazılıyor ben ağırlık kaldıracağım dediğinde, kimse sen kaldırabilirsin kaldıramazsın senin bir şeyine bakalım problemi var mı yok mu demiyor.

"Ağrı ön uyarı, vücut haber veriyor"

Spor salonlarında gitmeden önce aile hekimlerinin bir değerlendirme yapabileceğini ifade eden Yaradanakul "Koşacağım diyorsunuz, koşu bandına çıkıyorsunuz, bir kardiyak probleminiz var mı yok mu kimse sormuyor size. Bir kardiyak problemi varsa sıkıntı yaratabilirsiniz gibi.

Ama kas iskele sistemi açısından baktığımızda belki o kadar vahim sonuçlar doğurmuyor. Ama genellikle karşılaştığımız polikliniklerde de karşılaştığımız işte spor salonuna yazıldım, ağırlık çalıştım, omuzum ağrıyor diye bize geliyor.

Kendi çocukluğumu düşünüyorum. Benim yaşıtlarımda ilkokul, ortaokul, lise, üniversite yıllarında bizim nesilde bir ağrı problemimiz yoktu.

Şimdi sokakta gezerken herhangi bir çocuğu çevirin, bir yerin ağrıyor mu deyin. Ya bir yeri ağrıyordur ya sırtı ağrıyordur. Bir yeri ağrıyordur yani sonuçta, çok erken.

Ağrı ön uyarı, vücut haber veriyor. Konuşuyor vücut aslında bizimle.  Ben geliyorum diyor onu ya ağrı kesici ile baskılıyor ya da bir şey yapmıyor.

Ağrı kesici ile baskılarsanız sonuçta problemi çözmediğiniz takdirde vücut bir süre sonra madem beni dinlemiyor, daha şiddetli bir uyarı vermek zorunda. Çünkü zedeleniyor, zedelenmeden öncede uyarı veriyor.

Ben zedeleniyorum önlemini al demeye çalışıyor aslında. Sonuçta ortaya çıkan vücudun bir konuşma şekli gibi düşünün. Bizimle konuşuyor ve işte önemli olan o ağrıların başlamadan önce önlem alınması.

Yani aslında rahatsızlık hissetmeden önce yapılması gereken bir şey gibi düşünün. Nasıl göz taraması yapılıyor, gözünde problem olduğu için değil çocuklara bakılıyor bir problem var mı, diye bakılıyor. Ağrı olmadan yapacaksınız bir şeyleri. Ağrı başladığı zaman artık problem başlamış demektir zaten.

Ama hani başladıktan sonra da yapılacak şeyler yok mu var tabii. Ama önemli olan dikkatli bir yaşam. Yani yapılacak şeyler var aslında. " dedi.

"Saat politikası olması gerekiyor"

Yaraadanakul sözlerine şöyle devam etti;

 Yarım saat, 45 dakika da bir ara verseler sıkıntı olmayacak. Bakın mesela banka çalışanlarında, diş hekimlerinde, yani yetişkin insanlarda da çok karşılaşıyoruz biz bu problemlerle. Mühendisler de mimarlarda proje ile uğraşanlar da ama eskiden de vardı bu. Eskiden de banka çalışanı vardı ama yine 40-50 yaşına kadar problem çıkarmıyordu. Çünkü 8 saat belki bankada daha da ağır koşullar da bilgisayar da yapmıyordu aynı işlemleri bir de kağıt kalemle yapıyordu belki. Ama sonra evine yürüyerek gidiyordu. Eve gittiğinde eline cep telefonu almıyordu. Daha eskiye giderseniz belki televizyonun karşısında oturmuyordu. Şimdi banka çalışanlarında da var. Ne bileyim diş hekimlerin de de var. Öğretmenlerde de var aynı problem. Çünkü zaten hareketsiz bir yaşamın üstüne bunlar eklendi ve dolayısıyla artık dayanamamaya başladı vücut.

Şimdi birincisi bir saat politikası olması gerekiyor gibi. Yani öncelikle bir ilkokul çağlarından ortaokul çağlarından başlayıp tarama yapılması gerekiyor. Postür bozukluğu olanları en azından ayırıp onların üzerine biraz daha fazla eğilelim veya olmayan varsa önlem alalım diye. Onun dışında veli ve öğretmen bazında bilinçlendirme gerekiyor.

"En azından aileyi uyaracak"

Ben burada İzmir'de o çalışmayı yaptığımız okulda öncelikle öğretmenlere seminer verdik. Bütün öğretmenleri topladık. 2 gruba ayırdık, öğretmen sayısı fazlaydı. Postür bozukluğu eğitimi verdik. Niye verdik bunu. Şimdi tek tek çocuklara da verebilirsiniz. Çocuk velilerine de verebilirsiniz ama mezun olunca bitiyor.

Ama o öğretmen orada 20 yıl çalışırsa 20 yıl boyunca matematikçi de Fenci de, Türkçeci de önünden geçen çocuk da o fark etmese öbürü fark edecek. Bunda seminer almıştık bir gariplik var diyecek en azından. Teşhis koymasını beklemiyoruz sonuçta.  En azından aileyi uyaracak.

Dolayısıyla burada öğretmenlerin eğitimi de çok önemli. Velilerinde eğitimi önemli ama öğretmenlerin eğitimi de çok önemli.

Yani bunun bir politik hale gelmesi gerekiyor nasıl göz taramaları yapılıyor, nasıl diş taramaları yapılıyor bu da zorunlu çağımızda zorunlu hale geliyor.

Onun dışında velilerimizin evde alacağı önlemler var. Çocuk bilgisayar başında bilgisayar boyunun ayarlanması gerekiyor. Yani göz hizasında olması gerekiyor. Çocuk dik oturacak, masaya iyice yaklaşacak.

Nasıl oturmamız gerekiyor?

Dik oturacak, arkasını yaslayacak, bel çukurunu bir şeyle destekleyebilir. Bilgisayara iyicene yaklaşacak, ya bilgisayarı yükseltecek ya sandalyesinin boyunu ayarlayacak yükseltecek veya düşürecek ama bilgisayarın ekranının üst seviyesi göz hizasında olacak.

Bunu yaptığı takdir de en az zedeliyor duruma gelmiş oluyoruz, ama onun dışında bu yetmiyor. Dolaşımı sağlamak için çünkü kan dolaşımı da bozuluyor, oda kasların yıpranmasını arttırıyor. Yarım saat, kırk beş dakika geçtikten sonra çocuk kalkacak genç veya kimse kalkacak bir 5 dakika yürüyecek en azından evin içinde gidip suyunu alacak, çayını alacak gelecek, bir evin içinde dolaşacak en azından.

Çünkü bir hareket olacak. Çünkü hareket ettiğimizde bütün kaslar çalışıyor. Amacımız kasın çalışması illa egzersiz yapması gerekmiyor.

Kaslar kısalıyor mu?

Kası kısa tutuyoruz, kısa tuttuğumuz kasın tam tersi çalışan antagonist deriz biz ona, o da uzuyor. Problem orada da var aslında.  Kısalan Kasın problemi değil, bir takım kaslar da uzuyor. Dolayısıyla kısalan kasında fonksiyonu bozuluyor, dolaşımı bozuluyor, uzayanında bozuluyor ve hareketle siz bu dolaşımı sağlamazsanız oradaki biriken toksik maddeler kası zedelemeye başlıyor bu sefer.  O da reaksiyonu tetikleyici bir faktör oluyor. daha da hızlandırıyor süreci. Dolayısıyla bu harekette önemli, onun dışında da dönem dönem işte haftanın belli günleri açık hava da yürüyüş.

http://www.ankaramasasi.com/haber/575472/fizik-tedavi-uzmani-dr-sinan-yaradanakul-durus-bozukluklarinin-etkilerini-anlatti
İlginizi Çekebilir

Yorumlar (0)

Yorumunuz İletilmiştir.