Psikiyatrist Onur Okan Demirci 'erkek ve şiddeti' anlattı

Psikiyatrist Onur Okan Demirci, erkeklerde şiddet eğiliminin ortaya çıkmasında toplumsal olarak yüklenen rollerin önemli etkisinin olduğunu söyledi. Demirci, erkeğin kendini yetersiz hissetmesiyle şiddetin başladığının altını çizdi.
Ankara Masası
|
08 Mart 2021, Pazartesi - 20:58
Psikiyatrist Onur Okan Demirci 'erkek ve şiddeti' anlattı

Psikiyatrist Onur Okan Demirci, Ankara Masası özel yayınında erkeklerdeki şiddet eğiliminin nereden kaynaklandığını anlattı.

Demirci, öfkenin insan varoluşundan itibaren cinsiyet ayırmaksızın değişmez bir duygu olduğunu ifade ederken, erkeklerde öfkenin nasıl şiddete dönüştüğünün kökeninin araştırılması gerektiğinin altını çizdi

"Bir erkek neden öfkelenir ve öfkesini kontrol edemezse bunu neden şiddete dönüştürür?" diye soran Demirci "Bunun en önemli nedeni, erkeğin doğumundan itibaren yaşam süreci boyunca ona yüklenen sorumluluklar ve görevler. Çünkü bir erkek doğduğu andan itibaren soyun devamı. soyu devam ettirecek kişi, ailesini koruyacak kişi, eşini koruyacak, çocuklarını koruyacak, annesini babasını koruyacak, çevresini koruyacak böyle büyük bir sorumlulukla yüklenen bir çocuk dünyaya getiriyorsunuz. Bu sorumluluk çocuk doğar doğmaz yükleniyor. Bu sorumluluk onun kaldıramayacağı derecede büyük bir yük. Eğer bir yükü kaldıramazsanız öfkelenmeye başlarsınız. Bu yük ne kadar ağırsa, kaldırmakta o kadar zorlanacağınız için öfkemiz o kadar büyük olacak ve kontrol etmekte o kadar zorlanacaksınız. Bunun şiddete dönüşme ihtimali o kadar yüksek olacaktır." Diye konuştu.

İki ayrı şiddet 

Demirci, uygulanan şiddetin ikiye ayrıldığını ifade ederken “Bir saldırı şiddeti var, bir de savunma şiddeti var. Yani saldırmak için şiddeti kullanıyoruz. Birde kendimizi savunmak için şiddeti kullanıyoruz. İnsanın temel doğasında var olan şey kendisini savunma ihtiyacıdır. Saldırmak değildir, savunmaktır. Fakat erkek tarafından kadına olan şiddeti oluşturan şey aslında bir saldırı şiddetidir. Savunma şiddetinden ziyade saldırıya dönüşmüştür.” Dedi.

" Yetersizleştikçe öfkelenmeye başlayacak"

Erkekte saldırma hissinin oluşmasında toplumsal olarak yüklenen sorumluluklarında etkisinin olduğunu belirten Demirci şunları söyledi;

Erkeğe yüklenen sorumluluk şu; güçlü olmalısın, yeterli olmalısın, iyi olmalısın ki koruyabilesin. Kendini ve çevrendeki her şeyi. Eğer bunu yapamadığını düşündüğü anda kendisini yetersiz hissetmeye başlayacak, yetersiz hissettikçe, öfke ortaya çıkartacak ve bu savunma dediğimiz olay saldırı şeklinde bir şiddete dönüşecek.

Kendi alanınız var, korumak istediğiniz. Bu alana giren herkese karşı savunmak istersiniz. Fakat erkeğe yüklenen alan o kadar büyük ki erkek her şeyi korumak zorunda. Her koşulda ne olursa olsun güçlü olmak zorunda olduğu öğretiliyor erkeğe. Erkek bu öğretinin altında ezilecek, ezildikçe yetersizleşecek.  Yetersizleştikçe öfkelenmeye başlayacak, öfkelendikçe şiddete eğilim göstermeye başlayacak.

Aslında bunların hepsinin kökenine baktığımız zaman, erkeğe yüklenen bu güçlü olmalısın olgusu yatıyor. Erkeğe eğer siz güçlü olması gerektiğini, biricik olması gerektiğini ki toplumumuzda öyledir, erkek evlat biriciktir erkek evlat bir tanedir, her şeyin en iyisine layıktır.  Anneler bir erkek evlatlarını en iyiye layık olarak yetiştirmeye çalışır ama en iyisi olmazsa o zaman erkek şunu diyecek. Madem ben en iyiye layıktım, neden en iyisi olmadı. Böylece annenin ona yüklediği toplumun ona yüklediği öğretilerle çatışmaya başlayacak ve bu bir öfke doğuracak ve saldırmaya başlayacak.

"Şiddeti kadını bastırma yoluyla yapacak"

Kadınların çalışma hayatını girmesiyle erkeğin bastırma ve baskılama eğilimine girdiği vurgulayan Demirci “Daha temel böyle somutlaştırmak için bir örnek vereyim. Erkek, ataerkil toplumda şöyle öğretiliyor: Eve ekmek getiren kişi. Şimdi toplumumuza baktığımız zaman kadınlar da artık eve ekmek getiriyor. Erkek ben madem eve ekmek getirme görevini üstlenen kişiydim, kadında eve ekmek getiriyorsa o zaman ben ne yapacağım artık. Erkeğin yapabileceği bir şey kalmıyor. Ona bütün yüklenen görevi elinden almış oldunuz. Elinden alınan bir şeyle yani o tüm alanını kaybediyor erkek, sahip olduğu her şeyi kaybediyor. Doğal olarak bu sahip olduğu şeyi elde edebilmek için savaşmaya başlayacak ve şiddete dönüştürecek. Şiddeti, nasıl kadını bastırma yoluyla yapacak. Yani bu benim görevim. Ben güçlü olmak zorundayım, sen yapamazsın, ben yapabilirim diye kadını susturmaya, kadını bastırmaya, kadını baskılamaya çalışacak doğal olarak da bunu yapabileceği tek yol olarak gördüğü fiziksel şiddet veya duygusal şiddet uygulayacak.” Şeklinde konuştu.

"Bu çok ağır bir durum"

Demirci, fiziksel şiddetin yanı sıra psikolojik şiddete de dikkat çekerken “Duygusal psikolojik şiddet en az fiziksel şiddet kadar tehlikeli bir durum. İz bırakan bir durum. Çünkü sürekli karşınızdaki insana kadına sen yapamazsın, sen yetersizsin, sen beceriksizsin sürekli eleştirel bir şekilde yaklaştığınız zaman kadın kimliğini kaybediyor, yok oluyor. Öldürerek yok etmekle psikolojik şiddetle yok etmek arasındaki tek fark şu: Öldürülerek bir anda yok ediyorsunuz, psikolojik şiddetle ömür boyu acı çektirerek yok ediyorsunuz. Bu da çok ağır bir durum. O yüzden kadına şiddeti sadece fiziksel olarak algılamak değil, psikolojik olarak da algılamak gerekiyor.” İfadelerini kullandı.

"Şiddet olayları giderek artacak"

Pandemi sürecinde artan şiddet olaylarının daha da artacağını söyleyen Demirci “Burada az gelişmiş, orta gelişmiş toplumlara bakacak olursanız, gelişmiş toplumlarda doğuştan itibaren rol eşitliğini, kadın erkeklere verilen rollerin eşitliği üzerinden giden bir sistem olduğunu da, burada kadına uygulanan şiddetin azlığını görüyorsunuz.  Bizim gibi toplumlarda ataerkil toplumlarda erkeğe yüklenen rolün fazla olması nedeniyle erkeğin uyguladığı şiddette fazlalaşmayı görüyoruz. Ve bu özellikle pandemi dönemine eğer bakacak olursak burada ekstra stres var. Ekstra stres veren durumlarla da karşılaştığımız için öfkeyi kontrol etmekte daha güçlük çekiyoruz. Bizi kendimizi yetersiz hissettiren, erkekleri yetersiz hissettiren kadın figürü ile daha iç içe yaşamak durumunda kaldığımız için kontrolü kaybetme durumuna geldi erkek.  Daha fazla kontrol ediyor o yüzden bu dönemde şiddet olaylarıyla giderek artan bir şekilde karşılaşma ihtimaliniz var. Karşılaşıyoruz da. Eğer bunun bir önlemini alamazsak gelecekte daha da artacak gibi görünüyor.” Dedi.

"Ebeveynleri ciddi eğitime tabi tutmamız gerekiyor"

Demirci, şiddeti önleminin yolunun ceza değil, eğitim olduğunu belirtirken şunları söyledi;

Ceza evet şart, hukuki anlamda bir cezai karşılığı mutlaka olmalı. Cezanın bir caydırıcılığı var ama ceza tamamen caydırıcı değildir. Yüzde yüz bir çözüm değil. Eğer ceza tamamen caydırıcı olsaydı, örneğin idam yasasında olan ülkelere bakın, idam olma yasası olan ülkelerde suç işlenmiyor olurdu. En büyük ceza eğer bu ise. O yüzden ceza yüzde yüz caydırıcı değil.

Ceza olması gereken bir kavram ama caydırıcılığı çok büyük önemli oranda sağlayan şey eğitim.  Yani insanların, özellikle bizim toplumumuzun doğuştan itibaren ebeveynler başta olmak üzere, anne ve baba adayları, ebeveyn adayları, bunlar başta olmak üzere mutlaka ciddi anlamda eğitime tabi tutulmaları gerekiyor. Bir çocuğun nasıl yetiştirileceğine dair.  Bir erkeği nasıl yetiştireceğinizi bilemezseniz o erkek ileride sizin ona yüklediğiniz yükler nedeniyle birine zarar verebilir.  

O yüzden en temel burada önleyici olarak ebeveyn eğitimlerini ön plana sunmak istiyorum. Ebeveynlerin mutlaka eğitim alması gerekiyor. İnsanların eğitimli olması gerekiyor. İnsanların bilinçli olması gerekiyor. Farkında bir toplum yaratmak gerekiyor. Ancak o zaman biz o muasır medeniyetler seviyesinde gerçekten bu şiddet olaylarını azaltma şansına sahip olmuş olabiliriz.

http://www.ankaramasasi.com/haber/641092/psikiyatrist-onur-okan-demirci-erkek-ve-siddeti-anlatti
İlginizi Çekebilir

Yorumlar (0)

Yorumunuz İletilmiştir.