Anadolu’nun manevi mimarları: Erzurumlu İbrahim Hakkı Hazretleri

Müslümanların her yıl heyecanla beklediği Ramazan Ayı’nın yaklaşmasıyla birlikte, İslam alimlerinin hayatlarını Ankara Masası mercek altına alıyor. Yaklaşık 2 ay sürecek yazı dizisinin yedinci bölümünde Erzurumlu İbrahim Hakkı Hazretleri'nin hayatı var.
Ankara Masası
|
14 Mart 2021, Pazar - 12:12
Anadolu’nun manevi mimarları: Erzurumlu İbrahim Hakkı Hazretleri

Dua ordusunun komutanları, hayatlarını İslam dinini daha iyi anlatabilmek için adayanlar...

Onlar Allah dostları, gönül sultanları, Anadolu’nun manevi mimarları…

Söz sarrafı, gönül aynası Yûnus Emre Hazretleri'nin birbirinden değerli mısralarla anlattığı büyük gönül sultânı Ahi Evran Hazretleri'nden, ömrünü Hak ve ilim yoluna adayan Hacıveyiszâde Mustafa Efendi'ye; ilmi ve mâneviyâtıyla 18. yüzyıl tasavvuf ve kültür hayatını derinden etkilemiş Hazreti Pir Nûreddîn Cerrâhî'den, ezel dünyâsında verdiği söz üzere yaşayıp, ahde vefâsına tam bir sadâkatle, ebedî âlemin aşk-ı ateşiyle yanmış gönül sultânı Şeyh Vefâ Hazretleri'ne kadar İslam alimlerinin hayatları Ankara Masası okuyucusu ile buluşuyor.

Yaklaşık 2 ay boyunca sürecek yazı dizisinin yedinci bölümü sizlerle...

(ERZURUMLU İBRÂHİM HAKKI HAZRETLERİ)

Hak şerleri hayr eyler

Arif ânı seyreyler

Zannetme ki gayr eyler

Mevlâ görelim neyler

Neylerse güzel eyler

Sen Hakk’a tevekkül kıl

Sabreyle ve râzı ol

Tefvîz et ve rahat bul

Mevlâ görelim neyler

Neylerse güzel eyler

Erzurumlu İbrâhim Hakkı

Allah ve Muhammed aşkıyla ânı seyreyleyip, ne gelirse Hak’tan bilmiş; tevekkül ile gelene rızâ göstermiş bir gönül sultânıdır Erzurumlu İbrâhim Hakkı Hazretleri (k.s)…

18. yüzyılın en önemli bilim adamı ve mutasavvıflarından İbrâhim Hakkı Hazretleri, yaşadığı döneme damgasını vurmuş, bugün hâlâ eseriyle insanlığa hizmetleri devam eden büyük bir âlimdir. Hocası Fakîrullah Hazretlerinin türbesine yaptığı Kal’atü’l Üstad adlı muhteşem ışık hâdisesiyle dünyânın her yanından bilim adamlarının hayranlığını kazanan İbrâhim Hakkı Hazretlerinin eserleri yıllarca tetkik edilmiştir. Zîra Erzurumî Hazretleri, tasavvuf ve dînî ilimlerin yanı sıra; tıp, astronomi, matematik, fizik, felsefe, ahlak, psikoloji ve sosyoloji gibi pek çok bilim dalında eğitim görmüştür. Eserlerinde verdiği bilgilerlerle de yüzyıllardır kendinden söz ettirmiştir. Bunca ilmin yanı sıra şâir de olan Erzurumlu İbrâhim Hakkı’nın Tefviznâme isimli muhteşem şiirinin, “Mevlâ görelim neyler, neylerse güzel eyler” mısraları yüzyıllardır Hak âşıklarının dilinde tevekkül sözü olmuştur.

Ömrünü ilim ve irfan yolunda sarf eden Erzurumlu İbrâhim Hakkı Hazretleri, 18 Mayıs 1703 senesinde, Erzurum Hasankale'de dünyâya gelir. Doğum târihini Mârifetnâme adlı muhteşem eserinde şu mısralarla dile getirir:

Hicretin târihi bin yüz on beş oldu ol bahar,

Kal 'a-yı Ahsen'de İbrâhim Hakkı doğdu zâr

Erzurumlu İbrâhim Hakkı Hazretleri'nin hayatı

İbrâhim Hakkı’nın babası Osman Efendi’nin ataları, on birinci yüzyılda Bağdat'a yerleşen akıncı Türklerinden olup, Moğol istîlâsı sonrasında Hasankale'ye göç eden ilim sâhibi bir âiledir. Erzurumî Hazretlerinin vâlideleri ise âlim bir zat olan Dede Mahmud'un kızı Şerîfe Hanîfe Hâtun’dur. Maalesef Şerîfe Hatun, İbrâhim Hakkı 7 yaşına geldiğinde, genç yaşta Hakk’a yürür. Ömrünü ilme adamış olan Osman Efendi, eşinin vefâtından kısa süre sonra oğlunu kardeşine emânet ederek Tillo’ya gider ve Fakîrullah Hazretlerine mürid olur. 

Öksüz İbrâhim Hakkı, baba hasretine dayanamaz ve dokuz yaşına gelince amcası Ali Çelebi O’nu Tillo’ya, babasının yanına götürür. Osman Efendi, İsmâil Fakîrullah’ın en değerli müridlerindendir ve oğlunun da bu kapıda ilim öğrenmesini çok arzu etmektedir. Bu sebeple Erzurum’dan gelen dokuz yaşındaki İbrâhim Hakkı’yı hemen hocasına tanıtır. Hayâtına yön verecek ve büyük bir aşkla ömrünün sonuna kadar hizmet edeceği hocası İsmâil Fakîrullah Hazretleriyle ilk karşılaşmasını şöyle anlatır İbrâhim Hakkı;

"Ben dokuz yaşında idim. İlk bakışta İsmâil Fakîrullah Hazretlerinin mübârek yüzü bana pederimden daha yakın geldi. O anda yüzünün cezbesi gönlümü aldı. Aklım O’nun güzelliğine, duruşundaki heybete ve olgunluğa hayran kaldı. Gönlümü O’na kaptırdım."

Bu sözlerle mürşidine olan muhabbetini dile getiren İbrâhim Hakkı Hazretleri, son nefesine kadar edeple şeyhinin hizmetinde bulunur. Dokuz yaşında İsmâil Fakîrullah Hazretlerine mürid olan İbrâhim Hakkı, babasıyla bu kapıda ilim tahsil eder. Kıvrak zekâsı, muhakeme kâbiliyeti ve öğrenme merâkı dolayısıyla, Fakîrullah Hazretleri kendisine ihtimam gösterir.

İbrâhim Hakkı 17 yaşına geldiğinde, maalesef çok sevdiği babası Osman Efendi’yi Hakk’a uğurlar. O, babasını; Fakîrullah Hazretleri ise biricik müridini kaybetmiştir. Osman Efendi, Fakîrullah Hazretlerinin kıldırdığı cenâze namazının ardından büyük bir kalabalık eşliğinde Tillo’da toprağa verilir.

Erzurumlu İbrâhim Hakkı'dan  Fakîrullah Hazretleri'ne: ''Pederimden daha yakın geldi''

Fakîrullah Hazretleri, Osman Efendi’nin vefâtından sonra İbrâhim Hakkı Hazretlerinin Erzurum'a gidip bâzı konularda ilim tahsil etmesini ister. Burada sekiz sene eğitim gören İbrâhim Hakkı, Erzurum müftüsü Hazık Mehmed Efendi’den Arapça ve Farsça dersleri alır. Sekiz yıllık tahsil hayâtının ardından mürşidinin hasretine dayanamayıp 1728 senesinde tekrar Tillo’ya döner ve tahsiline şeyhinin yanında devam eder. Kısa bir süre sonra Fakîrullah Hazretleri hastalanır. İbrâhim Hakkı, son nefesinde Fakîrullah Hazretlerinin başucunda duâ etmektedir. “Pederimden daha yakın geldi” dediği biricik mürşidi Fakîrullah Hazretlerinin Hakk’a yürümesi İbrâhim Hakkı Hazretlerini derinden üzer. 

Sık sık şeyhinin türbesine giderek, Ra’sul Kuva tepesinden Tillo’yu seyreden İbrâhim Hakkı Hazretleri sanki hasretine merhem arar gibidir. Şeyhinin türbesinin bulunduğu bu tepede derin düşüncelere dalan İbrâhim Hakkı Hazretleri, “Yeni yılda doğacak güneş, ilk olarak şeyhimin başucunu aydınlatmazsa ben o güneşi istemem” diyerek önce Fakîrullah Hazretlerinin türbesi üzerine bir kule inşâ eder. Türbenin tam doğu tarafında kalan yüksek tepeye de harç kullanmadan bir duvar yapar. Gece ve gündüzün eşit olduğu ve ilkbaharın başlangıcı olan 21 Mart târihinde güneş bu duvarın ardından doğar. Tepeden ve duvardan dolayı bütün Tillo gölgede kalır. Duvardaki pencereden giren güneş ışınları İsmâil Fakîrullah Hazretlerinin türbesi üzerindeki kulede, mercek ve aynalar vâsıtasıyla kırılarak türbenin penceresinden içeri girer. O ilk ışık, İbrâhim Hakkı Hazretlerinin biricik şeyhi İsmâil Fakîrullah Hazretlerinin başucunu aydınlatır.

 Erzurumlu İbrâhim Hakkı’nın Kal’at’ül Üstad eseri

İşte tam anlamıyla bir dehâ ürünü olan Kal’at’ül Üstad eseri amacına ulaşmıştır. Dünyâca üne sâhip olan Erzurumlu İbrâhim Hakkı’nın bu eseri yüzyıllar boyu ilgi görür. 1960’lı yıllarda yenileme sırasında eser bozulur. Avrupalı birçok uzman bilim adamının tüm uğraşlarına rağmen ışık düzeneği eski hâline getirilemez. Nihâyet 2011 yılında Türk bilim adamları, eser üzerinde yaptıkları çalışmanın ardından Kal’at’ül Üstad isimli eseri tekrar çalıştırır. Böylece hem bilim dünyâsı bir üstâdına şükran borcunu öder hem de böylesine değerli bir âlimin ve hocasının ruhları şâd olur.

Erzurumlu İbrâhim Hakkı’nın İstanbul'a davet edilmesi

İbrâhim Hakkı Hazretleri, mürşidinin Hakk’a yürümesiyle Tillo’da talebe yetiştirmeye başlar. Bir taraftan da astronomi alanındaki araştırmalarını ilerletir. Büyük araştırma merkezlerinde bile yapılmayan deneyler yapar, âletler kullanır, yeni buluşlara imza atar. İbrâhim Hakkı Hazretlerinin ünü bu çalışmalar sâyesinde Tillo sınırlarını aşar. Şöhreti, İstanbul’a, saraya kadar ulaşır. Dönemin pâdişâhı I. Mahmud çok sevdiği Fakîrullah Hazretlerinin övgülerle bahsedilen bu müridini tanımak ister. İbrâhim Hakkı, I. Mahmud’un özel dâvetlisi olarak İstanbul’a çağrılır. Sultan I. Mahmud, O’na sarayın kütüphânesini ardına kadar açar. Kütüphâneye kapanan İbrâhim Hakkı Hazretleri burada neredeyse gece gündüz çalışır. Başta astronomi olmak üzere fen bilimleriyle ilgili yüzlerce eser inceler. Bilimin ulaştığı son verilere vâkıf olur.

İbrâhim Hakkı Hazretleri, İstanbul’daki bu verimli çalışmanın ardından, Abdurrahman Gazî zâviyesinde talebe yetiştirmek üzere Erzurum'a gelir. Bir yıl sonra da çeşitli eserler vermeye başlar. Ardından da Hasankale’ye çekilerek, Mârifetnâme adlı muhteşem eserini kaleme alır. Eserini tamamladıktan sonra da Tillo’ya dönen Erzurumlu İbrâhim Hakkı Hazretleri Hac farîzasını yerine getirmek üzere kutsal topraklara gider. Dönüşte de Halep, Şam, Mekke, Medîne ve Kudüs gibi târihî şehirlerde ünlü bilginlerle tanışıp pek çok hususta ilmî çalışmalara iştirâk eder. Öte yandan Ömer Hayyam, Feridüddîn-i Attâr, Sadî-i Şîrâzî, Nizâmî-i Arûzî gibi şâirlerin şiirlerinden seçmeler yapar; bunlara kendi iki manzûmesini de ilâve edip, geniş hacimli bir eser olan Lübbü’l-kütüb isimli bir antoloji meydana getirir.

Pek çok kıymetli eserle Tillo’ya dönen Erzurumlu İbrâhim Hakkı, burada bir sene kaldıktan sonra Erzurum’a dönerek Yukarı Habib Efendi Câmii’nde imam hatip olarak göreve başlar. Fakat gönlü hep Tillo’dadır. Hem babası hem şeyhi aynı tepede yatan İbrâhim Hakkı Hazretlerinin can toprağı sanki Tillo’dur. Erzurumî Hazretleri 1771 senesinde son kez Tillo’ya gitmek üzere Erzurum’dan ayrılır. Burada derviş yetiştirmeye devam eden İbrâhim Hakkı Hazretleri, son yıllarını çok sevdiği Tillo’da geçirir.

Bu sırada bilimsel çalışmalarına ağırlık veren İbrâhim Hakkı Hazretleri, gözlem cihazlarıyla günler ve gecelerce gökyüzü hareketlerini izleyip notlar alır. Büyük âlim ve bilim adamı İbrâhim Hakkı Hazretlerinin çalışma odasında kozmoğrafya âletleri, haritalar, güneş sistemi ile ilgili tahta küreler ve pek çok kitap bulunur. Meridyen ve paralelleri gösteren yerküre ve mevsimleri, burçları, önemli yıldızları gösteren gök küre onun dehâ ürünlerinden sadece bir kaçıdır. Kaleme aldığı eserlerin çoğunda bilimin önemini anlatarak dervişlerini de bu yönde teşvik eder. Ömrünü Hak yoluna ve bilimsel çalışmalara vakfederek insanlığa büyük hizmetlerde bulunur. O, âlemde yaratılan ne varsa, hepsinde Hakk’ı görür ve sebep sonuç ilişkilerini kaleme alır.

Dilden gâmı dur eyle

Tefvîz-i umûr eyle

Rabbinle huzûr eyle

Mevlâ görelim neyler

Neylerse güzel eyler

             Erzurumlu İbrâhim Hakkı


Dînî ve fennî ilimler husûsunda derin bilgilere sâhip olan İbrâhim Hakkı Hazretleri aynı zamanda çok iyi bir şâirdir. Şiirlerinde güzel ahlak ve ilâhî aşk öğelerini ön plânda tutan Erzurumî Hazretleri ileri seviyede Arapça ve Farsça bilen ve edebî dili de ustalıkla kullanan bir söz üstâdıdır. Hayâtına bunca bilgi ve eseri sığdıran bu büyük gönül sultânı nice değerli derviş yetiştirip Anadolu’ya kazandırır. O’nun Allah ve Muhammed aşkıyla pişen, ilim ve irfanla süren ömründe bir günü diğer gününe eş olmamıştır.

Erzurumlu İbrâhim Hakkı'nın vefatı

İbrâhim Hakkı Hazretleri, Kur’an ve sünnet yolunda aşk ile geçen 77 senenin sonunda rahatsızlanır. 22 Haziran 1780 senesinde Tillo’da Hakk’a yürür. Çok sevdiği mürşidi Fakîrullah Hazretleri ve babası Osman Efendi’nin yanına defnedilir. Hakk’a yürümeden önce hastalığı duyulan büyük velînin cenâzesinde müthiş bir kalabalık olmuş; müridleri, devlet erkânı ve sevenleri dört bir yandan Tillo’ya akın etmiştir.

Âlim bir babanın terbiyesinde hayâta başlayan, Fakîrullah Hazretleri gibi büyük bir âlimin rahle-i tedrîsinde yetişen İbrâhim Hakkı, bugün eserleri ve bilimsel çalışmalarıyla hâlâ insanlığa hizmet etmektedir. Günümüzde doğu ve batıdaki pek çok üniversitede adına kürsüler kurulmuş; onun değerli bilgi ve görüşleri, hem fen bilimleri hem de felsefe derslerinde tüm dünyâya ulaşmıştır.

Erzurumlu İbrâhim Hakkı’nın yaşadığı 18. yüzyıl, dünyâda birçok dengenin değişmeye başladığı bir dönemdir. Eğitim, bilim ve kültür anlayışının yeniden şekillendiği, yeni îcatların ortaya çıktığı bu dönemde İbrâhim Hakkı; kendini geliştirmiş, keşif ve îcatlarla berâber önemli eserler vermiştir. O büyük bir bilim adamı ve mutasavvıf, aynı zamanda kitleleri etkileyen büyük bir şâir ve mütefekkirdir. Daha çocuk yaştan îtibâren tasavvufî bir hayâtı benimsemiş ve içindeki Allah aşkını kendine rehber edinmiştir. Onun için ahlak ve sevgi en değerli nîmettir.

Erzurumlu İbrâhim Hakkı Hazretleri birçok eser kaleme almıştır, bunların ilki dîvânıdır. 1755'te yazılan eser 1847'de Mehmed Sait tarafından İstanbul'da basılmıştır. 230 sayfa olan Dîvan, İlâhînâme, Aşknâme ve Peygamber Efendimizi (s.a.v) öven şiirlerden oluşur. İbrâhim Hakkı Hazretleri bu dîvânı, çok sevdiği büyük oğlu İsmâil Fehim'e ithaf etmiştir. İsmâil Fehim astronomi ve müzikle uğraşan, güzel kânun, santur çalan biridir. Kendisinin yapmış olduğu 74 telli bir santuru vardır. İbrâhim Hakkı Dîvânı'nın son bölümünde de mûsıkî ile ilgili bir şiiri bulunmaktadır.

Türkçe, Arapça ve Farsça’ya son derece hâkim olan İbrâhim Hakkı Hazretlerinin bu üç dilde yazdığı şiirler büyük ilgi görmüştür. Gerek nazımda gerek nesirde olsun, dil ve üslûp bakımından olduğu kadar, Türkçe yönündeki başarısı da eserlerinde açıkça görülmektedir. Çok yönlü ve renkli şahsiyetini üslûbunda da görmek mümkündür.

Deme şu niçin şöyle

Bak sonuna sabr eyle

Yerincedir ol öyle

Mevlâ görelim neyler.

Neylerse güzel eyler

                             Erzurumlu İbrâhim Hakkı

Erzurumlu İbrâhim Hakkı'nın en meşhur eseri Mârifetnâme

Dînî konulardan bilime kadar pek çok husûsu ele aldığı en meşhur eseri Mârifetnâme ise İbrâhim Hakkı Hazretlerinin ikinci eseridir. Arapça, Farsça ve İngilizce’ye çevrilmiş olan Mârifetnâme, yıllarca bilim dünyâsının istifâde ettiği önemli bir kaynak olmuştur. Bu eser onun tıp, astronomi, matematik, fizik, psikoloji gibi müspet ilimler alanında geniş bilgiye sâhip olduğunu da açıkça görmemizi sağlamaktadır. Bu çok yönlülük, evrensellik genelde Doğulu filozof ve mütefekkirlere has bir niteliktir. Bu bağlamda Fârâbî, İbn-i Sînâ, İbn Rüşd, Ebu Bekir Zekeriya Râzi, gibi birçok İslâm düşünürü ve ilim adamında bu özellikleri görmek mümkündür.

Bir mütefekkir ve hoca olan İbrâhim Hakkı’ya göre bilginin en yüksek derecesi Allah’ı bilmektir. O, dünya ve âhiretin insan için, insanın da yaratıcısını bilmek için yaratıldığını, ancak Rabbi bilmenin nefsi bilmeye, nefsi bilmenin de kişinin hem kendi maddî varlığını hem de fizik âlemini bilmesine bağlı olduğunu söyler. Bu sebeple eserinde astronomi, fizyoloji, psikoloji ve hikmetin yanı sıra kalbî ilimler ve irfan alanından açıklamalar yapar. Mârifetnâme’de bunu açıkça görmemiz mümkündür. Ansiklopedi türündeki bu eser, 1757'de yazılmıştır. 1836 ve 1864'te Mısırda; 1868, 1889 ve 1914'te İstanbul'da basılmıştır. Ortalama 600 büyük sayfa olan eserin el yazmaları iki cilde sığmıştır.

Mârifetnâme; bir önsöz, üç büyük bölüm ve bir sonsözden oluşur. Birinci bölüm Fenn-i Evvel’dir. Allah’ın varlığını, birliğini anlattıktan sonra yalın ve bileşik cisimleri, mâdenleri, bitkileri ve nihâyet insanı anlatılan bu bölümde daha sonra geometri, astronomi ve takvim konuları yer alır. Coğrafyaya âit bölümünde yüzden fazla ilin hangi enlem ve boylamda olduğunu gösterir. Eserin ikinci bölümü Fenn-i Sânî’de; anatomi, fizyoloji gibi bilimler yer alır. Bu bölümde insan vücûdu estetik bakımdan da incelenmiş, araya beyitler konulmuştur. İbrâhim Hakkı Hazretleri vücut yapısı ile huy arasındaki ilişkiye değinerek, bunu şiirle anlatmıştır. Ruh, sağlık ve ölüme dâir geniş bilgilerin yer aldığı ikinci bölümün ardından üçüncü bölüm Fenn-i Sâlis gelir. Dînî, ilâhî ve felsefî içerikli olan kırk sayfalık bu bölüme törebilim demek mümkündür. Burada öğretimin yol ve yöntemi, öğrencinin üstâdına takınacağı tutum, ana ve babaya karşı saygı ve sevgi, evlenme ve evlenmede aranacak nitelikler, karı-kocanın birbiriyle ilişkileri, çocuklara karşı görevleri, akrabâ, hizmetçi, komşu, dost, halk ve bilginlerle görüşüp konuşma yolu ve âdapları anlatılır. Kısaca hayâtın içinde ne varsa Hakk’ın yolundan bakarak anlatmıştır Erzurumlu İbrâhim Hakkı Hazretleri.

Kırkı aşkın eser kaleme alan İbrâhim Hakkı Hazretleri, eserlerinde insan-ı kâmil olabilmenin yollarını ifâde etmiş, tasavvufî bir geleneğe sâhip olmasından dolayı da ahlâkî eğitimin önemine vurgu yapmıştır. Büyük âlimin Siirt Tillo’daki Ras’ul Kava tepesinde bulunan makâmı asırlardır Hak âşıklarının ve ilme tâlip olanların en önemli ziyâretgâhıdır.

Hiç kimseye hor bakma

Sen nefsine yan çıkma

İncitme gönül yıkma

Mevlâ görelim neyler.

Neylerse güzel eyler

                             Erzurumlu İbrâhim Hakkı

Mürşidine, âilesine ve müridlerine dâima şefkatle muamele etmiş, sabır ve tevekkülü kendine dost bilmiş, kimseyi hor ve hakir görmeyip, gönül incitmekten sakınmış bir gönül sultânıdır Erzurumlu İbrâhim Hakkı Hazretleri (k.s)…

Yazan: Nevin Şahin

http://www.ankaramasasi.com/haber/641965/anadolunun-manevi-mimarlari-erzurumlu-ibrahim-hakki-hazretleri
İlginizi Çekebilir

Yorumlar (0)

Yorumunuz İletilmiştir.