Gürkan Zengin'den Uyarılar...

Gazeteci Gürkan Zengin, TSK içindeki FETÖ'cülerin halen aktif görevlerde olduğunu savcılık ifadeleriyle aktardı. Zengin "Fetömetre neden silahlı kuvvetlerin bir kesimin de devreye sokuldu da bütün kuvvetler de devreye sokulmadı?" diye sordu.
Ankara Masası
|
29 Mart 2021, Pazartesi - 22:02
Gürkan Zengin'den Uyarılar...

Gazeteci Gürkan Zengin, Ankara Masası özel yayınında Gökhan Gökyıldırım’ın sorularını yanıtladı.

Zengin, Gazeteci Nedim Şener’in dikkat çektiği Türk Silah Kuvvetleri’nde(TSK) FETÖ yapılanması hakkında çarpıcı açıklamalarda bulundu.

FETÖ soruşturmasını yürüten savcının Darbeye katılan subay ve astsubay FETÖ’cülerden daha fazlası şu anda sistemin içinde” ifadelerine dikkat çeken Zengin “Risk tehdit geçmiş değil” dedi.

Zengin, Nedim Şener’in de dikkat çektiği soruşturmayla ilgili “Ankesörlü hatlarla ilgili bir soruşturma dikkat çekici bir şey. Nedim’in anlattığını söylüyorum yani sosyal medya hesaplarında ben çok fazla takip etmiyorum bu adamların hesaplarını falan ama Nedim’in çok dikkatli takip ettiğini biliyoruz. Büyük bir coşku, bir sevinç hali, niye işte 92 kişi tutuklama istemine rağmen serbest kalmış vaziyette. Onu önemli bir yenilik olarak yeni bir durum olarak görüyorlar ve memnun oluyorlar. Biz de soralım 136 kişi sevk edilmiş, niye bunun 92’si serbest kalmış? Bu önemlidir. Yani kamuoyundaki devletteki bu FETÖ ile mücadele sürecinde duyarlılığın diri kalması, bu işin gevşememesi önemli.  Çünkü örgüt gevşeyen bir örgüt, gevşeyecek bir örgüt değil. Son derece tutarlı, dikkatli, devamlılık arz ederek devlete sızmaya devam ediyorlar. Son dönemdeki bazı atamalarda Kara Kuvvetleri Komutanlığı İstihbarat Başkanlığı'na gelebiliyorlar adamlar.” Diye konuştu.

“Kilit bir şey bu”

TSK içinde FETÖ’cülerin halen aktif olduğu ifadelerin altını çizen Zengin, sözlerine şöyle devam etti;

Geçenlerde ortaya çıkmıştı; İki yıl önce hakkında bir FETÖ soruşturması yapılmış olmasına rağmen bir bakıyorsunuz Kara Kuvvetleri İstihbarat Başkanlığı'na atanabiliyorlar. Bunların olabildiği bir ortamdayız. Dolayısıyla bu karar dikkat çekici olduğu için Nedim bir yazı yazmış, bende o yazıdan Cumhuriyet Savcılığının ifadesini aktardım. O ifade Nedim’in yazısındaki bir ifade. Buradan bir kez daha söyleyeyim, bir veriye dikkat çekiyor esasen. Diyor ki Fethullahçı Terör Örgütü'nün Türk Silahlı Kuvvetlerimizin içerisine sızmış ve halen deşifre edilemeyen mensuplarının sayısı buna dikkat ediyor, halen deşifre edilemeyen basıldıklarını biliyoruz ama deşifre edilememişlerin sayısı sayıca diyor darbe girişimine katılanlara oranla daha fazla olduğunu söylüyor.Kilit bir şey bu. Bilmiyor muyduk biliyorduk ama savcılık bu ifade ile bir kez daha hatırlatıyor. Diyor ki darbeye katılan subay, astsubay, FETÖ’cülerden daha fazlası şu anda sistemin içinde bunu unutmayalım diye de uyarıda bulunuyor.

“Neden devreye sokulmadığını kamuoyu soruyor, sorsun, sormalı”

Fetömetre’nin askeri alan dışında neden uygulanmadığını sorgulayan Zengin “Bende bu uyarıyı tekrar ediyorum Nedim’in yazısından da yola çıkarak. E bu konuda ciddi olmak gerekir. Bazen sürecin mücadele sürecinin gevşediği hissiyatına insan kapılmıyor değil. Bakın fetömetre Cihat Yaycı’nın şikâyet ettiği bir konudur. Ortada bir algoritma var. Bir fetömetre var ve devlet kurumlarında, sivil siyasette, yüksek bürokraside kullanılmadı bu, devreye sokulmadı. Neden sokulmadığını kamuoyu soruyor sorsun, sormalı. Neden, yani silahlı kuvvetlerin de bir kesimin de devreye sokulmuştur. Bütün kuvvetler de devreye sokulmamıştır. Hükümet ya da siyaset, muhalefet siyasetin bütün alanlarında YÖK’te, üniversitelerde, medyada devreye sokulmamış bir fetömetre uygulaması. Elimizde bir algoritma var ve yüzde 90’ların üzerinde başarı kaydetmiş bir algoritma var, kullanılmamış. Kimi zaman muhalefet partileri suçlanıyor, eleştiriliyor, yeterince duyarlılık göstermedikleri için doğrudur. Bu eleştiriler haklı da olabilir. Ama en azından muhalefetin şöyle bir açıklaması da var: Bylock listelerini açıklayın kardeşim. Hukuken açıklanabilir, açıklanamaz. O Bylock listelerini açıklayın kimin cep telefonlarında Bylock vardı. Siyaset genelinde bunları açıklayın dendiği zaman orada da bir sessiz kalıyorsunuz falan. Dolayısıyla şimdi bu savcılığın son Nedim’in yazısında dile getirilen bu tespitinin yeni bir şey değil ama zaman zaman da hatırlamakta fayda var. Risk tehdit geçmiş değil.” Dedi.

“Bütün dengeleri altüst ederdi”

Zengin, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın denge kurucu bir rol üstlenmesi halinde siyasette daha etkili olabileceğini ifade ederken “Geçmiş yıllardaki iktidarların hikâyelerine tarihine akışına baktığımız zaman da bir noktadan sonra toparlamak o kadar kolay olmuyor. Mesela ne olabilir diye düşünüyorum. Bugünler de işte Demokrat Parti öncesi çok partili hayata geçiş, 1940’ların sonu işte 46 seçimleri sonrasındaki dönemi okuyorum. Mesela Cumhurbaşkanı İsmet İnönü'nün 12 Temmuz beyannamesi var 1947’de.  Herkesi şaşırtan bir beyanname, çok partili hayata geçiş sürecinden, iktidar muhalefet ilişkilerini yeniden düzenlemeyi bir Cumhurbaşkanı olarak, partili bir Cumhurbaşkanı olarak duruyor. Ama bundan sonra çok partili hayata geçilirken artık daha dengeli daha tarafsız iktidar ve muhalefet partisi arasında denge kurmayı hedefleyeceğini ilan ettiği, o kadar sert bir mücadeleden gelmiş olmasına rağmen pat diye böyle bir çıkış yapıp siyasete ayar verdiği bir beyanname çıkıyor mesela,12 Temmuz beyannamesi. İşte böyle bir çıkış yapabilseydi Sayın Cumhurbaşkanı bütün dengeleri altüst ederdi ya da siyaseti yeniden kurgulardı.  Bir umut yaratır mıydı bilmiyorum ama en azından bir merak yaratırdı. Önümüzdeki haftalarda ve aylarda buna bakar hale gelirdik ve buna manifesto derdiniz. Bakın o 12 Temmuz Beyannamesi 1947. Üzerinden geçmiş, 50 yıl 60 yıl 70 yıl.  Onun nasıl kilit bir beyanname olduğu hala siyasi tarihte konuşulur yazılır bir yer etmiştir. Mesela konjonktür uygun olduğu için onu örnek veriyorum. Cumhurbaşkanı tarafsızlığına, iktidar partisi ile muhalefet partisi arasındaki ahengi sağlamaya dönük bir çıkış yapsaydı, bundan sonra bu konular daha öne alacağımız gündem maddeleri olacaktır deseydi bir şey olabilirdi.” Şeklinde konuştu.

"Büyük bir kriz var"

Muhalefete, tüm yaşananlara rağmen iktidara alternatif olamadığı eleştirisini yöneten Gürkan Zengin şunları söyledi;

Benim muhalefete eleştirim iktidara eleştirimden daha fazladır. Bu sebeple daha fazladır. Yani geçen gün kamuoyu araştırmacılarından bir tanesi söylüyor ya şu anda diyor 2001 sonrası 2002, yani 3 Kasım'a gidilen 3 Kasım 2002 seçimlerine gidilen ortam var. Belki daha önceki yayınlarımızda konuştuk. Gerçekten de öyle bir arayış var. Büyük bir kriz var, ekonomik kriz var. 2001’de büyük bir ekonomik kriz vardı. AK Parti o krizin yarattığı tahribatın üzerine bir alternatif olarakta gelmişti. Dolayısıyla öyle bir iklim var. İşte yönetim dağınıklığı sergileniyor, görüyoruz bunu.

" İktidar partisindeki erime, muhalefet partisine yansımıyor"

İşte bürokratlar 5 ayda bir Merkez bankası başkanı değişiyor. 20 ayda 4 tane 5 tane değişmiş. TÜİK başkanları Şubat 2016’dan beri 4. TÜİK Başkanı,  belki 5. TÜİK başkanı.  İstatistik kurumu başkanları değişmiş. Bunlar, bir yönetim dağınıklığının olduğu bir dönemden geçiyoruz. 2002’de de benzer bir tablo vardı ve o AK Parti düzen getirdi. Niye yeni bir partiydi. Başarısını belediye başkanlığında sergilemiş bir lideri vardı. Yeni bir isimdi, kendi partisine itiraz ediyordu. Başarıları da vardı, millet denedi, ortam müsaitti. Oylar 47, sonra 49 diye gitti. Şimdi böyle bir iklim var. Buyurun İktidar partisinin dağıldığı tırnak içine alalım yönetemediği,  yönetim başarısızlıkları sergilediği atamalarda, kararlarda, ekonomide böyle bir zemin hoş bir zemindir muhalefet partileri için. Yürünmesi gereken bir zemindir, oy patlamasına yol açan bir zemindir. Ama ne görüyoruz? İktidar partisindeki erime, muhalefet partisine yansımıyor. Muhalefet bloklarına yansımıyor.

" Nerede hata yapıyoruz?"

İyi Parti'nin yüzde 13, 14 olması bunu bir izah etmiyor. Bunu açıklamıyor, yetmiyor bu değil. Daha büyük kitleler buradan şuraya gitmiyorlar, bir yerden geri çekiliyorlar. İktidar partisinden çekiliyorlar ama muhalefete yönelmiyorlar. Ve bunun düşünülmesi lazım. Düşünülmüyor, düşünülmüyor. İşte 10 yılda 15 seçim kaybetmiş bir genel başkan var, Cumhuriyet Halk Partisi’nde. Bir sonraki seçime de gidiyor. Eskiden kurultaylar yine bu demin anlattığım tarihten verelim. Kurultaylara, 17 gün 19 gün süren kurultaylar yapılır. Arama toplantıları yapılır, Nerede hata yapıyoruz? Kadroları değiştirelim,  politikaları konuşalım.  3 gün, 5 gün, 7 gün, bunların hiçbir tanesi yok. Tayyip Erdoğan kötü, kötü yönetiyor ama en azından bize oy verin. Yani insanı, siyasi partileri iktidar yapan umut, bu kötü de sen umudu yaratırsan gelebiliyorsun. Ecevit bunu başardı. Tayyip Erdoğan 2002’de bunu başardı. Hep bir umut yaratacaksın. İşte bugün umut yaratan, ya bunlar yapamıyorlar, bunlar eskidiler, bunlar yıprandılar, bunlar da ayar bozuklukları oldu, artık şunlar daha iyi yapar diyemiyorsun.

"Ne arama toplantıları, ne özeleştiri görüyoruz"

Bakın şunu diyebiliyorsun belki; bunların yaptığı hataları yapmayacaklar herhalde. Ama peki bunların yaptığı doğru işleri bizi tatmin eden hizmetleri, Mesela dış politikada Türkiye'nin milli menfaatlerinin şu şu coğrafyalarda gayet kuvvetli bir biçimde savunmuş olmasını bunlar da yapar mı diye sorduğunda aldığın cevap evet olmuyor. Gönül rahatlığıyla evet diyemiyorsun şöyle dolu dolu evet ya bunlar da bu hizmetleri de yaparlar. Bu dış politikayla ülkenin menfaatleri de savunulur.  İşte şu şu konularda da yaparlar yani.  Dolayısıyla gelsinler hani kitlenin bizim görüşümüz önemli değil. Büyük kitlelerin bu konuda bir gönül rahatlığı içinde muhalefete yönelmediklerini, bunun da bu güven duygusundan kaynaklandığını umut yaratamama duygusundan kaynaklandığını görüyoruz.

Başından beri söylediğimiz bir şey ama çare ediyor mu etmiyor. Ne arama toplantıları görüyoruz ne özeleştiri görüyoruz. Ne böyle büyük kitleleri, dolaşıyoruz. Efendim Anadolu’nun her yerini dolaşıyoruz, ne görüyorsunuz, halk bu iktidardan şikayet ediyor, biliyoruz siz? O yok bu sorunun cevabı yok.

"IMF programına gidecek misiniz?"

Sizin çözümünüz ne, siz ne yapacaksınız? Türkiye'nin Libya politikasını eleştiriyorsun. Peki, Libya'dan askerlerimizi çekecek misin? Türk askerini Libya’dan çekecek misiniz mesela. Bunu söyleyin söylemiyorsun. Mesela ekonomide şöyle şöyle kilitlendi, şunlar şunlar yapılmalı,  IMF programı konuşuluyor.  IMF programı, IMF’yi çağıracak mısın? Türk ekonomisine para lazım, ciddi para lazım. Şu şu şu reformları yapmanız lazım. IMF programına gidecek misiniz, IMF’yi çağıracak mısınız? Hayır, çağırmayacağız deyin. Çağıracağız deyin. Böyle bir şey de yok. Şunlar şunlar yanlış, biliyoruz yanlış olduğunu. Yanlış yapıyorlar. Biz o yanlışları yapmayacağız, muhalefet sözcüleriyle de oturduğumuzda da diyorlar ki biz muhalefetiz. Biz eleştiririz tabi ki eleştirirsiniz muhalefetsiniz bunu yapacaksınız.

Ama hani bir tarafın güven duygusunu yaratamadığınız için sizi eleştiriyor, umut vermiyorsunuz. Bunun yolunu ben bilemem. Siyasi partisiniz, büyük kitlelere umut vereceksiniz, o umudu çözümünüzle ikna edici olacaksınız. Kişisel karizmanızla mı verirsiniz bir şekilde vereceksiniz ama veremiyorsunuz. Siyasette büyük bir kilitlenme var, sebebi de belli. Bu umudu niye veremiyoruz diye de sorgulamamalarına da hayret ediyorum ben. Bu umudu biz niye veremiyoruz? Hangi politikamız tam karşılanmıyor, insanlar şikâyet ediyorlar, haklılar ama niye bize yönelmiyorlar diye bir soruları bir gündemleri filan yok. Karşı tarafın kendi kendisini yıpratması üzerine inşa edilmiş bir siyasi strateji. 

Erdoğan'ın siyasi kariyeri

Zaten Tayyip Bey’in ben siyasi kariyerini şöyle özetliyorum.Muhalefetin hataları üzerine yükselen bu 2007’den itibaren diyelim, 2005-2007’den itibaren 2007- 2010, 15 Temmuz darbesi, 27 Nisan bildirisi, 367 kararı kapatma davaları tamamen muhalefet bloklarının kimi zaman asker olur, kimi zaman CHP olur,  kimi zaman Fethullah Gülen hareketi olur, kimi zaman PKK olur. Bunların yanlışları üzerinden yükselen bir siyasi kariyer ve kendi yanlışları üzerinden bir eleme.

Yani muhalefetin bu tabloya bakıp bir ders alması lazım. Eski hataları yapmıyorlar, yani iktidarı büyütecek büyük hatalar yapmıyorlar ama iktidarın kendi hatasıyla aşağıya doğru çekilmesine karşı da bir şey yaratmıyorlar, bir umut yaratıp onun yerini alacak bir gücünü sergilemiyorlar.

Bakın seçime en fazla ne kadar var işte iki yıl, belki önümüzdeki yıl olacak bilemeyiz. Ama şu anda bir ortak adayı düşünmek, bir ortak programı yaratmak, tek bir partiymiş gibi… Bakın MHP ile Cumhur İttifakı’nın bir ideoloji tutarlılığı ve ideolojik birlikteliği var, birlikte eriyorlar her neyse. Bu tarafında birlikte düşünmesi, hele hele ortak aday konusunu artık yavaş yavaş düşünmesi, buluşması, bu parlamenter sistemden güçlendirilmiş parlamenter sistem meselesini bir ete kemiğe bürünmesi, metin üzerinde mutabık kalmaları ve ortak bir aday üzerinde yürümeleri gerekir.

Muhalefet seçim çalışmalarına başlamalı

Ortak bir adımla kendi blok adaylarını birlikte sunmaları gerekir. O adayla konuşmaları gerekir. O adayın üzerinden yürümeleri gerekir. Anlıyoruz gibi seçime 3- 5 ay kala herhalde, işte kavgalar yaşanacak.  Aday bu mu olacak şu mu olacak en az 5 aday sayarım size. Blok için de öbür taraflarda bir sorun yok. Bloklarla kavga dövüş o sürecin götüreceği enerji kaybı içinde seçime gidilecek, kazanılacak veya kazanılmayacak. Ama bütün bunlar bugünden belli. Bugün görüyorsunuz bu muhalefet tutarlılığını ve de gelip ortak hedef birlikteliğinin sağlanamamış olması böyle gidiyoruz seçimlere. Niye böyle gidiyoruz.  2 yılımız var. Hazırlanın. Daha vaktimiz var diye bakıyorlar. Tayyip bir 6 ay sonra seçim derse ne yapacaksınız.

Bu pandemi meseleleri ortadan kalkar. Ekonomi biraz canlanıverirse 1 sene sonra seçim derse ne yapacaksınız? En az 6 ay kendi adaylı kavgalarınızla boğuşacaksınız.  O mu olacak, bu mu olacak. Ankara Belediye Başkanı mı olacak,  İstanbul mu olacak. Nereden mi olacak, Ali Babacan mı olacak, Abdullah Gül mü olacak bir sürü isim var,  bunların kavgaları. Süreci kilitleyecek veya enerji götürecek ondan sonra bir aday da buluşacaksınız. Sonra vakit kalmayacak. 51 günde biliyorsunuz madem İnce’yi 51 gün kala aday gösterdiler, adamın 51 günü vardı. Şimdi onu da eleştiriyorlar şöyle oldu böyle oldu. Tayyip Bey senelerdir hazırlanıyor. Her seçime 2 sene kala 4 sene kala 5 sene kala önceden belli yani.

http://www.ankaramasasi.com/haber/674707/gurkan-zenginden-uyarilar
İlginizi Çekebilir

Yorumlar (0)

Yorumunuz İletilmiştir.