Ömer Ekinci: Yeni normalimiz kaos

Sosyal girişimci ve yazar Ömer Ekinci, dünyada artık yeni düzenin kaos olduğunu söyledi. Ekinci, "Bu zamanda taşı sıkıp suyunu çıkaran evine ekmeğini götürüyor. Bunu yapmak, zor işlere talip olmak zorundayız. Daha farklı, fazla çalışmalıyız ki bu yarışın içinde, bu yeni kaos düzeninin içinde kalabilelim." dedi.
Ankara Masası
|
30 Mart 2021, Salı - 19:01
Ömer Ekinci: Yeni normalimiz kaos

Sosyal girişimci ve yazar Ömer Ekinci, pandemi sürecinde ekonomi ve iş dünyasındaki gelişmeleri değerlendirdi. Ankara Masası Genel Yayın Yönetmeni Gökhan Gökyıldırım'ın sorularını yanıtlayan Ekinci'nin gençler ve iş hayatıyla ilgili değerlendirmeleri dikkat çekti.

Pandemi döneminde işletmelerin ilk olarak kendi kariyerini oluşturmamış gençlerden vazgeçtiğini ifade eden Ekinci, "Gerçekten zor bir süreç. İş hayatında bir çevresi, geçmiş dönemde iş tecrübesi olmadığı için bağlantıları da olmayan bir profil. Bu arkadaşların tutunacak dalı yok. Eskiden iş görüşmelerine çağrılıyorlardı ama bugün iş görüşmesine gitme şansları da kalmadı. Bir çoğu mesleğinin dışında işler yapıyor. Bunda bir beis görmüyorum ben. Genç arkadaşlarımız 'Benim mesleğim bu değil" demeyip bulabildiği işlerde çalışsalar. İş bulmaları durumunda girmelerini tavsiye ediyorum" dedi.

"Devletin elinden gelen tüm imkanları sergilemesine rağmen..."

Restoranların pandemi döneminde kapalı kaldığına işaret eden Ekinci, "Masrafları, maliyetleri, kiraları devletin elinden gelen tüm imkanları sergilemesine rağmen yeterli gelemdi. Bunu biliyoruz. Türkiye ekonomik olarak hazırlıksız olduğu bir dönemde yakalandı pandemiye. Eminim devlet büyüklerimiz vatandaşa 2-3 bin maaş bağlanmasını isterdi. Türkiye'nin şimdi böyle bir parası yok. Neden yok, olmalı mıydı? Bunlar tartışılır. Günün sonunda realiteye baktığımızda Türkiye'nin güçlü yakalandığını söyleyemeyiz" ifadelerini kullandı.

"Robotların bir çok işi elimizden alacağını biliyorduk "

Dünyada artık yeni normalin kaos olduğunu savunan Ekinci, "Evimde arkama yaslanayım, paramı kazanayım dönemi kapandı. Robotların bir çok işi elimizden alacağını zaten biliyorduk, bunu iyice öğrenmiş olduk. Öncelikle kolay olan işleri alacaklar. Depoda ürün getirip götüren kişinin yerini robotlar almaya başladı. Otoparkta araçları çeken valelerin yerine, küçük robotik valeler başladı. Dolayısıyla akla ve zihni çok yüksek oranda kullanmak gerekmeyen, insanın farkını koyduğu meslekler azalıyor. İşletmeciler de 'Nasıl olur da daha az insanla çalışırım'ın hesabını yapıyorlar. Bu pandemiden önce de böyleydi, pandemiden sonra da hızlandı." şeklinde konuştu.

İşletmecilerin yeni personel almak yerine, ayrılan kişinin işini 100 lira daha fazla vererek diğer çalışana yönlendirdiğini ifade eden Ekinci, günün sonunda bakıldığında Türkiye'nin istihdam kaybettiğini vurguladı.

"Taşı sıkıp suyunu çıkaran evine ekmeğini götürüyor"

İşletmelerin 3 bin lira maaş öderken karşılığında 6-7 bin lira masrafla karşılaştığına değinen Ekinci, "Arada bir makas var. İşletmeci de çalışan da haklı. O yüzden gençlere ben 'Boşuna evde oturuyorsunuz' dersem haksızlık etmiş olurum. Çünkü onların perspektifinden dünya bambaşka seyrediyor ama tek bir şey söyleyebiliriz, "Bu zamandan taşı sıkıp suyunu çıkaran evine ekmeğini götürüyor." Bunu yapmak, zor işlere talip olmak zorundayız. Daha farklı, fazla çalışmalıyız ki bu yarışın içinde, bu yeni kaos düzeninin içinde kalabilelim. Sadece bunu tavsiye edebilirim" dedi.

"Biz daha önce bir yayın yapmıştık, o zamandan bu zamana sizde de bir işçi azaltma söz konusu oldu mu?" sorusuna yanıt veren Ekinci, "Hayır ama artış da olmadı. Bu da gerileme demektir. Büyümüyorsa küçülüyordur. Sadece artış olması gerekmiyor. Bizde azalma olmadı ama sayıyı koruduk. Bunu korurken de yüzde 280'lik bir büyüme yakaladık." bilgisini paylaştı.

"İş veren de çalışan da hakkını alamıyor"

"Türkiye'de hiç kimse hakkını almıyor" diyen Ekinci, "Hiçbir işin karşılığı asgari ücret olmamalı. Daha yüksek olmalı. Keşke milli gelirimiz de kişi başına düşen milli gelirimiz de artsa. Bu emeğin, bu kadar çalışmanın karşılığında ben kimsenin, iş verenin de çalışanın da hakkını aldığına inanmıyorum. Ama günün sonunda şöyle bir gerçekle karşı karşıya kalıyoruz. Personelimizi devlet koruyor. Kötü iş verenden dolayı bütün iş verenler cezalandırılıyorlar. Ayrıldığı zaman kendi isteği ile bile olsa tazminat ödüyorsunuz. Zaman içinde çalıştırdınız, hakkını verdiniz, zaman geldi fazlasıyla ikramlarda bulundunuz sonra tam giderken ona tazminat vereceksiniz. İşletmeci bu parayı hangi zarar kalemine yazacak? Dolayısıyla bu çözülmesi gereken bir konu ama bir taraftan da siyaset şöyle çalışıyor, toplulukların büyük kitlelerin gönlünü yapmak için çalışıyor. 10 gün bayram tatili verdiğiniz zaman köyüne gidecek milyonlarca çalışan dururken, bir avuç işletmeciyi korumuyor devlet. Çünkü milyonlarca oy daha önemli. SGK'nın bağlı olduğu bakanlıklar, şu anda Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, daha önce başkaydı adı, bir çok bakanla görüştük. 'Ben de memnun değilim ama önümüzde seçim var' diyorlar. Türkiye'nin önünde seçim olmayan hiçbir dönemi olmadı. Önümüzde hep seçim var. Benim oğlum 4,5 yaşında 3 seçim 1 darbe girişimi gördü. Bir meteor yağmuru denk gelmedi. Seçimlere endeksli bir hayat yaşıyoruz." şeklinde konuştu. 

"Modern çağda 4 senelik üniversite hayatı olmaması lazım "

Genç girişimciliğin büyük bir yalan olduğunu ifade eden Ekinci, ünlü markaları yaratan isimlerin 40-50 yaşından sonra girişimci olduğuna dikkat çekti. 

Ekinci, "Evet ben genç girişimci olarak başladım fakat şansım şuydu. Ben iş hayatına 14 yaşında başlamıştım. Şu anda 36 yaşında 22 yıllık bir tecrübeye sahibim. Ama depremzede olduğum için erken başlamak durumunda kaldım. Sistemde normal şartlarda 30'lu yaşlardaki bir adam hayata gerçek adımlar atmış oluyor. Çünkü biz de her şey uzun uzun. Dört senelik üniversite dönemi var. Bence modern çağda 4 sene diye bir üniversite hayatı olmaması lazım. Hatta bir deneneme yapmışlar. 4 senelik bir müfredatı bir öğrenciye hızlandırılmış bir şekilde veriyorlar, ortaya 4 ay gibi bir süre çıkıyor. Aslında öğrenci arkadaşlarımıza tasarlanan hayat çok genişletilmiş bir dönem. En iyi, en katma değerli, en öğrendiği çağında insanlar üniversite bahçelerine gidip gidip geliyorlar, sosyalleşiyorlar. Keyifli bir zaman evet ama okula gitmeyen, ustanın yanına çırak olarak verilmiş bir kişi de 30 yaşında işini, evini, düzenini kurmuş, iki de çocuk sahibi olmuş baya bir adam oluyor. Üniversiteye giden genç arkadaşımız 30 yaşında 'Benim yemeğimi kim getirecek', 'Kim beni uyandıracak'... Bugün iş başvurunda bulunan arkadaşlarımız, mesela saat 11'de görüşmesi var. 10'da arıyorsunuz uykulu uykulu telefonu açıyor. Bu çocuğun suçu değil. Bu çocukları çocuklaştırıyoruz. 30 yaşında gelişimini tamamlayamamış çok fazla birey var. Bu gençler suçlu değil. Bizim bu çocuklara modern dünya olarak, Türkiye olarak yaklaşımımız 'Sen daha yapamazsın' şeklinde. Bu da sağlıksız bir sonuç doğruyor. Okul da olmalı. Ustanın yanına çırak olarak verilen genç mağdur bir genç, okuma şansı verilmemiş. Ama baktığınız zaman o daha başarılı oluyor." ifadesini kullandı. 

Türkiye'nin fırsatlar ülkesi olduğuna inandığını söyleyen Ekinci, "Elleri biraz çalıştıran, biraz ustalık, teknik öğrenen bir insan internetten ilanlara girer, şu konularda becerikliyim dediği anda günde 1000-1500 lira çok rahat para kazanır." diye ekledi. 

Gençlere yönelik tavsiyesi sorulan Ekinci, şunları söyledi: 

Bir anda Kovid-19 diye bir şeyle karşılaştık. Genç kardeşlerimiz bir korkuyla başladılar ama onların müsterih olması gerektiğini düşünüyorum. Çünkü onlar iş hayatına atıldıkları zaman post pandemi dediğimiz, pandemi sonrası dönemi yaşayacaklar. Şimdi 50 yaşındaki bir kişinin evden çalışma kültürüne başlaması zor ama bir genç hayatı online iken online çalışma kültürü ile karşılaştı. Online onun için hiç problem değil. Dünyada dün bugünden daha kötü olmamış. Dünyanın bir imtihan yer olduğunu artık kabulleniyoruz. Her gün bir problem çıkacak. Bizim o problemlerle nasıl baş ettiğimiz görülsün. Bugün pandemi olur, yarın başka bir şey olur. Bunlar olup biterken bizim de hayatımız geçecek. Bugün bu kaosu yalarken, bunun içinde iyilikleri, güzellikleri görebilmek, en yoğun dönemlerde bile anneye bir telefon açabilmek, babanın hatırını sorabilmek hayatın güzellikleri. Yoksa günün sonunda en zengin insan da en fakir insan da bir tabak yemekle doyuyor. Çok zengin olduğunuz zaman 6 tabak yemek yemiyorsunuz. Bugün çok iyi durumda olanların yarın geleceklerinin garantisi yok. Bugün kötü olanların yarın da kötü olacaklarının hiçbir garantisi yok. Kartlar her sabah yeniden dağıtılıyor. Sizin her sabah dünya yeniden kuruluyormuş gibi şansınız var. Dün kötü geçtiyse yarın güzel geçebilir. Bunu iyi ya da kötü yapacak olan bizim yüklediğimiz anlamlardır. Kötü olacağını düşünen kötüyle karşılaşıyor, iyi olacağına inan da yüksek ihtimalle iyi oluyor. O zaman iyi şeyler düşünelim. 


http://www.ankaramasasi.com/haber/676469/omer-ekinci-yeni-normalimiz-kaos
İlginizi Çekebilir

Yorumlar (0)

Yorumunuz İletilmiştir.