Anadolu’nun manevi mimarları: Ahmed Bîcân Yazıcıoğlu

Müslümanların her yıl heyecanla beklediği Ramazan Ayı’nın gelmesiyle birlikte, İslam alimlerinin hayatlarını Ankara Masası mercek altına alıyor. Yaklaşık 2 ay sürecek yazı dizisinin 27. bölümünde Ahmed Bîcân Yazıcıoğlu'nun hayatı var.
Ankara Masası
|
23 Nisan 2021, Cuma - 10:00
Anadolu’nun manevi mimarları: Ahmed Bîcân Yazıcıoğlu

Dua ordusunun komutanları, hayatlarını İslam dinini daha iyi anlatabilmek için adayanlar...

Onlar Allah dostları, gönül sultanları, Anadolu’nun manevi mimarları…

Söz sarrafı, gönül aynası Yûnus Emre Hazretleri'nin birbirinden değerli mısralarla anlattığı büyük gönül sultânı Ahi Evran Hazretleri'nden, ömrünü Hak ve ilim yoluna adayan Hacıveyiszâde Mustafa Efendi'ye; ilmi ve mâneviyâtıyla 18. yüzyıl tasavvuf ve kültür hayatını derinden etkilemiş Hazreti Pir Nûreddîn Cerrâhî'den, ezel dünyâsında verdiği söz üzere yaşayıp, ahde vefâsına tam bir sadâkatle, ebedî âlemin aşk-ı ateşiyle yanmış gönül sultânı Şeyh Vefâ Hazretleri'ne kadar İslam alimlerinin hayatları Ankara Masası okuyucusu ile buluşuyor.

Yaklaşık 2 ay boyunca sürecek yazı dizisinin 27. bölümü sizlerle...

AHMED BÎCÂN YAZICIOĞLU

Âdemi oldur ki danış yâr ola

Cehl ile gitmek cihândan âr ola

İlm ile irdi irenler menzile

Câhilin kadr-i vaazı gelmez dile

Allah (c.c) ve Muhammed (s.a.v) aşkıyla dolu bir ömür yaşamış, cehâlet karşısında ilim ve irfan ile yol alıp, Hakk’ın dîvânına aşk-ı muhabbetle varmış bir gönül sultânıdır Ahmed Bîcân Efendi (k.s) ...

O, yaşadığı yüzyıla ilmi ve ahlâkı ile damgasını vurmuş, ömrünü öğrenmeye, öğretmeye ve yazmaya adamış bir ilim insanıdır. Kur’an ve sünnet yolundan bir an olsun ayrılmayan Ahmed Bîcân Efendi, Hakk’ın varlığında yok olmuş büyük bir Allah dostudur. 15. yüzyılda yetişmiş en değerli âlim ve velîlerden olan Ahmed Bîcân Efendi’nin doğum târihi kesin olarak bilinmemekle birlikte 15. yüzyılın ilk çeyreğinde, Gelibolu’da doğduğu kabul edilmektedir. Zîra Envârü’l-Âşıkîn yani Allah Âşıkları adlı muhteşem eserinde, “Hak Teâlâ Hazretleri, miskîn Ahmed Bîcân’ı deniz kenarında gazîler şehrinde, Gelibolu’da yarattı” notunu düşmüştür. Diğer taraftan nefisle mücâdeleye de dikkat çeken Ahmed Bîcân Efendi’nin, aynı eserinin sonunda yer alan şu cümleleri Gelibolu’yu neden Gazî Şehri olarak tanımladığını gösteriyor:

“Hak Teâlâ Hazretlerinden dilerim ki; Gelibolu halkına rahmet eyliye, zîra Gelibolu halkı iki türlüdür. Birisi gazîleridir ve birisi şehitleridir. Ama gazî olanlar da iki bölüktür. Birisi kâfir ile gazâ edenler, birisi de kendi nefisleriyle gazâ edenlerdir. O şehit olan da iki türlüdür. Birisi küffâr elinde şehit olandır. Birisi de Gaffâr elinde şehit olandır.”

Ahmed Bîcân Efendi, Muhammediyye isimli meşhûr eserin de sâhibi ağabeyi Muhammed Yazıcıoğlu ile yaşadıkları dönemde baş gösteren bazı harplere de katılmıştır. Osmanlı Devleti’nin kuvvetli zamanlarında saldırıların hedefi olan bu şehirde nice şehit ve gazî sırlanmıştır.

Ahmed Bîcân Efendi’nin hayatı

Böyle bir devirde dünyâya gelen Ahmed Bîcân Efendi’nin asıl adı Ahmed olup, Bîcân ve Yazıcıoğlu lâkaplarıyla meşhûr olmuştur. ‘‘Bîcân’’ yâni ‘‘cansız’’ lakabını alması ise az yiyip çok oruç tutması sebebiyle bedeninin küçük olmasındandır. Âlim bir âileye mensub olan Ahmed Bîcân Efendi’nin babası, Türk Edebiyatı'na astroloji sâhasındaki ilk Türkçe manzum eser Şemsiyye’yi kazandıran Yazıcı Salih'tir. Kâtiplik vazîfesiyle memur olan Salih Yazıcı aynı zamanda mutasavvıf ve âlim bir zâttır. Babalarının mesleği sebebiyle iki kardeş de Yazıcıoğlu lakabıyla şöhret bulur. Salih Yazıcı Efendi, Ankara veya Bolu civârında devlet hizmetlerinde bulunduktan sonra, 1408'de tamamladığı Şemsiyye adlı eserini Ankara'da İskender bin Hacı Paşa’ya ithâf eder ve ardından Gelibolu'ya yerleşir. Ankara’dan gelen âile burayı kendilerine yurt edinir.

Ahmed Bîcân Efendi ilk tahsilini babasından alır. Şemsiyye isimli eserinden de anlaşıldığı üzere âlim bir zât olan babası Salih Yazıcı, evlâtlarına hem zamânın ilimlerini hem de fennî ilimleri öğretir. Bu bağlamda tahsil hayatları ağabeyi Muhammed Yazıcıoğlu ile de örtüşür. İlköğrenimini babasından gören Ahmed Bîcân Efendi, ileri seviyede Arapça ve Farsça öğrenir. Bu dillere hâkimiyeti eserlerinden de anlaşılmaktadır. Hoca Saadettin, onu döneminin en önemli âlimleri arasında saymıştır. Zîra Ahmed Bîcân Hazretleri, ilerleyen yıllarda pek çok mühim eser tercüme etmiş, onun dildeki mahâreti eserlerini edebiyat dünyâsında değerli kılmıştır.

Tasavvufî bir terbiye üzere yetişen Ahmed Bîcân Efendi, ilim ve irfânı ile kısa zamanda büyük yol kat eder. Ağabeyi Muhammed Yazıcıoğlu’ndan da ilim tahsil eden Ahmed Bîcân Efendi’nin hayâtı, dönemin evliyâsının büyüklerinden Hacı Bayrâm-ı Velî Hazretleri ile buluşmasının ardından değişir.

Devrin büyük gönül sultânı Hacı Bayrâm-ı Velî Hazretleri, Sultan II. Murâd ile görüşmek üzere Edirne’ye giderken Gelibolu’ya uğrar. Burada Yazıcıoğlu Kardeşler ile görüşen Hacı Bayrâm-ı Velî Hazretleri iki kardeşin de gönüllerini feth eder. Tasavvûfî hayatlarına Bayrâmiyye tarîkatında devam eden iki kardeş, Hacı Bayrâm-I Velî Hazretlerinin saraydan Ankara’ya dönüşü sırasında tekrar Gelibolu’ya uğramasıyla büyük bir saadete erişir. Yazıcıoğlu Kardeşlerin Hacı Bayrâm-ı Velî Hazretlerine olan muhabbetleri, ondan aldıkları ilim ve feyz eserlerinde de yer alır. Muhammed Yazıcıoğlu’nun şu mısraları, Hacı Bayrâm-ı Velî Hazretlerinin hayâtındaki yerini ve değerini anlatır niteliktedir:

Cihânın kutb-ı mâhı Hacı Bayrâm-ı

Cihânın şeyh-i şâhı Hacı Bayrâm-ı

Gözükdi sırr ile dir müjdigâni

Ki virdi Hak sana şol zindigâni

Çü şeyhüm bu sözî işrâb kıldı

Sözini cânuma mihrâb kıldı

                 Yazıcızâde Mehmed Efendi

Ahmed Bîcân Efendi’nin ağabeyi Muhammed Yazıcıoğlu, kardeşinin tahsiliyle yakından ilgilenmiş ve dâima şefkatle yanında olmuştur. İslâm âlemine Muhameddiye isimli muhteşem bir eser kazandıran Muhammed Yazıcıoğlu, kardeşinin ilim ve kâbiliyetinin farkındadır. Bu sebeple kalıcı bir eser bırakması için kardeşi Ahmed Bîcân Efendi’yi teşvik eder. Ahmed Bîcân Efendi, Arap diline hâkimiyeti hasebiyle ilk olarak ağabeyinin Megaribü’z - Zamân eserini Türkçe’ye çevirir. Bu eser, Muhammed Yazıcıoğlu’nun Muhammediyye ismiyle meşhûr olan eseridir. Arapça eserleri tercüme edecek seviyede bu dile hâkimiyeti, faydalandığı kaynakların dilinin Arapça ve Farsça olması ve tercümelerinde oldukça ayrıntılı ma’lûmât vermesi; onun hem çağının ilimlerine hâkim olduğunu hem de tefsir, hadis, kelâm husûslarındaki bilgisini açıkça ortaya koymaktadır.

Ahmed Bîcân Efendi'nin eserleri

Ağabeyi Muhammed Yazıcıoğlu’nun bu teşvîkinin ardından çeşitli tercümeler yapan ve risâleler yazan Ahmed Bîcân Efendi, iyice pişmiş ve ilâhî aşkla şevk hâlini almıştır. İşte bu hal ona altı asırdır gönül erlerinin elinden düşmeyen Envârü’l-Âşıkîn isimli muhteşem eseri yazdırır.

Ahmed Bîcân Efendi ve ağabeyi Muhammed Yazıcıoğlu, bir taraftan da Gelibolu’da derviş yetiştirmeye devâm eder. Hacı Bayrâm-ı Velî Hazretleri, İstanbul dönüşü Gelibolu’ya uğradığında Yazıcıoğlu Kardeşlere icâzet verir. Bayrâmiyye tarîkatının esaslarına göre hareket eden Yazıcıoğlu Kardeşler bu terbiye üzere onlarca derviş yetiştirir. Anadolu’nun ilim ve irfanla aydınlandığı bir devirde nice âlim ve bilgine hocalık ederler.

Ahmed Bîcân Efendi, Anadolu topraklarının yetiştirdiği büyük Türk mutasavvıfı Hacı Bayrâm-ı Velî Hazretlerinin terbiyesinde yetişmiş ve eserleriyle bu yolun benimsenmesine büyük hizmetler sunmuştur. “Hacı Bayrâm-ı Velî beni sâhib-i sırr kıldı” diyerek hocasından aldığı ilim ve terbiyenin hayâtındaki yansımasını da en güzel şekilde dile getirmiştir. Yazdıkları eserlerle İslâm âlemine hizmet eden Yazıcıoğlu Kardeşlerin eserlerini, Hüseyin Vassaf “erbâb-ı aşka mürşîdlik hizmeti görmektedir” diye tanımlar.

Ahmed Bîcân Efendi'nin sözleri

Ahmed Bîcân Efendi, zamânını ilimle meşgul olarak, talebe yetiştirerek geçirmiş; kalan vakitlerini de ibâdet ve tâatle dolu dolu yaşamış bir velîdir. Az yiyen, az konuşan ve az uyuyan Ahmed Bîcân Efendi, hayâtını Kur’an ve sünnet ışığında sürdürmeye son derece dikkat etmiş, müridlerine ömür boyu rehberlik edecek şu fevkalâde sözlerle nasîhatte bulunmuştur:

"Dünyâ, çok gün geçirmiş fitneli ve nazlı bir ihtiyara benzer. O, dışını gençler gibi giyecekler ile süsleyip, halk arasında naz eder. Böylece insanlar da onun tuzağına düşer. Dünyâ zâlim bir pâdişah gibidir. Halka bazı şeyler bağışlarsa da dostluğu yoktur. Hepsini öldürmek ister. Akıllı kimseler kışın ihtiyâcını yazdan hazırlar. Ölümün hazırlığını da diri iken yaparlar. Dünyâ, içi cevherler ile dolu bir denize benzer. Kimileri ondan cevher çıkarır. Bazıları da boğulur. Sözün kısası, Resûlullah (s.a.v) Efendimiz şöyle buyurmuştur: "Dünya fitne ve belâdır. Her ümmetin bir fitnesi vardır. Benim ümmetimin fitnesi dünyâyı sevmek ve mal toplamaktır."

Ahmed Bîcân Efendi’nin ölümü

Ömrü boyunca günahlardan sakınıp, kalbini ilâhî aşka teslîm ederek yaşayan Ahmed Bîcân Efendi’nin ne zaman Hakk’a yürüdüğü kesin olarak bilinmemektedir. Babasının Şemsiyye isimli eserini aynı adla nesre çevirdiği 1451 senesini müteakib yıllarda, Gelibolu’da Hakk’a yürümüştür. Kaynaklar bu vuslatın târihini ihtilâflı olmakla berâber, 1453 veya 1455 olarak vermektedir.

Ahmed Bîcân Efendi’nin türbesi


Ahmed Bîcân Efendi, rahle-i tedrîsinden geçen talebeleri ve yazdığı eserlerle altı asırdır gönül erlerinin kalbinde ve dilinde aşk ile can bulmaya devam etmektedir. Asırlardır sevenleri tarafından ziyâret edilen Gelibolu’daki türbesi, Sultan II. Murad döneminde Ahmed Bîcân Efendi adına yaptırılmıştır.

Allah ve Resûlü’nün aşkıyla dolu bir ömür süren Ahmed Bîcân Efendi, yaşadığı asra kıymetli eserleri ve fikirleri ile derin bir anlam katmıştır. Ağabeyi Muhammed Yazıcıoğlu’nun teşvîkiyle yazmaya başlayan büyük âlim, İslâm ve edebiyat dünyâmıza oldukça mühîm eserler kazandırmıştır. Bu eserler; dînî, tasavvûfî, efsânevî ve mitolojik karakterden oluşmaktadır. Pek çok derleme ve tercüme de yapan Ahmed Bîcân Efendi, sanat gâyesi gütmeden yazmış olsa da eserlerinde asırlar önce devrik cümlenin en güzel örneklerini vermiştir. Dili bugün bile anlaşılacak sâdeliktedir.

Günümüzde hâlâ en çok satılan kitaplar arasında bulunan Envâru’l Âşıkîn isimli eseriyle yüz yıllar boyu âşık gönüllere dost olmuştur. Ahmed Bîcân Efendi bu eseri için "Gizli incileri istersen Envâru’l-Âşıkîn’i oku; sonsuz ecirler, mükâfatlar istersen Muhammediyye’yi oku"demiş, ardından da "Bu kitapları biz iki kardeş nice zahmedler çekerek yazdık; ervâh-ı uşşâk, yani âşıkların ruhları bu kitaplarla müşerref olup bizi rahmetle ansınlar diye" buyurmuştur.

Envârül-Âşıkîn eserinin tertîbi, ana hatlarıyla beş bölümdür. Kitapta, varlıkların tertip ve nizâmından, Âdem Aleyhisselâm’ın yaradılışına kadar birçok husûsa değinilmiştir. Kitabın birinci bölümünde mevcûdâtın nizâmı, yerdeki ve gökteki varlıklar, bunların ilâhî hikmet ve sırları anlatılmıştır. Eserin en uzun bölümü olan ikinci babda, peygamberlerden bahsedilmiştir. Tek başına, “kısas-ı enbiyâ” niteliği taşıyan bu bölüm oldukça ayrıntılıdır. Hz Âdem’den îtibâren tüm peygamberlerin hayâtı, meşakkatleri ve kerâmetlerine değinilmiş; Peygamberimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) Efendimizin mübârek hayatları bu bölümde geniş biçimde yer almıştır. Üçüncü bölümde melekler ve kıyâmet günü; dördüncü bölümde namaz, hac, oruç gibi ibâdetler; beşinci bölümde ise cennet, cehennem, a’râf gibi husûslar ele alınmıştır.

Ahmed Bîcân Efendi, kendinden önceki kitapların çoğunluğunun Arapça yazılması sebebiyle halkın bunlardan istifâde edemediğini görmüş; ağabeyinin de tavsiyesi üzerine insanların faydalanması maksadıyla ve herhangi bir sanat gâyesi gütmeksizin, dilini bugün bile anlayabileceğimiz bir sâdelik ve akıcılıkta olan bu eseri Türkçe’ye kazandırmıştır.

Yaklaşık 550 yıldan beri Türklerin yaşadığı Orta Asya, Anadolu ve Balkanlar’da geniş halk kesimleri tarafından okunan bu eserin el yazma ve matbû nüshaları mevcûd olup, günümüzde de sâdeleştirilerek neşrine devam edilmektedir. Envârü’l- Âşıkîn batı dillerine de en erken çevrilen eserler arasında yer almıştır.

Ahmed Bîcân Efendi’nin bir diğer eseri Acâibü’l-Mahlûkât ise Zekeriya bin Muhammed el-Kazvînî’nin kozmografya, coğrafya ve biyolojiye dâir Acâibü’l-Mahlûkât ve Garâibü’l-Mevcûdâtadlı eserini özetlediği bir serbest tercümesidir. Bu eser, tasavvufî ve didaktik özellik taşımaktadır. Gökler, ay, güneş ve diğer gezegenler, günlerin fâzîleti, ayların özellikleri; denizler, dağlar, nehirler, bitkiler, madenler, insanlar ve hayvanlardan bahseder. Daha çok bunların efsanevî ve acayip yönleri üzerinde durur.

18 bin âleme işâret olmak üzere 18 bölümden meydâna gelen Dürr-i Meknûn isimli eserinde de âyet, hadis ve hikâyelerle dünyânın yaradılışı, peygamberlerin hâlleri ve kıyâmet alâmetlerini anlatmıştır. Derleme bir esere benzemekte olup dînî, tasavvufî, didaktik ve efsanevî mâhiyettedir.

Muhyiddin Arabî Hazretlerine büyük bir muhabbet besleyen Ahmed Bîcân Efendi, Müeyyidüddîn b. Mahmud b. Sâid el- Cendî’nin şerh ettiği Arabî’nin Füsûsu’l-Hikem adlı eserinin şerhini Kitâbu’l-Müntehâ ale’l-Fusûs ismiyle Türkçe’ye çevirmiştir. Muhammed Yazıcıoğlu da bu şerhi Müntehâ ismiyle Arapça olarak şerh etmiştir. Eserde; peygamber kıssalarından, dört halîfeden, evliyâullahın kerâmetlerinden ve çeşitli tasavvufî hususlardan bahsedilmektedir.

Melhame veya Bostanü’l-Hakâyık olarak da bilinen Şemsiyye isimli eseri, babası Yazıcı Salih’in aynı adı taşıyan Mesnevî biçimindeki manzûmesinin nesre çevrilmesidir. Astroloji, astronomi ve meteoroloji ile ilgili bilgiler ihtivâ eden bu eser 1466 yılında tamamlanmıştır.

Ahmed Bîcân Efendi’nin bilinen tek manzum eseri Cevâhir-nâme’dir. Kırk beyit civârındaki bu mesnevîde; yâkut, elmas, zümrüt, firûze, akik gibi mücevherlerin tedâvî maksadıyla kullanılmaları durumunda hangi tesirlerinin olacağı ile ilgili konular üzerinde durulmaktadır.

Ayrıca Envârü’l-Âşikîn adlı eserinden alınan Bal Tefsiri, Müntehâ’dan alınan, İstîlâhât-ı Sûfîyye ve Menâzilü’s-Sâirîn gibi bölümleri müstakil birer eser olarak basılmış olup, hem yazma hem de matbû nüshaları mevcuttur.

Yaşadığı asra hem dînî hem de fennî ilimlerde yazdığı ve tercüme ettiği kitaplarıyla büyük faydalar sağlayan Ahmed Bîcân Efendi’nin eserleri bugün hâlâ kaynak olarak kullanılmaktadır. Yaratılan her şeyde Hakk’ın nûrunu gören Ahmed Bîcân Efendi bu sebeple, insan yaradılışındaki hakîkati sezmiş ve en zor olan yolu seçerek Hakk’a kul olmuştur.

Pes bular Ahmed katına varalar

Zâr-ı kılup ağlaşup yalvaralar

Diyeler ey Mustafa Fahr-i cihân

Senden umarlar şefâat ins ü cân

Turacak sa'at degüldür tur örü

Vargıl Allah'a bizüm çün yalvaru

Rahmet eyle afv kıl kullarını

Bu zayıf bî-çâre yoksullarını

                                         Yazıcı Salih

Dünyâ hayâtı boyunca Hak yolunda hizmet edip, vuslat vaktini aşk ile beklemiş; her nefeste Resûlullah Efendimiz'den (s.a.v) şefâat dileyip, rahmet kapısında aşk ile can bulmuş bir gönül sultânıdır Ahmed Bîcân Efendi (k.s)...

Yazan: Nevin Şahin

http://www.ankaramasasi.com/haber/712852/anadolunun-manevi-mimarlari-ahmed-bcn-yazicioglu
İlginizi Çekebilir

Yorumlar (0)

Yorumunuz İletilmiştir.