Dua ordusunun komutanları, hayatlarını İslam dinini daha iyi anlatabilmek için adayanlar...
Onlar Allah dostları, gönül sultanları, Anadolu’nun manevi mimarları…
Söz sarrafı, gönül aynası Yûnus Emre Hazretleri'nin birbirinden değerli mısralarla anlattığı büyük gönül sultânı Ahi Evran Hazretleri'nden, ömrünü Hak ve ilim yoluna adayan Hacıveyiszâde Mustafa Efendi'ye; ilmi ve mâneviyâtıyla 18. yüzyıl tasavvuf ve kültür hayatını derinden etkilemiş Hazreti Pir Nûreddîn Cerrâhî'den, ezel dünyâsında verdiği söz üzere yaşayıp, ahde vefâsına tam bir sadâkatle, ebedî âlemin aşk-ı ateşiyle yanmış gönül sultânı Şeyh Vefâ Hazretleri'ne kadar İslam alimlerinin hayatları Ankara Masası okuyucusu ile buluşuyor.
Yaklaşık 2 ay boyunca sürecek yazı dizisinin 38. bölümü sizlerle...
HAYAT BİN EL KAYS HARRÂNÎ HAZRETLERİ
Allah’ım büyük yalnız sensin
Sen öyle büyüksün ki
Büyükler ve küçükler sıkışınca ancak sana yalvarır.
Ancak sana yalvaran murâdına kavuşur.
İlâhi herkesi sıkıntıdan kurtaran yalnız sensin.
Bizi dünyâda ve âhirette sıkıntıda bırakma
Muhtaçlara her şeyi gönderen yalnız sensin
Dünyâda ve âhirette hayırlı ve faydalı olan şeyleri bize gönder.
Dünyâda ve âhirette bizi kimseye muhtaç bırakma
Yâ Rabbi bizi rahmetinden ümit kesenlerden eyleme
İlâhi beldemizdeki ve diğer beldedeki kardeşlerimizi
Açlık, fakirlik ve darlıktan kurtar.
Allah’ım ekinlerimizi bitir
Allah’ım bizlerden yoksulluğu ve açlığı gider
Senden başkasının def edemeyeceği
Belâyı bizden uzaklaştır.
İlâhi senden mağfiret diliyoruz
Çünkü hakîki bağışlayıcı şüphesiz ki sensin…
Âmin…
Semâya gönülden saldığı bu duâyla, asırlardır Hakk’ı seven âşıkların dilinde hayat bulmuş, Allah ve Muhammed aşk-ı ateşiyle irfan meclisinde, âşıklara, sâdıklara can olmuş bir gönül sultânıdır Hayat bin el Kays Harrânî Hazretleri (k.s)…
Hayat Bin El Kays Harrânî Hazretleri'nin doğum yılı
On ikinci yüzyılda yaşamış olan en önemli âlim ve velîlerden biridir. O, Kur’an ve sünnete olan bağlılığıyla asırlardır, peygamber diyârı Urfa’ya hayat suyu nakşetmektedir. Harrânî Hazretlerinin Allah ve Muhammed aşkının hürmetine, Harran’da kâh yağmur kâh bereket istemektedir semâya açılan eller. O, asırlardır âriflerin, âşıkların gönüllerinde aşk-ı îlâhiyle can bulmaktadır.
Hayat Bin El Kays Harrânî Hazretleri'nin hayatı
Harran’da doğan büyük gönül sultânı Hayat bin Kays el Harrânî Hazretlerinin doğum târihi bilinmemektedir. Ömrünü Harran’da geçiren büyük velî seksenli yaşlarında Hakk’a yürüdüğü için 12. yüzyılın başında 1100-1105 seneleri arasında doğduğu düşünülmektedir. Asıl adı Hayat, babasının adı Kays’dır. Harran’da doğup yetiştiği için Harrânî ismiyle ve Şeyhülkıdve lakabı ile meşhurdur. Hakkında bilgi veren kaynaklarda Hayat bin Kays isminin arkasına, Reccal, Ensârî, Hayyan gibi isimler de getirilir. Ensar nisbesinin kullanılması soyunun sahâbeye dayandığına işâret eder. Kendisini ziyâret edenler arasında dönemin en etkin fâkih ve seyyahlarından Endülüslü Seyyah İbn Cübeyr de vardır. Ünlü seyyah, dünyânın en meşhur seyahatnâmelerinden biri kabul edilen Rıhle isimli eserinde, 1184 senesinin Haziran ayında, Harrânî Hazretlerinin dergâhını ziyâret ettiğini kaydeder. İbn Cübeyr, Haçlı Seferleri târihi, Ortaçağ’da Akdeniz’deki gemi trafiğini ve tasvir ettiği memleketlerin siyâsî ve sosyal durumuna ışık tutan kitabında, Harrânî Hazretlerinden, Ebü’l-Berekât Hayyân bin Abdülazîz şeklinde bahseder ve ziyâreti sırasında yaşının seksenin üzerinde olduğunu belirtir. Pek çok kaynakta Harrânî Hazretlerine ve onun nasîhatlerine yer verilmiştir. Ondan, “Şeyhü’l-kebir”, “meşhur velî”, “Hayatlarında olduğu gibi kabirlerinde de tasarrufta bulunan dört meşâyihten biri” diye bahsedilir. Hadislere mahsus tabakat kitaplarında adı sıkça yer alır. Hadis ilminde önde gelen âlimlerden biri olan Harrânî Hazretleri uzun yıllar Hüseyin el Bevârî’nin talebeliğini yapar.
İlim ve irfan ile Hak yolunda nefsini terbiye eden Hayat Harrânî Hazretleri, yüksek ahlâkı, şefkati ve cömertliğiyle meşhur olur. Büyük velînin hayâtına dâir rastladığımız pek çok menâkıbta kendisinin cömertliği ve şefkatine vurgu yapılarak, ilminden ve Allah aşkından övgüyle bahsedilir. Ömrünü Kur’an ve sünnet yoluna adayan Harrânî Hazretlerinin kapısı zengin-fakir, iyi-kötü demeden, yaratılan her kula açılmış, bu kapıdan inkâr ile giren niceleri îman ile çıkmıştır. Kendisini görenler, “akılları durduracak, hayret verici hâllerini müşahede ettik” diyerek, Harrânî Hazretlerinin büyük hikmet ve yüksek makam sâhibi olduğunu söyler…
Hayat Harrânî Hazretleri, hocası Hüseyin Bevârî’nin yanında yıllarca ilim ve irfan öğrenir. Tasavvufî bir terbiye ile yetişen Harrânî, hocasının verdiği icâzetnâme ile talebe yetiştirmeye başlar. Kendisini ziyâret eden seyyah ve âlimlerin eserleri ve hadis tabâkatında Harrânî’nin büyük bir Hadis ve Fıkıh âlimi olduğunun altı çizilir. Kendisinden sonra gelen çoğu âlim ve velî, ilim ve irfanda makâmına mecâzî bir atıfta bulunarak kendisini Yed-i Beyzâ’ya benzetir. Çağdaşı bazı âlimler talebelerini ona göndererek ders ve feyz almasını ister. Allah ve Resûlü’ne olan aşkı, ince Müslümanlığı ile gönüllere sultan olur. Harran’da talebe yetiştirmeye başladıktan sonra ziyâretçileri artar.
Hakîkat ilminin hocası kabul edilen Harrânî Hazretleri, kendisi gibi birçok Hak dostu derviş yetiştirmek için bir de mescit ve zâviye yaptırır. Kendi adını taşıyan bu mescidin yapımı sırasında mühendis kıbleyi ayarlayamaz. Bunun üzerine Harrânî Hazretleri, “Önüne bak kıbleyi göreceksin” der. Mühendis buna imkân olmadığını söyler fakat önüne baktığında bir an için Kâbe gözleri önünde belirir. Böylece mescidin inşâsı başlar.
Bölgenin en saygın âlimlerinden biri olan Hayat Harrânî Hazretlerinin şöhreti gün geçtikçe sınırları aşar. Zâviyesi sevenleriyle dolar. Harrânî Hazretlerinin gülen yüzü, yumuşak huyu, cömertliği mü’minleri Harran’da buluşturur. Zîra sözleri öyle zarif, öyle letâfet doludur ki, dinleyenlerin gönlünde Allah ve Muhammed aşkı gün yüzüne çıkar. Derdi olan kim varsa onun kapısında çâre arar. Harrânî Hazretlerinden duâ niyâz eder. Harran halkı bugün bile yağmur duâsına çıktığı zaman onu vesîle ederek Allah’tan rahmet ister…
Sohbetleri ve talebe yetiştirdiği zamanların dışında tefekkür ve ibâdetle meşgul olan Harrânî Hazretleri, sohbetlerinde Allah korkusu ve gönlün îman ile dolmasının ancak helâl yemekle olacağını söyleyerek, “Yedikleri lokmaya dikkat etmeyenler vuslattan ve melekûtu temâşâdan mahrum kalmışlardır” uyarısında bulunur. Harrânî Hazretleri, Müslümanlara Hakk’a yönelip, ezelde verilen o ahde sadâkat göstermelerini nasîhat eder. Vefânın hakîkatini ise gaflet uykusundan uyanmak şeklinde yorumlar. İnsanın gâyesinin yoklukta varlığı bularak, dünya hayâtından uzak durmasıyla olacağını söyler.
Yokluğunda var olan varlıkta bilmez yokluğu
Sohbet-i yâr lezzetin bilmez begüm ağyâr olan
Îsâ Mahvî
Hayat Bin El Kays Harrânî Hazretleri ve müridliğin incelikleri
Kalp yumuşaklığının, bilgi ve irfan ile olacağını, bunun için de Allah dostları ve âlimlerin sohbetlerine devam etmek gerektiğini söyleyen Harrânî Hazretleri, müridliğin inceliklerini de şöyle yorumlar:
“Sâdık dervişin alâmeti şudur ki; bir an bile olsa, Rabb’ini zikretmekten, O’nu hatırlamaktan ayrılmamalı ve O’nun hakkını gözeterek, farzlara ve sünnetlere devam etmeli, dünyânın geçici zevklerinin sevgisini kalbe sokmayıp atmalı ve kalbinde dâima Cenâb-ı Hakk’ın sevgisini bulundurmalıdır.”
Kur’an ve sünnetin emirlerini en ince teferruatıyla yaşamına nakşeden Harrânî Hazretleri, talebelerini de aynı hassâsiyetle yetiştirir. Sayısı yüzleri bulan öğrencileri, hocalarından aldıkları terbiyenin ardından İslâm’a hizmet etmek için, dünyânın çeşitli yerlerine hicret eder. İslâm âleminin en seçkin âlimleri, sultanlar, kendisini ziyâret etmek ve duâsını almak için zâviyesine akın eder. O yıllarda Haçlı seferleri artmış, her yer talan edilmeye başlamıştır. Harrânî Hazretlerinin zâviyesi bu sırada da etkindir. Zîra büyük İslâm komutanı Selahaddin Eyyûbi ve Nûreddin Zengi de kendisini ziyâret edenler arasındadır.
İşte bu Haçlı seferleri sırasında büyük komutan Selahaddin Eyyûbi’ye suikast düzenlemesi için bir Haçlı şövalyesi görevlendirilir. Halkın arasına sızarak Harrânî Hazretlerinin mescidine gidip gelmeye başlayan şövalyenin kalbinde, dinlediği sohbetler farklı duygular uyandırır. Harrânî Hazretlerinin ilâhî aşkın lezzetiyle dolu sohbeti gönlünde İslâm’ın nûrunu hissetmesini sağlar. Şövalye kendini tanıtıp niyetini açıklar ve Müslüman olmak istediğini söyler. Allah’ın sonsuz rahmetini en iyi bilenlerden biri olan Hayat Harrânî Hazretleri şövalyeyi korumasına alır. Lâkin bu sırada suikast için hazırladığı ucu zehirli hançer kendi ayağını yaralar. Mescide gelen Selahaddin Eyyûbi ve talebelerin gözleri önünde cereyan eden hâdisede şövalye, Harrânî Hazretlerinin kollarında Müslüman olarak ebedî saadete kavuşur.
Daha çok istîlâ ve kıyım amacını güden bu seferlere karşı Müslüman din âlimleri de idârecileri, Haçlılara karşı mücâdeleye teşvik eder. Fetihleriyle İslâm âlemine büyük hizmetlerde bulunan Selahaddin Eyyûbî ve Sultan Nureddin Zengi’de aldıkları duâlarla düşmana karşı cesâret kazanır. Yaşanan kıyımlara çok üzülen Harrânî Hazretleri Müslümanlar için her dâim duâdadır. Vahdet rûhuyla hareket eden Müslümanlar nihâyet düşmana karşı muzaffer olur. Haçlılar tarafından kurulan Urfa Kontluğu’na, Zengi 1144’te Urfa’yı fethederek son verir. Bir süre sonra bölge tamâmen Haçlıların elinden kurtarılır. Selahaddin Eyyûbi de özellikle Hıttin Savaşı ile Haçlıları ağır bir yenilgiye uğratır.
Hayat Harrânî Hazretleri kendi döneminin yanı sıra ardından gelen nice âlim ve velîye de derinden tesir eder. Bunlardan biri meşhur fıkıh âlimi ve târihçi İbnü’l İmâd’dır. Aynı zamanda iyi bir edebiyatçı da olan İbnü’l İmâd, dünyânın sayılı eserleri arasında yer alan Şezerâtü’z-Zeheb isimli eserinde Harrânî Hazretlerine geniş yer verir. Bu eser sanat bakımından İslâm târihine dair muhtasar tarzda yazılan eserlerin en kıymetlileri arasında sayılır. İbnü’l İmâd, Harrânî Hazretlerinden “ulu şeyh” ve “ünlü velî” diye bahsederek büyük velînin birçok nasîhatini de kaleme alır. İbnü’l İmâd, Zeheb adlı eserinde Harrânî Hazretlerinin; “Temkinli bir sûfînin sâhip olduğu mârifet onun dindarlığını gölgelemez. Samîmî bir mürid gevşeklik ve bıkkınlık göstermeden Hakk’ın zikrine devam eder.” sözleriyle, Hak yolundaki nice tavsiyesinin günümüze ulaşmasına vesîle olur.
Bir başka büyük âlim Abdülvehhâb Şa’rânî de eserinde kendisinden övgü ve muhabbetle bahseder ve Hayat Harrânî Hazretlerinin şu duâsına dikkat çeker:
“Ey Rab! Hayât’a hayat ver!”
Şa’rânî bu duâyı Harrânî Hazretlerinin, Allâh’ın Hayy isimlerinden birine mazhar olduğu şeklinde yorumlar.
Meşhur fıkıh âlimi ve seyyah İbn-i Cübeyr ise 1184 senesinde, Harrânî Hazretleri Hakk’a yürümeden bir sene evvel zâviyesini yaptığı ziyâretten çok etkilenir. Onun büyük bir velî olduğunu, güler yüzünü ve derecelerinin yüksekliğini anlatır. İbn Cübeyr, Rıhle isimli meşhur eserinde Harrânî Hazretlerinin oğlu Ömer’in de büyük bir âlim olduğunu kaydeder.
Çağdaşı olan Ebû Abdullah el-Kureşî ise Harrânî Hazretleri hakkında şu ifâdelere yer verir: "Vefatlarından sonra kabirde, hayatlarındaki gibi kerâmetleri ve tasarrufları devam eden dört evliyâ gördüm. Bunlar: Ma'rûf-i Kerhî, Seyyid Abdülkâdir-i Geylânî, Ukayl-i Münbecî ve Hayât bin Kays el-Harrânî Hazretleridir."
Evliya Çelebi ve Hayat Bin El Kays Harrânî Hazretleri
17. yüzyılda Harran’a gelen Evliya Çelebi de seyahatnâmesinde Harrânî Hazretlerinden şöyle bahseder:
“Şeyh Yahyâ ziyâret yeri, Harran dibindedir. Kutupluğa ayak basmış ulu sultandır. Harran Kalesi’nin yanında çöl tarafında büyük bir kubbe içinde medfundur. Çöl Arapları bu sultâna son derece bağlıdırlar, hatta Araplar arasında mühim bir mesele için yemin ettirmek îcap etse de Basra, Lahsa, Umman, Cezâyir, Kurna’dan gelip bu sultânın üzerine Yahyâ Hayâtî’nin başı için deyip duvara el sürse Allah’a yemin etmiş gibi sayılır.”
Kur’an ve sünnetten zerrece tâviz vermeyen Harrânî Hazretleri Hak aşkı ile hayat bulan biridir. O’nun için kalp Allah’ın zikrinde dâim olmalı ve gayrısına yer kalmamalıdır. Tüm darlık ve varlık halinde Rahman ile olmayı nasîhat eden Harrânî Hazretleri, “Ferdin irfan ışığı takvâ ışığına baskın gelmedikçe istikrar bulmuş olanlardan sayılmaz” diyerek irfânın önemine dikkat çeker. O, her ân Rahmân’a sığınmış ve onun zikriyle can bulmuştur.
Sivâ efkârının ciindü ki gelmeliğin harâb etti
Elim al düşmüşüm kaldır meded Mevlây-ı Rahmânım
Emel arzusunun odu yakıp bağrım kebâb etti
Elim al düşmüşüm kaldır meded Mevlây-ı Rahmânım
Hulûs üzre ibâdette teveccüh eyleyim sana
Gelür kalbe sivâ fikri komaz herkes beni bana
Dilimde kuvvetim yoktur cevâbın vermeye O'na
Elim al düşmüşüm kaldır meded Mevlây-ı Rahmânım
Îsâ Mahvî
Hayat Bin El Kays Harrânî Hazretleri'nin ölüm yılı ve türbesi
İlim ve irfan deryâsı Hayat bin el Kays Harrânî Hazretleri geride nice mürid bırakarak 1185 senesinde Harran’da Hakk’a yürür. Türbesi 1195 târihinde, Harran surlarının kuzeybatı tarafında ve sur dışındaki mezarlığa inşâ edilir. Türbenin güneyine bitişik olarak bir câmi bulunmaktadır. Oğlu Ömer’in mîlâdî 1196 yılında yaptırdığı türbenin kitâbesinde şu sözler yer alır;
“Bu mübârek türbenin yapılmasını sâlih, zâhit ve âbidlerden olan Hayâtî Harrânî’nin oğlu Ömer ve kardeşi şeyh Ebû Bekir emretti. Kız kardeşinin oğlu Ali’nin eliyle yapıldı. Allah onu ve bütün Müslümanları mağfiret etsin. Hicrî 592 senesinin Cemâziyelâhir ayında türbenin inşâsı tamamlanmıştır.”
Zamânının en büyük âlim ve velîlerinden biri olan Hayat Harrânî Hazretleri bugün de aynı sevgi ve muhabbetle anılmaktadır. O yıllarda Harran halkı ne zaman başı sıkışsa kendisini ziyâret ederek duâ istemiştir. Bugün de bu gelenek devam etmektedir. Harranlılar, toprak için hayat suyu dilerken Rahman’dan, onu vesîle ederek ister. Türbesi hâlâ Hak âşıklarının en önemli ziyâretgâhlarından biridir.
O, 12. yüzyılın ilim ve irfan deryâsı, Hakk’ı arayan, zikreden gönüllerin dostu olmuş bir velîdir.
Bulmak istersen dâim saadet
Cân-u gönülden Allah'a yalvar
Gaflette kalma eyle ibâdet
Cân-u gönülden Allah'a yalvar
Aldanma zinhar fânî cihana
Takvâu zühdü kût eyle câna
Uçmak dilersen bâğ-ı cinâna
Cân-u gönülden Allah'a yalvar
Fâni cihânı terk eylemiş, takvâ ile Kur’an ve sünnet yolunda, Allah ve Muhammed aşkında fenâ olmuş, vahdet sırrını Hakk’ın zikrinde bulmuş bir gönül sultânıdır Hayat Bin el Kays Harrânî Hazretleri (k.s)…
Yazan: Nevin Şahin