Öğretim üyesi Dr.Eray Güçlüer 27 Mayıs darbesinin perde arkasını anlattı

Akademisyen Eray Güçlüer 27 Mayıs darbesinin, Adnan Menderes'in ABD'den alamadığı krediyi Rusya'dan almaya gitmeden önce yapıldığına dikkat çekti.
Ankara Masası
|
27 Mayıs 2021, Perşembe - 21:08
Öğretim üyesi Dr.Eray Güçlüer 27 Mayıs darbesinin perde arkasını anlattı

Altınbaş Üniversitesi Öğretim üyesi Dr. Eray Güçlüer, dönemin Başbakanı Adnan Menderes ve bakanlarının asılmasıyla sonuçlanan 27 Mayıs darbesinin perde arkasını Ankara Masası özel yayınında Gökhan Gökyıldırım'a anlattı.

Güçlüer, darbe girişiminde Türkiye'yi sanayi ülkesi değil, tarım ülkesi görmek isteyen ABD'nin parmağının olduğunu iddia etti.

ABD ve Rusya'yla kredi görüşmeleri

Adnan Menderes'in ABD ve Rusya başkanlarıyla yaptığı kredi görüşmelerini anlatan Güçlüer, şunları söyledi;

 "Rahmetli Adnan Menderes ve 3 bakanı 50’li yılların sonunda Amerika’ya giderler.

Amerikan Başkanı Eisenhover’a ‘biz 300 milyon dolar sizden kredi istiyoruz.’ derler. Eisenhover tabii ‘niye ne yapacaksınız’ dediğinde ‘Türkiye'yi bir sanayi toplumu haline getirmek istiyoruz. Tarım toplumundan sanayi toplumuna geçiyoruz.’ ifadelerini kullanırlar.

Şimdi bakarsanız o dönemde tabii Türkiye NATO ilişkileri son derece iyi gidiyor. Gayet önemli bir ivme yakalanmış. Özellikle soğuk savaş dönemi yani Türkiye üzerine düşen bütün sorumlulukları yerine getiren ve karşısındakileri de dost bilen bir ülke.

Ve bunu açıkça anlattıklarında bakınız Eisenhower diyor ki, ‘size 300 milyon dolar vermiyorum. Biz NATO üyesi ülke olarak Türkiye'yi tarım ülkesi olarak görmek istiyoruz. Sanayi ülkesi olarak görmek istemiyoruz.’ Evet, işte tamda bu noktada yani biz bunu anladık neyle anladık, 64 Johnson mektubuyla anladık Kıbrıs konusunda. Daha sonra bize uyguladıkları ambargolarla anladık. Daha sonra NATO'nun Amerika'nın 90’lı yıllardan sonra PKK’yı besleyip büyütmek, hatta üstüne üstlük bir de ayrı bir fonksiyon olarak PYD'yi başımıza bela etmesi gibi örneklerle anladık.

15 Temmuz'da örtük veya bir kısım açık desteklerini de gördüğümüz Amerikan Derin Devlet'nin aslında ne olduğunu biz anladık. Ama bunlar yıllardır Türkiye'ye olan bakışları hep bu şekildeydi.

Dolayısıyla buradan bu 300 milyon doları vermiyorlar. Eli boş dönünce tabii Adnan Menderes ve diğer bakanları çok milliyetçi insanlar. ABD Başkanı’nın söylemlerini kabul etmeyerek, Türkiye'yi mutlaka sanayi toplumu yapmak için çırpınıyorlar. Nasıl yapacağız, nasıl yapacağız? Onun üzerine Rusya Devlet Başkanı'ndan isteyelim. Orada Bakanlık'taki bir müsteşar onun çok yakın arkadaşıymış. Tıp doktoru oraya Rusya'ya gönderiliyor. Tamam diyorlar. Git bunu Rusya'dan al, Rusya'ya gönderiliyor. Rusya'da hatta kalp krizi geçiriyor. 10 gün hastanede yatıyor. Türk heyetindeki o bürokrat ondan sonra en sonunda bu 300 milyon doları almayı başarıyor.

Ve o zaman Rusya Devlet Başkanı şunu diyor Sovyetler’in daha doğrusu devlet başkanı, tamam diyor yani bu çok büyük bir miktar Başbakanınız gelsin bir anlaşma yapalım. Hani resmi anlaşmayla bu verilir. Yani öyle iki kişiyle olmaz, tamam diyor. Tam anlaşma yapılacak Rusya'dan haber geliyor ve işte temmuz ayında bu anlaşma yapılacak ya da haziran sonu öyle kararlaştırılıyor.

Haziran ayında Adnan Menderes Rusya'ya gidecek, nisan ayında darbe oluyor. Yani dış güçlerin Türkiye üzerinde silahlı kuvvetler üzerinden gerçekleştirdikleri bu hain darbe girişimi nedeniyle tabi bu akamete uğruyor. Hatta o da değil, işte Anayasa Mahkemesi, Milli Birlik Komitesi gibi yani devletin milletin iradesine ipotek koyan yapılar oluşturuluyor, Yeni anayasa oluşturuluyor

O tarihten çok uzun süreler işte şu anki milli muktedir iktidar gelene kadar neredeyse Türkiye’yi Türkler yönetmiyor tabii ki. 15 Temmuz hain darbe girişimindeki açık ve örtük desteklerini çok net gördük

"Her geçen gün bu risk azalıyor"

"Devletin özellikle Silahlı Kuvvetlerin bir kısmı başka güçlerin eline geçtiği zaman kendi başbakanını asacak kadar canice yöntemlere başvurabiliyor." ifadelerini kullanan Güçlüer "İşte darbe girişimleri gibi, darbe imaları gibi, e-muhtıralar gibi zaman zaman Türkiye demokrasi tarihinde bu tür istenmeyen olaylarla maalesef karşılaşabiliyor. Yani bu bir demokrasi kültürünün evrimi, Türk toplumundaki demokrasi kültürünün gelişimi, her geçen gün bu risk de azalıyor. Çünkü milletimizin demokrasi kültürü demokrasiye sahip çıkma arzusu isteği güçlendikçe ve durumsal farkındalığı arttıkça küresel güçlerin başta silahlı kuvvetler olmak üzere devletin çeşitli kurumlarına sızarak bu millete operasyon yapması ayar çekmesi her geçen gün zorlaştığını ve hatta imkânsızlaştığını söyleyebilirim." dedi.

"Ya asılmış, ya hapsedilmiş ya da enterne edilmiş"

Darbeye ve dış güçlere direnenlerin saldırılara maruz kaldığını belirten Güçlüer "Burada tabii kendilerine engel olanlara, işte suikast düzenleme ya da alaşağı etme, itibarsızlaştırma gibi girişimleri oldu. Gerçekten bu dönemde çok değerli bürokratlar çok değerli insanlar bir mücadele vermiştir. Dikkat ederseniz hepsinin başına bir şeyler gelmiş. Ya asılmış, ya hapsedilmiş ya da enterne edilmiş. Bir şekilde kendi istedikleri kişilerin grupların yönetime vesayet üzerinden egemen olması hep sağlanmaya çalışılmış. Bu mücadele sonunda milletimiz kazandı. Şuan ki milli ve muktedir iktidar sonunda milletin iradesinin yönetime yansıması tecelli etmesi bakımından son derece önemli bir aşama kaldı. Dolayısıyla buna karşı dikkatli olmamız lazım. Yani oradaki insanlar evet şehit oldular, bu ülke için kendilerini feda ettiler ve bizler de bunların aziz hatırasına saygı duyup onların hatırasını hiçbir zaman unutmayıp, hep hatırlayıp bundan sonraki ülkemizdeki demokrasinin güçlenmesi, yerleşmesi ve kökleşmesi adına bu süreci devam ettirmek bizim de boynumuzun borcu." ifadelerini kullandı.

"Bırakın ekonomik zayıflığı  müstemleke bağımlılık ilişkisi haline geldi"

Darbelerin Türkiye'yi yıllarca geriye attığını, tamamen dış güçlere bağladığını belirten Güçlüer sözlerine şunları ekledi;

Bu darbe dönemleri ve sonrasında Türkiye her geçen günden daha fazla başta ABD olmak üzere dış güçlere bağımlı hale getirildi. Bırakın ekonomik zayıflığı falan ülke neredeyse bir müstemleke bağımlılık ilişkisi haline getirildi.

Yani düşünebiliyor musunuz, bir zamanlar uçak üreten ülke, bir asker botu almak için bile dış güçlere bağımlı hale gelmişti. Bırakın araç üretmeyi, silah, teçhizat, malzeme üretmeyi. Dolayısıyla hakikaten bırakın 10 yılı falan çok daha fazla Türkiye’yi geriye götürdü ve toplumun tepki göstermesi süreçleri çok çok gecikti. En nihayetinde gerçekleşti. Ama bu arada belki 10 yıldan çok daha fazla zaman geçti.

Gerçekten her bir darbe bizi hem geriletti hem de dış güçlere daha bağımlı hale daha zayıf hale getirdi. Bırakın milli politika üretmeyi, üretip işte milli politikalarımızı uygulamayı, milli politika üretemez hale geldik.

Karar alamaz hale geldik. Dışişleri Bakanlığı'nın kapısına kilit vurduğu günleri hatırlıyorum ben. Yani bir Yunanistan'ın şımarıklığına tek söz söylenemediği zamanlar oldu bu ülkede. O geçmişin karanlığını işte hiçbir zaman unutmamamız lazım. Gerçekten burada Türkiye’ye darbeler üzerinden aslında neyin dayatılmaya çalışıldığı, köleliğin dayatılmaya çalışıldığı, müstemleke olmanın dayatılmaya çalışıldığı ve bunun üzerinden ülkemizin her geçen gün kan kaybettirilerek, terörle boğuşturularak, terör aparatlarıyla enerjimizi kanımızı akıtarak, enerjimizi bunlara harcayarak adeta ülkemizin, insanlarımızın, dünya toplumları içerisinde her geçen gün daha da geri üçüncü, dördüncü dünya ülkesi olma yönünde maalesef çok ciddi zararlı etkiler oldu.

Ama inşallah artık en son 15 Temmuz hadisesinden sonra, hani şöyle bir şey vardır ‘bizi öldürmeyen daha güçlü hale getiriyor.’ O kadar çok şey oldu ki, o kadar çok güçlendik ki, o kadar çok bilinçlendik ki. Gerçekten bugün artık ülkemizin geriye götürülme ihtimalini ben artık çok mümkün görmüyorum.

http://www.ankaramasasi.com/haber/801716/ogretim-uyesi-dreray-gucluer-27-mayis-darbesinin-perde-arkasini-anlatti
İlginizi Çekebilir

Yorumlar (0)

Yorumunuz İletilmiştir.