Türkiye'de koronavirüs ile mücadele kapsamında her gün yeni bir sayfa açılıyor.
Bu çerçevede sağlık çalışanları başta olmak üzere 50 yaş ve üzerindekilere 3. doz aşı uygulanması geçtiğimiz günlerde başladı.
Sağlık Bakanı Fahrettin Koca bugün yaptığı açıklamada ise 18 yaş ve üstü ilk doz aşı yapılanların oranının yüzde 60'a ulaştığını bildirdi.
Tüm bu olumlu gelişmelere rağmen delta varyantının tehlikesi ise sürüyor.
Ankara Masası Genel Yayın Yönetmeni Gökhan Gökyıldırım'ın sorularını yanıtlayan Hacettepe Üniversitesi Enfeksiyon Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Murat Akova, ortadaki tabloya yönelik önemli değerlendirmelerde bulundu.
Delta varyantının tüm dünyada sorun oluşturduğunu ifade eden Akova, "Bu virüsün gerek ABD gerekse Avrupa Birliği içerisinde, bu ayın sonuna kadar yeni ortaya çıkan vakaların yüzde 90’ınını kapsayacağı söyleniyor. Amerika'da zaten bu rakam yüzde 50’nin üzerine ulaştı. Temmuz sonunda da tüm Avrupa da bu şekilde olacak. Bundan sonra ortaya çıkan vakaların neredeyse tamamı delta varyantı olacak." dedi.
Türkiye'de bayram sonrası tehlike çanları
Türkiye'deki kesim rakamı bilmemekle birlikte Sağlık Bakanlığı'nın açıklamalarına göre varyantın yükselişte olduğuna dikkat çeken Akova, "Avrupa, Amerika böyle olunca Türkiye'de de benzeri durumun ortaya çıkacağını tahmin etmek güç değil.Özellikle bayram tatili sonrası bu ayın sonuna doğru ya da Ağustos ayı başında Türkiye'de de vakaların büyük çoğunluğunun delta varyantı ile ortaya çıkacağını tahmin ediyoruz." değerlendirmesinde bulundu.
Delta varyantının, Alfa varyantı adıyla da bilinen İngiltere varyantına göre yüzde 60 oranında daha hızlı bulaştığını ve hastalığın daha ağır geçtiğini ifade eden Akova, farklı varyantlar ile virüsün kendisini ortama uygun hale getirdiğini dile getirdi.
"4’üncü dalga ile karşılaşma olasılığımız var"
"Dolayısıyla bu bir tehdit" diyen Akova, Türkiye'deki başarılı aşı kampanyasına rağmen, 2 doz aşı yaptırmış kişilerin de kendisini koruması gerektiğini vurguladı.
Akova şunları söyledi:
"Biz çok başarılı bir aşılama kampanyası götürüyoruz ama maalesef... Maalesef diyorum çünkü; Türkiye eş zamanlı olarak 1 Temmuz'dan itibaren yeniden açıldı. Hal böyle olunca özellikle aşılanmamış olan kişiler virüse yakalanma açısından risk taşıyorlar. Bu kişiler aracılığıyla hastalığın bulaşması, yayılması potansiyel olarak bir tehlike. Üstelik şimdi yaz aylarındayız, yurtdışından çok sayıda turist gelmeye başladı. Özellikle turistler bu hastalığın yaygın olduğu ülkelerden, gerek Avrupa'dan gerekse Rusya'dan geliyorlar. Bu her iki yerde de Delta Varyantı çok hızlı yayılıyor biliyoruz. Dolayısıyla potansiyel olarak tekrardan yeni bir dalga, 4’üncü dalga ile karşılaşma olasılığımız var. Ama şu da bir gerçek; Her ne kadar aşılar delta varyantına karşı daha az koruyor olsalar da bir koruyuculuk var. Dolayısıyla hiçbir zaman bunun başlangıçtaki kadar şiddetli bir salgın olması söz konusu olmayabilir. Ama gene de bu bir potansiyel tehlike ve buna karşı hazırlıklı olmak lazım. Dolayısıyla iki doz aşılanmış olsalar bile maske takmaya, kalabalık ortamlarda maskesiz bulunmamaya, havalandırması iyi olmayan ortamlarda uzun süre kalmamaya mutlaka ve mutlaka dikkat etmek lazım."
"Çalışmanın sonucunu görmeden bir şey söylemek mümkün değil"
Türkiye'deki 3. doz uygulamasına değinen Akova, "Ben genel kanının aksine biraz aykırı düşünüyorum. Pfizer BioNTech firması FDA’ye Amerika Birleşik Devletleri'nde 3’üncü doz aşı ile ilgili izin başvurusunda bulundu. Hem FDA hem CDC, yani hastalık kontrol merkezleri buna hemen bir yanıt verdi. Olumsuz bir görüş bildirdi. 3’üncü doz aşı için elde kesin bir kanıt olmadığını, mümkün olduğunca çok insanın 2 dozla aşılanması gerektiğini, 3’üncü doz aşılama için de bilimsel çalışmalara gerek duyulduğunu söylediler. Anladığımız kadarıyla Pfizer BioNTech firmasının elinde bu tür bir çalışma var. Çalışmanın sonunda yayınlamayı planlıyorlar ama bu çalışmanın sonucunu görmeden bir şey söylemek mümkün değil. Israil Sağlık Bakanlığı’nın bir görüşü var. Pfizer BioNTech aşısının 2 dozdan sonra yüzde 90’a yakın yüzde 88'lik bir koruma sağladığı söyleniyordu ama sonra sayı arttıkça bu sayının yüzde 60’lara kadar düştüğü görüldü. Aslında bu beklenen de bir şey. Her yeni varyant kendisinden bir öncekine kıyasla aşıya karşı daha dirençli hale geliyor. Ama gene de ortaya çıkan enfeksiyonlara bakacak olursanız, o enfeksiyonlar öldürücü olmayan belki hastanın hastaneye yatmasını gerektirmeyecek ölçüde daha hafif geçen enfeksiyonlar oluyor. Ama tabii ki bu bir gözlem. Bunu bir bilimsel çalışma olarak veri toplayıp ona göre kıyaslamak lazım." şeklinde konuştu.
"Türkiye'de bir paranoya yaratıldı"
Türkiye'de ilk iki aşını Sinovac'tan olanların 3. kez aşılanması ve bunun da BioNTech’le yapılması yönünde bir görüş oluştuğunu kaydeden Akova, bunu doğru bulmadığını söyledi.
Toplumsal aşılamaların bilimsel çalışma olmadan yapılmaması gerektiğini ifade eden Akova, "Dünyanın hiçbir ülkesinde biz de yapılan 3 doz aşı uygulaması diye bir şey yok. Bahreyn'de olduğuna dair basın haberi var. Bunun da bir yayını, çalışması ve sonucu yok. Fransa'da ve İsrail'de kanserli hastalarda yani aşıyla bağışıklık geliştirme olasılığı düşük olan hasta gruplarında bunun uygulanabileceğine dair bir görüş var. Ama onun dışındaki bütün ülkeler diyorlar ki, ‘haklısınız, böyle bir durum söz konusu olabilir ama bunun klinik çalışmasını yapalım, verisini elde edelim ondan sonra yapalım.’ Türkiye'de bir paranoya yaratıldı. Sosyal medyadan da takip ediyorsunuz. Bizim kendi gönüllülerimizden de geliyor. Ben çok üzülüyorum. Çalışmamıza gönüllü olarak katılan bazı kişiler, ‘Siz bizi etkisiz aşı ile aşıladınız. Biz daha etkili Biontech aşısına erişemiyoruz. Üçüncü dozlarımızı yapmıyorsunuz. Bizi terk ettiniz.’ diyorlar. Ben bir Ankara milletvekilinin web sitesinde bir demeç verdiğini gördüm. ‘Çalışmayı yapanlar gönülleri yüzüstü bıraktı.’ diyorlar. Böyle bir şey söz konusu değil. Biz çalışmaya hala devam ediyoruz. Gönüllülerimizi haftalık, periyodik olarak takip ediyoruz, belirtilerini sorguluyoruz. Bizim yaptığımız çalışma dünyanın en prestijli dergilerinden birisi olan The Lancet dergisinde bir makale olarak yayınlandı. Tabii onlar öncül sonuçlar. Bizim şimdi elimizde daha ileri sonuçlarımız var. Biz gönüllüleri ikinci dozlarından sonra ortalama 5 buçuk ay süreyle takip ettik. Hastalığa yakalanan, hastaneye yatırılması gerekenlerin oranı 10 binde 7 civarında. Bütün hastalık geçirenlerin oranı yaklaşık yüzde 2 buçuk civarında ve bunların çoğunluğu ayakta geçirmişler. Bunlar 5 buçuk aylık takip süreleri. ‘Bu aşı çok etkisiz, biz mutlaka gidip Biontech olalım’ deyip hastanelere hücum ediliyor. Şu anda Türkiye'de bu anlamda bence bir akıl tutulması yaşanıyor. Hiç bilimsel temeli olmayan şeylerle bir panik havası yaratıldı, mutlaka üçüncü doz olunması gerektiği gibi bir durum yaratıldı. Bunun bilimsel açıdan bir temeli olduğunu düşünmüyorum" açıklamasında bulundu.
Programın sonunda yerli aşı çalışmalarına değinen Akova şunları söyledi:
Türkovac olarak isimlendirilmiş olan Kayseri Erciyes Üniversitesi tarafından üretilen, Hacettepe grubunun da içinde olduğu şu anda sürdürülmekte olan bir faz 3 çalışma var. Bu faz 3 çalışmasıyla ilgili de değişik şeyler var ortada. ‘Eylül, ekime kadar bu aşı hazır olacak. Biz bu aşıyı yaygın kullanmaya başlayacağız’ şeklinde değişik kanallardan ifade ediliyor. Öncelikle bunu belirtmek istiyorum; Şu anda bu aşının bilimsel çalışması yapılıyor. Bir bilimsel çalışmada illa olumlu sonuç alacaksınız diye bir şey yok. O çalışmanın sonucunda ne olacağını önceden kestirmeniz mümkün değil. Zaten biliyor olsanız, bu çalışmayı yapmazsanız. Siz bilimsel çalışmada bu aşının etkili olup olmadığını test ediyorsunuz. Biz de bu aşıyı Sinovac aşısı ile karşılıklı olarak test ediyoruz. Çünkü bu iki yaşı birbirine çok benzer. Bu aşının en az Sinovac aşısı kadar etkili olduğunu gösterecek bir çalışma düzeni içerisinde sürdürüyoruz. Bu aşı önce 400 tane gönüllü üzerinde kullanıldıktan sonra toplam 40 bin civarında bir gönüllüde, karşılaştırmalı olarak test edilecek ve ona göre karar verilecek. Dolayısıyla henüz çalışmanın başlangıcındayız şu anda bunla ilgili bir başka bir şey söylemek mümkün değil.
İkinci bir aşı daha var. O da VLP aşısı adıyla bilinen Bilkent ve ODTÜ tarafından geliştirilmiş olan bir aşı. O daha farklı bir aşı. Virüs benzeri partikül demek zaten VLP’nin açılımı da öyle İngilizce olarak… VLP faz 2 çalışması dediğimiz, Türkovac aşısından bir önceki fazda daha az sayıda gönüllü üzerinde denenecek. Benim merkezimde o çalışma yapılmıyor ama bizim dışımızdaki merkezde çalışma başladı. Dolayısıyla onun ne olduğu konusunda çok fazla fikrim yok ama bir yandan da orada da değişik gönüllüler üzerinde çalışma yapılıyor.
Gelecek yıla yönelik öngörüsü da sorulan Akova, "İçinde bulunduğumuz durumdan herhalde daha umut verici bir görünüm ile karşı karşıya kalacağımızı düşünüyorum. Çünkü gerek hastalıkla, gerekse hastalıktan korunma ve aşılarla ilgili çok önemli yollar kat ettik. Türkiye, içinde bulunduğumuz günlerde dünyadaki şanslı ülkeler içerisinde. Aşıya erişim açısından şu anda en azından bir sıkıntımız yok. Çünkü aşılama hastalıktan korunma açısından çok önemli. Ama bunun ‘Biz artık aşılandık. Bundan sonra hiçbir şey olmaz, her istediğimizi yapabiliriz’ şeklinde bir rehavete yol açmaması lazım. Mutlaka korunma önlemlerinin devam etmesi gerekli. Ama bu haliyle dünyanın diğer ülkelerinde de yaygın aşılama ortaya çıktıkça bu hastalığın sıklığı giderek azalacak ve sorun olmaktan çıkacaktır diye bir tahminde bulunmak mümkün. Ama bunun için daha beklemek lazım. Hemen birkaç ay içerisinde olacakmış gibi gözükmüyor." değerlendirmesinde bulundu.