Siyasette üçüncü bir ittifak olur mu?

İYİ Parti Sözcüsü Yavuz Ağıralioğlu, siyasette üçüncü bir ittifak oluşma ihtimaline yeşil ışık yaktı. Ağıralioğlu "Ortak ümit, ortak gelecek iddiası, bu ortaklaşma duygusunun beraberliğe tekabül ettiği yerlerde üçüncü bir ittifak da doğurabilir" diye konuştu.
Ankara Masası
|
20 Ağustos 2020, Perşembe - 00:23
Siyasette üçüncü bir ittifak olur mu?

İYİ Parti Sözcüsü Yavuz Ağıralioğlu Ankara Masası özel yayında Gökhan Gökyıldırım’ın konuğu oldu.

Siyasi gündeminin konuşulduğu programda Ağıralioğlu, yeni ittifak, erken seçim, cumhurbaşkanı adayları konusunda oldukça çarpıcı açıklamalarda bulundu.

Siyasette üçüncü bir ittifak oluşma ihtimalini değerlendiren Ağıralioğlu “Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminin uygulamada ortaya çıkmış, milletinde asla hoşnut olmayacağı sonuçları üzerinden, denetlenebilir, daha öngörülebilir, bir Türkiye kurmamıza sebep olacak, güçlendirilmiş parlamenter sistem diye bir şey takdim ediyoruz. Bunun millete de karşılık bulduğunu görüyoruz. Aynı hassasiyetten Ali Babacan da cümleler kuruyor, bir takım partiler de kuruyor, Ahmet Davutoğlu da kuruyor, Sayın Kılıçdaroğlu da kuruyor, Saadet Partisi de kuruyor, Demokrat Parti de kuruyor. Dolayısıyla burada ortak bir dil gelişmeye başlıyor. Yaşadıklarımızdan tecrübe çıkarıp, bunun olmayacağı siyasal sistem inşa edeceğiz. Biz ona Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi yerine güçlendirilmiş, iyileştirilmiş parlamenter Sistemi diyoruz. Oradaki ortak ümit, ortak gelecek iddiası bu ortaklaşma duygusunun beraberliğe tekabül ettiği yerlerde üçüncü bir ittifakta doğurabilir.” diye konuştu.

Ağıralioğlu, cumhurbaşkanı adayı üzerinde durmadıklarını belirtirken, daha çok yönetim biçiminin değiştirme yanlısı olduklarını söyledi.

Erken seçim tartışmalarında değinen İYİ Parti Sözcüsü, şu anda gerçekleşecek bir seçimin Ak Parti ve Cumhur İttifakı için bir intihar olacağını söyledi.

"ORTAK BİR DİL GELİŞİYOR"

Ağıralioğlu "Sayın Akşener’in geçen hafta ziyaretleri vardı. Hayırlı olsunlar yaptı. Bu hayırlı olsunlarla ilgili yeni ittifak arayışı olarak yorumlanabilir mi?" sorusuna "Arayış olarak değil, siyasi bir nezaket. Bu önceden programlandı. Ama işte siyaset seviyor magazini. Millet İttifakı CHP ile İYİ Parti üzerinde Tayyip Bey’in yenilmezlik serisine yenilgi tattırdı. Oraya bir yenilgi kattık biz. Dolayısıyla farklılıklarımızdan doğan bir kuvveti yönetebilme kapasitesi Türkiye’de demokrasimize zenginlik kazandırdı. Biz CHP’yle aynı hissiyatın partisi de değiliz. Ama ortak kesişim alanlarında demokrasi, hukukun üstünlüğü, parlamenter demokrasi, cumhuriyet, kazanımlar, kurucu irade, kurucu değerler üzerinde belli kesişim ve mutabakat alanlarında kuvvet üretebildik. Ama orada şöyle bir alternatif gelişiyor. Ak Parti içerisinde en itibarlı ve şöhretli oldukları dönemlerde Ak Parti’nin de parmakla gösterilen saygınlığını kazanmış, propagandasını yaptırdığı siyasi aktörler tıpkı Ak Parti’nin Erbakan Hoca’dan ayrıldığı gibi ayrılarak ve itiraz ederek kuruldular. AK Parti böyle kurumsal bir itirazı ilk defa görüyor. Yani Ali Babacan’ın Ak Parti dönemlerinde başarılı olduğunu topluma anlattığının kurmayı, Ahmet Davutoğlu hem dış politika vizyonunu, AK Parti açısından söylüyorum bunu, stratejik derinliği, şimdi tenkit edebilirsiniz ediyoruz biz ama, Ak Parti’nin kendi kurgusu ve taktiği içerisinde danışman, dışişleri bakanı sonra başbakan yüzde 50 aldığı dönemin siyasi aktörü diye takdir ettiği bir insan. Bunlar içerden itiraz ediyorlar. Bu itiraz içerisinde mevcuda itiraz etmek muhalefet blokunu kuvvetlendiriyor. Bu muhalefet blokunda da  benzer hissiyat, benzer terminoloji, benzer literatür, benzer endişeler, benzer ümitler belli kesişim noktaları oluşturacak. O kesişme noktalarında ittifaklar oluşabilecek. Çok normaldir bunlar. Üçüncü ittifak oluşur mu diye siyaset bunu mutlaka etüt edecektir. Biz de ediyoruz. Nihayetinde tutunduk, kurumsallaştık ve milletin kalbine doğru yürüyoruz. Partimiz ivmeleniyor, iyi bir momentum yakaladık. Doğru yürüyoruz. Hassasiyetlerimizi toplumun kabul edebileceği yerlerde ifade ediyor ve teveccüh görüyoruz. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminin uygulamada ortaya çıkmış, milletinde asla hoşnut olmayacağı sonuçları üzerinden denetlenebilir, daha öngörülebilir bir Türkiye kurmamıza sebep olacak güçlendirilmiş parlamenter sistem diye bir şey takdim ediyoruz bunu millete de karşılık bulduğunu görüyoruz. Aynı hassasiyetten Ali Babacan da cümleler kuruyor, bir takım partiler de kuruyor, Ahmet Davutoğlu da kuruyor, Sayın Kılıçdaroğlu da kuruyor, Saadet Partisi de kuruyor, Demokrat Parti de kuruyor. Dolayısıyla burada ortak bir dil gelişmeye başlıyor. Ortak dil ne herkesin aynı şeyi düşündüğü, herkesin aynı şeyi düşündüğü metin değil. Gelecek endişelerimizin, bugünü inşa etme gayretlerini bizi bir araya getirdiği bir iklim oluşuyor. Nedir o denetlenebilir bir iktidar, denetlenebilir bir yürütme, etkin bir yasama, tam bağımsız bir yargı. İfade hürriyeti sağlama alınmış bir ülke, basını tenkit etme hakları müreffeh bir ülkede eline geçirmiş, siyasetin finansman problemlerini çözebilmiş, yani bu problem olarak yaşadıklarımız çok rahatlıkla çözebileceğimiz bir tecrübe alanı var.  Yaşadıklarımızdan tecrübe çıkarıp, bunun olmayacağı siyasal sistem inşa edeceğiz. Biz ona Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi yerine güçlendirilmiş, iyileştirilmiş parlamenter Sistemi diyoruz. Oradaki ortak ümit, ortak gelecek iddiası bu ortaklaşma duygusunun beraberliğe takabil ettiği yerlerde üçüncü bir ittifak da doğurabilir. Ama bir doğursun bakalım" diye cevap verdi.

‘KİM YÖNETSİNE DEĞİL, NE YÖNETSİNE YÖNELİYORUZ’

Ülkenin yönetim şeklinin sıkıntılı olduğunu, cumhurbaşkanı adayı üzerinde durmadıklarını belirten Ağıralioğlu "Bu ülkeyi kim yönetsin diye bir suali bu ülkenin biriktirdiği medeni tecrübeye saygısızlık sayıyoruz. Kim yönetirse yönetsin, niçin böyle bir şeye sıkışsın Türkiye’de siyaset. Önce bu ülkeye ne yönetsin gibi bir sualin, böyle dört başı mamur bir cevabını vermemiz lazım. Bu ülkeyi ne yönetsin. Bu ülkeyi kim yönetsin kim yönetirse yönetsin. Yöneteceğimiz doğru sual şudur, önce bu ülkeyi ne yönetsin? Sualine cevap verilecek. Toplumda birikmiş olan irfanımız, aydınımız, müttefikimiz, gazetecimiz, akademisyenimiz, hocamız, kimimiz varsa önce bu ülkeyi kim yönetsin kavgasından kurtulacağız, bundan kurtaracağız. Tayyip Bey mi, Meral hanım mı? Muharrem Bey mi, Abdulah Gül mü? Kemal Bey mi? Bundan önce karar vereceğiz şu, önce biz ülkemizi neyin yöneteceğine karar vereceğiz. Burada çok rahat anlaşabiliriz. Ülkemizi adalet yönetsin, ülkemizi merhamet yönetsin, ülkemizi kendisi gibi düşünmeyenlere bile tahammül edebilecek bir zarafet yönetsin. Ülkemizi demokrasi yönetsin, ifade hürriyeti, özgürlükleri sağlama almış bir hukuk yönetsin, ülkemizi hukukun üstünlüğüne dayalı bir mekanizma yönetsin, ülkeyi iyi iyi ödüllendirebilecek, doğruluğu alın terini çalıştıkça mükafatlandırabilecek bi hak duygusu yönetsin. Bu ülkeyi öngörülebilir, ne yapınca eline ne geçebileceğini görebilen bir siyasal şeffaflık yönetsin, bu  ülkeyi hesap verilebilirlik yönetsin. Yani çok basit üzerinde mutabık kalınabilir bir çerçeve çizeceğiz. Sonra bunun sistemini kuracağız. Sonra da diyeceğiz ki bu hasret kimdeyse o yönetsin. İşi buraya getirmeden ben mi o mu kavgası çıkıyor. O kavga da memleketi huzursuz ediyor. Biz İYİ Parti olarak kim yönetsine değil, ne yönetsine yöneliyoruz." ifadelerini kullandı.

‘ERKEN SEÇİM AK PARTİ İÇİN SİYASİ İNTİHAR DEMEKTİR’

Ağıralioğlu erken seçimin Ak Parti ve Cumhur İttifakı için intihar olacağını belirtirken "Bu seçim zamanlarında yapılacak popülizm şimdi yapıldığına göre sanki seçim hazırlığı gibi. Normal şartlarda Ak Parti’yi iktidar partisi, Cumhur İttifakı iktidar koalisyonu olarak bu kadar zayıf hiç olmadı, iktisaden, siyasetten. İlk defa saha bu kadar kötü, ilk defa Ak Parti bu kadar sahada zayıf, ilk defa esnaf, ilk defa dar gelirliler, ilk defa çiftçiler, ilk defa öğrenciler, ilk defa iş adamları, ilk ithalat yapanlar herkes toplum olarak bir huzursuzluk içerisinde. İlk defa bu kadar kötü. Bu kadar kötü şartlarda seçim demek Ak Parti için dezavantaj demektir. Normal şartlarda bu dezavantajlı şartlarda seçime gitmek Ak Parti için, Cumhur İttifakı için siyasi bir intihardır. Aslında gidilmez. Ama bu seçim popülizm sayılabilecek bazı işlere bakarak diyorlar ki acaba seçim hazırlığı mı var? Veyahut memleketteki iktisadi zorlanma bir seçimi gündeme getirebilir mi diye değerlendirme var. Ben Ak Parti’nin seçime gitme hususunda hata yaparlarsa seçime giderler diye görüyorum, kendileri açısından. Bizim açımızdan öyle değil. Ama bu şartlarda seçime gitmek, şu anda olduklarında daha zayıflayarak seçimden çıkabileceklerini bile bile intihar etmek demektir. Siyasi intihar demektir onlar açısından." dedi.

http://www.ankaramasasi.com/haber/93317/siyasette-ucuncu-bir-ittifak-olur-mu
İlginizi Çekebilir

Yorumlar (0)

Yorumunuz İletilmiştir.