Kanal 7 Ankara Temsilcisi Mehmet Acet, Joe Biden’ın gelişi ve gündemdeki konularla ilgili Ankara Masası Genel Yayın Yönetmeni Gökhan Gökyıldırım’a açıklamalarda bulundu.
Acet, ABD’nin 46. Başkanı olarak koltuğa oturan Joe Biden döneminin, Türkiye-ABD ilişkileri açısından zor geçeceğini söyledi.
ABD’nin 15 Temmuz’da kaybettiği gücünü Türkiye’de geri kazanmak için hamleler yapacağını belirten Acet, Ankara’nın Biden’a teslim olmayacağını ifade etti.
"ABD kendi içinden bir kırılma yaşıyor"
Amerika’da kuzey-güney savaşlarının çıkma ihtimalinden bahseden Acet “Amerika’da özgüvenin yerini büyük bir güvensizlik, büyük bir paranoya almış gibi gözüküyor. Şimdi burada tabii enteresan olan nokta şu Trump gidiyor evet, Trump’ın bir daha gelmesi de çok kolay gözükmüyor ama Trumpizm ne olacak? Yani 70 milyon Amerikalı'nın oyunu almış bir isim Trump. Trump’ın kim olduğu, ne düşündüğü, nasıl davrandığı nasıl hareket ettiğini bilerek bu insanlar oy verdiler kendilerine. Yeni Trumpçılar falan var denmişti mesela seçimlerden önce. Evet, Biden kazandı. Ama o da 74 Milyon oyla kazandı. Dolayısıyla şimdi Amerika Birleşik Devletleri’nin zaten bu gördüğümüz görüntüler bu olağanüstü güvenlik önlemleri Washington’ın bütün dünyaya kapatılması vs. bunu herkesin zihninde çağrışım yaptığı şey Amerika'nın tarihi. Yani iç savaşlar, kuzey güney savaşları kendi aralarındaki büyük çok büyük kanlı savaşlar ve yasalarla kanunlarla anayasa ile bu savaşların tekrarlanmasını engelleyen bir Amerika Birleşik Devletleri. Şimdi kendi içinden bir kırılma yaşıyor. Bu son derece önemli ve ileriye dönük olarak yani nasıl bir fotoğraf karşımıza çıkacak. Bu içerdeki bu ayrışma daha da büyüyecek mi? Alınan bu denli büyük güvenlik tedbirleri, bu etkinin tepkisi ne olacak?” şeklinde konuştu.
"Türkiye'nin zaaflarını da avantaja dönüştürmek isteyecektir"
Biden’ın Türkiye’nin bir takım zaaflarından yararlanmaya çalışacağının altını çizen Acet “Çok rahat bir dönem olmayacağını düşünüyorum Türk-Amerikan ilişkileri açısından. Şimdi tabii Joe Biden Başkan yardımcı iken, 15 Temmuz oldu Türkiye'de. 15 Temmuz'dan sonra da Amerika Birleşik Devletleri, Türkiye üzerindeki nüfuzunu önemli ölçüde kaybetti. Şimdi Türkiye'nin kendi egemenlik hakları güçlendi. Şimdi bunu tekrar eski hale getirmek için yani Türkiye'nin işte bir takım zaaflarını da avantaja dönüştürmek isteyecektir. Özellikle ekonominin Amerika ile olan ilişkilere dönük olarak taşıdığı hassasiyet, Biden döneminde tekrar işte Türkiye'ye, Türkiye üzerindeki nüfuzunu artırmak, Türkiye üzerinde etkisini kullanabileceği bir formata getirmek, buna dönük bir çaba içinde olacaktır. Bu da tabii ben yani başkan yardımcılığı dönemindeki ilişkinin aynısının bu dönemde başkan olarak devam etmesinin çok kolay olmadığını düşünüyorum. Buna karşı da tabii Türkiye yani Ankara'dan aldığım nabızla böyle Biden böyle istiyor diye onun bu talebine cevap verecek ya da teslim olacak böyle bir hava da yok onu da söyleyeyim.” Diye konuştu.
"Bu krizi beslemekten başka bir işe yaramaz"
ABD ile birçok kriz olduğunu belirten Acet sözlerine şöyle devam etti;
Yani anlaşma, yani birçok gerilim var. Birçok kriz konusu var. Bu konularda illaki bir anlaşma sağlanacak diye bir şey yok. Eğer bu konularda şu şu şu, konularda anlaşamadık derseniz, bu da bir tür anlaşmadır ve bu da ilişkilerini öngörülebilir hale getirebilir. Ama ilk işaret olarak biraz öncesinde söylediğiniz yeni Dışişleri Bakanı Brinken’in S-400’lerle ilgili tekrar yaptırım yeterli mi bir tekrar bakacağız, fazlasına ihtiyaç var mı gibi laflar, bu tabii yani gerilimi artırmaktan başka bir işe yaramaz. Bu krizi beslemekten başka bir işe yaramaz.
Bunu eğer bir zaaf olarak kullanmaya kalkarsa Amerika Birleşik Devletleri, bunun ters tepeceğini de söyleyelim. Yani ekonomiye eğer bir yaptırım kafasıyla, ekonomi üzerinde bir etki üretmeye çalışırsa Biden Yönetimi bu hiç de hoş karşılanmayacaktır ve buna karşı başka türlü cevaplar verecektir. Yani Türk-Amerikan ilişkilerinden bahsederken nedense hep S-400’e gelip kilitleniyoruz ama meselenin öbür tarafını, madalyonun öbür tarafını niye konuşmuyoruz. Yani, 15 Temmuz'u, 15 Temmuz'daki Amerika Birleşik Devletleri’nin rolünü, 15 Temmuz'u yapanların korunması kollanması artı Türkiye'nin güneyinde bir PKK kuşağı projesine Amerika Birleşik Devletleri’nin fiilen destek vermesi. Bunlar, bunlar yani eğer ilişkilerde bir yerde zehirlenme olduysa, büyük ölçüde Amerika Birleşik Devletleri'nin Türkiye'yi doğrudan toprak bütünlüğünü tehdit eden önce darbelerle terbiye etmeye dönük çabaları, girişimleri, bunun ürettiği hayal kırıklıkları.
Yani bu ilişkilerin zehirlenmesi, ilişkilerin bu kadar kötüye gitmesinin arkasındaki temel gerekçeler, Türkiye'nin Amerika'ya karşı tutumu değil, Amerika'nın Türkiye'ye karşı aldığı tutum sergilediği bu tutumlarda da aramak gerekiyor. Suriye ile ilgi olarak adlığım nabız, yani kişisel görüşümün ötesinde, biraz yönetim kademelerinden aldığım nabzı yansıtmak adına bu cümleyi kullanayım, statükonun devamı yönünde bir beklenti var.
"Türkiye'nin kazanımlarına yönelik bir politika izlemesi beklenmiyor"
Türkiye’nin kazanımlarına yönelik ABD’den bir hamle beklemediğini ifade eden Acet “Türkiye Fırat’ın batısında, Fırat Kalkanı ve Afrin Zeytin Dalı Harekatını, sonra da Fırat’ın Doğusunda Barış Pınarı Harekatını yaptı ve bu kuşak projesini hançer darbelerini indirdi. Bunu tekrar geri püskürtmek için Türkiye’nin bu geri kazanımlarını kaybetmesine dönük bir politika izlemesi beklenmiyor. Amerika Birleşik Devletleri’nin bu iyi bir haber. Yani ya böyle olursa bu gerilimin daha kontrollü bir düzeyde ilerleyebileceğine işaret ediyor. Artı diğer birçok konuda S-400 başta olmak üzere birçok konularda müzakere zemini oluşturmaya elverişli bir durum anlamına gelir. ” dedi.
Sincar odaklı operasyon
Acet, Hulusi Akar’ın Irak ziyaretinin ardından Sincar’a ortak bir operasyon gerçekleşebileceğinin altını çizerken “Eğer bu şekilde Türkiye’nin kazanımlarını boşa çıkaracak bir hal içine girmezse Amerika Birleşik Devletleri, Irak'la ilgili doğru çok önemli, Savunma Bakan’ı Hulusi Akar’ın yaptığı ziyaretler, yaptığı açıklamalar yani belli ki önümüzdeki dönemde Sincar’a dönük, Sincar odaklı bir operasyon beklentisi karşımıza çıkmış oldu. Bunun işaretlerini de Bakan Hulusi Akar yaptığı açıklamalarla verdi. Hem Erbil’de özellikle Erbil’ de yani Bağdat'a da gitti evet ama, daha çok Erbil’de KDP yöneticileri ile Mesut Barzani dahil olmak üzere, yaptığı görüşmelerde büyük ölçüde yani bir destek bulduğu da anlaşılıyor. Zaten bir süredir PKK ile KDP arasında bir takım gerginliklerin yaşandığını da biliyoruz. Dolayısıyla yani belki cemrelerin havaya suya toprağa düşmesi önemli bir askeri jargonda literatürde. Yani Şubat'ın bir ay sonra Şubat’ın 20’sinden sonra böyle bir beklenti içine girilebilir. Irak'a dönük Sincar'a dönük böyle bir operasyon ihtimali ciddi anlamda artmış durumda.” şeklinde konuştu.
"Biden'a selam gönderme durumu mu söz konusu"
Erken seçim ifadelerini kullanan Meral Akşener'in açıklamalarını "Biden’a selam gönderme durumu mu söz konusu" ifadeleriyle değerlendiren Acet “Meral Akşener Sayın Akşener de daha önceleri pazar gününe denk gelen bir 15 Temmuz’a işte işaret eden, o gün seçim olacak diye bir iddiada bulunmuştu. Tutmadı tabi o tahmini. Burada şimdi tabii enterasan olan yani 5 ay sonra Haziran 2021’de seçim yapılacak demek bu şu anlama gelir. Yani bir baskın seçim 2018’deki gibi olsa bile teorik olarak bahsediyorum. İki ay vakit gerekiyor. Dolayısıyla yani önümüzdeki 3 ay içerisinde bir erken seçim ilanı bu iddianın karşılığı bu, Sayın Akşener’in. Ben bunu doğrusu yani mevcut şartlarda böyle bir ihtimal görmüyorum. Bırak şu yönüyle de dikkat çekici buluyorum. Yani Sayın Akşener bu açıklamasını yaparken işte erken seçim cümlesini kurduğu ifadesine birde Biden’ı ekliyor. Burada acaba yani bu işte 3 ay içerisinde Biden’ın geçen yıl verdiği o açıklama yaptığı o açıklamada ise Türkiye'de maalesef birlikte olup Erdoğan'ı devireceğiz. Video açıklama: O'na dönük bir selam gönderme durumu mu söz konusu. Bunlar akla geliyor.” Diye konuştu.
"5 ay sonrasına tarih verenlerin olağanüstü gelişmeler beklentileri mi var"
Erken seçim ifadelerini kullananların önümüzdeki 3 ay için olağanüstü gelişmeler düşüncesi ve beklentilerinin olabileceğine değinen Acet, şunları söyledi;
Yani bir neden yokken şu anda erken seçim yapmayı gerektirecek bir neden yokken toplumun yapılan bütün kamuoyu araştırmalarında toplumun yüzde 70’i yüzde 70’inden fazlası erken seçim olmasın diyor. İnsanlar hep seçimlerden yoruldu. Hem de bu sorunların, birçok sorunu var ülkenin. Çözülmesi için bu sürenin dolmasını kullanılmasını istiyor insanlar. Şimdi böyle bir ortamda yani erken seçim zemini yokken bunu şartları oluşmamışken. Eğer 5 ay sonrası için bir tarih veriliyorsa demek ki önümüzdeki 3 ay içerisinde bir takım böyle olağanüstü gelişmeler olacağı, bu düşünce ya da bu beklentiyle yola çıkılarak böyle bir tarih veriliyor. Değilse yani bunu Sayın Akşener, kendisi de kamuoyu araştırmaları yaptırıyor. Toplumda böyle bir beklentinin olmadığını kendisi de görüyor.
Acaba yani erken seçim cümlesinin içine Biden’ı da eklediğine göre, Biden döneminin ilk başlamasıyla birlikte işte Türkiye'de öyle bir şeylerin olması ve bunun erken seçim şartlarını zorunlu hale getirmesini mi bekliyor. Böyle olacağını mı düşünüyor gibi sorular zihnimize üşüşüyor. Doğal olarak ben bugünkü yazımda da bunun üzerinde durdum durmaya çalıştım. Bunun dışında tabii yani, 2018 evet bir seçim oldu. Erken seçim oldu ama şartlar açısından 2018’de önceden görebiliyorduk. Ben Şubat ayında o yılın mesela Şubat ayında yazdım. Erken seçim egzersizleri hem MHP tarafından AK Parti tarafından, seçimler 2019’a kalmayacak diye dinledik, duyduk. Bunları yazdık o zaman. Ve sonra da gerçekten erken seçim için oldu. Fakat şu anda yani böyle bir şey konuşulmuyor. Yani konuşulsa da bunun bir geçerliliği, bunun şartlarının oluştuğuna gereken herhangi bir işareti yok. Ne Ak Parti çevrelerinde ne MHP çevrelerinde bu anlamda bir erken seçim bu yıl içinde hatta zamanından önce bir erken seçim yapılacağına dönük herhangi bir görüş ne açık programlarda ne kapalı sohbetlerde böyle bir şeyle karşılaşmadım ben. Dolayısıyla yani burada da şuan ki mevcut şartlarda erken seçimin ne şartları oluşmuş durumda ne de gerçekten Türkiye'nin buna ihtiyacı var diye düşünüyorum
