Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi, bilinen adıyla İstanbul Sözleşmesi, kadına yönelik şiddet ve aile içi şiddetle mücadele amacıyla, Avrupa Konseyi tarafından 11 Mayıs 2011'de İstanbul'da imzaya açıldı.
Adından da anlaşılacağı gibi Avrupa Konseyi tarafından desteklenen sözleşme tarafları bağlıyor.
Yani imza koyan devletler sözleşme hükümlerine bağlı kalmayı taahhüt ediyor.
Bu taahhütler bağımsız uzmanlar grubu tarafından takip ediliyor.
Toplumsal cinsiyet eşitliğini ve kadına yönelik şiddetle mücadeleyi güvence altına almayı amaçlayan sözleşmeyi 11 Mayıs 2011’de ilk imzalayan ve 24 Kasım 2011’de ilk onaylayan ülke Türkiye, oldu.
Aradan 9 yıl geçti.
Şimdi sözleşme tekrar tartışmaya açıldı.
Bunu büyük bir hata olarak niteleyenler Türk aile yapısını çökertecek, toplumsal dokusuna ağır hasar verecek bir sözleşme olarak niteliyorlar.
Eleştiriler özellikle cinsel kimliğin doğuştan değil sonradan kazanıldığı yönündeki tespit ve LGBT gibi yönelimlere kapı araladığı, ailelerin yatak odalarına karışıldığı, kadının istismarına açık olduğu, evlilikleri onarmak yerine yıkmayı kolaylaştırdığı noktalarında yoğunlaşıyor.
Sözleşmeyi sahiplenenler ise iddiaları reddederken aile içi şiddeti sona erdirme, kadınların haklarını güvence altına alma bağlamında önemli kazanımlar getirdiğine vurgu yapıyor.
Sözleşmeyi kim ne kadar okudu, ne kadar bilgi sahibi söylemek çok da kolay değil.
Ancak okuma alışkanlığı ile ilişkimizi dikkate aldığımızda en azından medya üzerinden bilgilendirmelerin gerçekleştiğini, bilgi olmasa da fikir sahibi olarak kabul edilebileceğimizi varsaymak mümkün.
Nihayetinde tartışma konusu olan bu sözleşmeyi “Sokaktayız” ekibi de mercek altına aldı.
Mikrofonu kaptı ve doğrudan millete sordu. “Sözleşmeyi biliyor muyuz?” sorusunu araştırdı, kaldırılsın mı sürdürülsün mü sorusunun cevabını aradı.
İşte “Sokaktayız” programının “İstanbul Sözleşmesi” yayında…
