Abbas Güçlü pandemi döneminde eğitimde alınan önlemleri değerlendirdi

Milliyet Gazetesi Yazarı Abbas Güçlü, İngiltere ve Almanya'nın eğitimi sürdürebilmek için aldığı önlemleri örnek vererek "Bizim de artık bu tür adımlar atmamız gerekiyor. Biz sadece kapatma ile işi çözmeye çalıştık. Oysa öğrencilere çok daha büyük görev yükleyebiliriz." dedi.
Ankara Masası
|
21 Nisan 2021, Çarşamba - 20:45
Abbas Güçlü pandemi döneminde eğitimde alınan önlemleri değerlendirdi

Milliyet Gazetesi Yazarı Abbas Güçlü, Ankara Masası özel yayınında eğitimde salgın sürecini değerlendirdi.

Güçlü, haziranda sınavların sıkışacağını tam kapanma olacaksa bir an önce olması gerektiğini belirterek "Şimdi tabii pandeminin varlığını yok sayamayız pandemi tavan yapmış durumda. Böylesi bir ortamda ille de sınavları yapın demek doğru değil. Ötelendiği zaman da öğrencilerin motivasyonu bozuluyor. Onu da çok iyi biliyoruz. Yani nereden bakarsanız bakın hangi kararı alırsanız alın çok eleştiri gelecektir. Burada birinci öncelik sağlık olmalı. İkinci öncelik de mutlaka bu sınavları zamanında yapmak olmalı. Yani sınavlardan önceki 3 Haziran, 5 Haziran derken haziran ayı içerisinde çok sayıda sınav var. O yüzden eğer bir kapanma olacaksa tam kapanma, bu kapanmanın biran önce gerçekleşip haziran ayını biraz rahatlatmak gerekiyor. Yoksa sınavlarda ciddi sıkıntılar çıkar ve onlar sürekli ötelenerek siyasetin üzerinde de yoğun baskı yaratabilir. İlle de bir kapanma olacaksa biran önce olmasından yanayım diyorum. Yoksa sınavlar riske girebilir." diye konuştu.

"Bizim artık bu tür adımlar atmamız gerekiyor"

İngiltere ve Almanya'nın eğitimi sürdürmek için pandemi sürecinde aldığı önlemleri anlatan Güçlü şunları kaydetti;

Şimdi İngiltere modelinde çocuklara hep ben şunu diyorum; sınav odaklı eğitimin yerine yaşam odaklı bir eğitim öğretmemiz gerekiyor. İngiltere'de bütün çocuklara test yapmayı Covid testi yapma öğretilmiş. Nasıl yapılıyor, parmağınıza batırıyorsunuz toplu iğneyi gibi ince bir şeyi, ondan sonra turnusol kağıdı gibi kağıtlar var orada testinizi kendi kendinize ölçebiliyorsunuz. Ölçtükten sonrada bilgisayarlara kaydederek okullardaki durum günbegün takip ediliyor. Yani olay pozitif bir çıktığında anında bakanlık devreye giriyor. Hızlı müdahale ekipleri gelerek ona müdahale ediyor.

Almanya'da yine benzeri hızlı testler oluşturmuşlar, onlar da yine aynı şekilde okullarda hazır ve nazır duruyor. En ufak bir şey olduğun da öğrenciye müdahale ediyorlar ve dolayısıyla okul karantina altına alınıyor ya da öğrenci anında diğer öğrencilere bulaştırmadan kontrol altına alınıyor.

Bizim de artık bu tür adımlar atmamız gerekiyor. Baştan beri bunu yapmamız gerekiyor.

Biz sadece kapatma ile işi çözmeye çalıştık. Oysa öğrencilere çok daha büyük görev yükleyebiliriz.

Çünkü nüfusun üçte ikisi nerden bakarsanız bakın öğrenci ve veli. Yani eğer okullarda biz pandemiyi önleyemezsek, salgını önleyemezsek Türkiye genelinde önlememiz çok çok zor.

Bu açıdan okulların biraz daha dinamik hale gelmesi lazım. Peki, pandemi devam ederse derslik sayımızda bir artış var mı? Hayır. Yeni önlemler mesela, 3 kişilik sıralar ya da 2 kişilik sıralar tek kişilik hale getirildi mi? Hayır. 45 kişilik sınıflar ya da 30 kişilik sınıflar 15 kişiye indi mi? Hayır. Hijyen koşullar sağlandı mı mesela her 25 - 30 öğrenciye bir tuvalet bir lavabo düşecek şekilde bir düzenleme yapıldı mı? Hayır.

Bunların biran önce yapılması gerekir. Yani kan testleri de onun bir sonraki aşaması. Koridorları mesela ayırdılar belli koridorlardan giriş yapılıyor bu ülkelerde belli koridorlardan çıkış yapılıyor ki öğrenci karşı karşıya gelmesin. Yani önemli vakalar hep karşı karşıya gelmekten kaynaklanan vakalar onun bile önüne geçilmiş. Bizim bunları biraz daha düşünüp buna biraz daha kafa yormamız gerekiyor.

Biz gelecek geçecek diye hep hesapladık. İşte geçen baharda bitecekti sonbaharda ve biz kışa rahat girecektik. Kış bitsin yaza rahat gireceğiz dedik. Şimdi işte yazı da nasıl geçireceğimiz tereddüt halinde. Umarız ki bu yaz öncesinde biter ve turizmde de bir canlılık kazanılır. Sonbahara tamamıyla Covid’ten kurtulmuş olarak gireriz diye düşünüyorum. Çünkü yerli aşılar geliyor onlarla birlikte Türkiye'nin aşı sorunu da tahmin ediyorum, ortadan kalkacaktır.

"El kaslarının gelişmesi lazım"

Birçok sektörde olduğunu gibi, eğitimde de ciddi pratik sorunu olduğunun altını çizen Güçlü "İlkokuldan başlayacak olursak, ilkokul birinci sınıf öğrencisi sadece okuma yazma bilmesi gerekmez. El kaslarının gelişmesi lazım el kasları çok çok önemli. Bu da kalemle gelişen bir şeydir ve dikkatini yoğunlaştırması gerekir. Neredeyse hiç öğretmen yüzü, okul yüzü görmeden bazı öğrenciler 3. sınıfa geçecekler ki bu bir eksiklik. Yine doktorlarda hemşirelerde ve diğer pek çok meslekte de elle kontrol elle teşhis diye bir olay vardır. Yani elinizi değmeden hissedemeyeceğiniz olaylar vardır. Yine laboratuvarlarda bazı deneyler sanal ortamda yaparak onun sonuçlarını göremezsiniz. Bir mühendis testleri laboratuvarda yapmak zorundadır. Pek çok öğrenci bu zorunlu uygulamalı dersleri almadan mezun durumuna geldi. Bu yüzden yaz aylarında mı olur sonraki yıllarda mı olur mutlaka bir telafi eğitimin, bu pratik dersleri vererek telafi eğitimin zorunlu olmasa da öğrenmek isteyenler için açık bir şekilde tutulması gerekir. Öğrenci mezun olsa da o kapının ona açık hale gelmesi gerekir. Gelip o eksik bilgilerini ya da eksik pratiklerini tamamlaması gerekir. Bunların düşünülüyor, konuşuluyor, olması lazım. Başka ülkelere baktığımız zaman bunlar konuşuluyor." şeklinde konuştu.

"Kura ile yapsınlar bu eziyet çekilmesin"

Güçlü, uzaktan eğitimde notların şişirildiğini, lise veya üniversitelere girişte seçiminin nasıl yapılacağını sorarken "Biz tek şeye odaklandık. Sınavlar yapılacak mı, yapılmayacak mı? Sınavların içeriğinde ne sorulacak ne sorulmayacak. Sınav dediğimiz olay da sadece sevinen öğrenci hayaline kavuşan öğrenci sayısı yüzde 5-10’u geçmez. Yüzde 90 ne olacak? Mesela bu sene liselerde sınavla öğrenci alan okulların toplam kontenjanı yüzde 20’in altında. Tamam da geri kalan yüzde 80 öğrenci nasıl girecek not ortalaması ile. Bakıyoruz ki herkes yüzle şişirilmiş not ortalaması herkeste var. O zaman nasıl bir sıralama olacak? Yani siz 100 öğrenci alacaksınız 500 kişi başvurdu. 5’nin notu da 100 üzerinden nasıl seçim yapacaksınız?  O zaman diyorlar ki yaşa bakacağız. O zaman baştan yaşa bakın. Galatasaray ilkokulunda 20 yıldır kurayla öğrenci alınıyor ki Galatasaray Türkiye'nin en iyi okullarından birisi.  Bir sorun çıkmıyor. O zaman bütün bu sınavlara niye gerek var kura ile yapsınlar kurayla bitsin ve bu kadar eziyette çekilmesin.  Eğer yaşa bakarak öğrenci alma noktasına gelindiyse. Yine aynı şekilde üniversitelerde de yani üniversitelere girsen mezun olsan ne olacak? Yüzde 70’e yakını işsiz geziyorsa üniversite mezunlarının kendi öğrenim gördüğü alanda iş bulamıyorsa o zaman üniversite sınavlarına bu kadar odaklanmanın çok fazla bir anlamı yok." dedi.

"Ekran bağımlılığı uyuşturucu bağımlılığından daha beter"

"Şimdi biz devlet olarak çocuklarımızı 7- 8 saat ekran karşısına kilitledi" ifadeleriyle ekran bağımlılığının arttığına dikkat çeken Güçlü "Biz çocuklarımıza hangi yetkinlikleri kazandırdık ona bakmamız lazım. Günde çocuk 500 soru çözüyor ama iki yumurta kırıp karnını doyuramadığını bu pandemi döneminde gördük. İşte sıkıldılar hobileri yok.  Çünkü test çözmenin dışında bir hobi kazandırmadık çocuklarımıza. O yüzden de demoralize oldular. Ve şimdi diyoruz ki ekran başına pandemi öncesinde Yeşilay’ın reklamları vardı, ekran bağımlılığı uyuşturucu bağımlılığından daha beter diyordu. Aman çocuklarınızı ekrandan uzak tutun diyordu. Şimdi biz devlet olarak çocuklarımızı 7- 8 saat ekran karşısına kilitledik. Yani böyle bir şey olmaz. Bunların biraz çok yönlü olarak düşünülüyor, konuşuluyor olması lazım." diye konuştu.

"En çok kabahatte ülkenin gidişatına yön verenlerde"

Korona salgının bir an önce daha çok ciddiye alınması gerektiğini ifade eden Abbas Güçlü "Bu konuların Türkiye'de artık halkın gündemine de siyasetin gündemine de medyanın gündemine de giriyor olması gerekir. Ama biz hiçbir şey yokmuş gibi yola devam ediyoruz ama her gün 300 üzerinde ölü var ve ateş düştüğü yeri yakar misali her evde büyük acılar yaşanıyor. Yani bunun biraz artık ciddiye alınması gerektiğini anlamamız ve ona göre kendimize yön vermemiz gerekiyor. Bu konuda başkalarından ne bekliyorsak kendimizin önce yerine getirmemiz gerekiyor ama son haftalarda bakıyoruz yine hiçbir şey olmamışçasına yine cenazeler, kongreler, maçlar, eğlenceler hiçbir şeyden bir eksiklik yok. Yaz geldiği zaman bu daha da yükseldiği zaman ne olacak? Ben 20’nin altına indiği zaman ölüm sayısı oh be dedik yırtıyoruz galiba kurtuluyoruz derken 16 – 17’lere indi. Şimdi bir anda 300’ün üzerine çıktı. Vaka sayısı 60 binin üzerine çıktı. Bunda herkesin kabahati var ama en çok kabahatte ülkenin gidişatına yön verenlerde, bu şeylerin şakası olmaz. Bu konunun ciddiye alınması lazım ve herkesin de bu kurallara uyması gerekir." dedi.

" 3 yıl, 5 yıl sonra yeni bir virüsle karşı karşıya kalacağız"

Güçlü, bilim insanlarının önümüzdeki süreçte daha çok salgın yaşanacak uyarılarını hatırlatarak, sözlerine şöyle devam etti;

Biz günü kurtarıyoruz hep uzun vadeli projeler yapmıyoruz. Yani pandeminin bu kadar uzun olabileceğini tahmin etmedik. Ama bilim insanları bunu aylardır yıllardır söylüyor. Diyorlar ki içinde bulunduğumuz yüzyıl pandemi yüzyılı olacak. Bugün koronadan kurtulsak bile 3 yıl, 5 yıl sonra yeni bir virüsle karşı karşıya kalacağız.  Bunun anlamı biz 1 yıl, 3 yıl, 5 yıl sonra yeniden bir virüsle salgınla karşı karşıya kaldığımız zaman bugünden çok ders almış olarak işte derslik sayımızı artıracağız, sınıf mevcutlarını düşüreceğiz, ona göre toplanma alanları ya da farklı işte hastaneler oluşturacağız.

Bunları yapmamız gerekiyor yapmadık. Deprem konusunda İstanbul'da büyük deprem olacağını ben gazeteci olarak 20 yıldır duyuyorum ve bu geliyor bir şekilde geliyor. Peki, ne yaptık ne yapıyoruz ondan sonra vah vah diyeceğiz.

Yani bu konuda çok daha fazlasını yapılması gerekiyor. Türkiye dışarıya baktığınız zaman Birleşmiş Milletlere bağlı 180 – 200’e yakın ülke içerisinde gerçekten ilk 20 - 30 içerisinde olur. Sağlık altyapımız çok iyi. Bu konuda samimi çabalar var ama lakaytlık konusunda da yani sadece bu konuyu değil, ciddiye almamak konusunda da her konuda olduğu gibi sağlığımızı da ciddiye almıyoruz . 

Aşı tartışmalarını eleştiren Güçlü " Kimi hala aşıyı tartışıyor. Aşı vurulmak isteyen vurulmak istemeyen direk isimlere ayrıldı. Aşı vurulmak istemeyenler kamu sağlığını riske sokuyorsa onlar için ne yapılacağı o da onun hakkıdır. Onların da düşünülüyor, konuşuluyor olması lazım. Kamu sağlığının her şeyden daha önce olması gerekiyor.  Bu konuda bilincin oluşturulması gerekiyor ve biz bu bilinci televizyonlarda, derslerde ya da farklı bir şekilde çocuklarımıza kazandırmamız gerekirken en azından uzaktan eğitim derslerinin hala yüz yüze eğitimdeymiş gibi sınav yarışı içerisinde 8, 12’leri açıyor. 8 ve 12 demek sınav demek yani sınav odaklı bir eğitim olur mu, hele bu dönemde insanlar can derdindeyken bütün yeteneklerini ilgilerini donanımlarını kaybetmeleriyle yüz yüze kalmışken kayıp nesillerden söz edilirken bizim hala sınavları konuşuyor olmamız gerçekten abes.

Sınav dediğim gibi yüzde 5’i yüzde 10’u sevindiren bir husus geriye kalanı enkaza çeviriyor. O sınavı kazanamayan öğrencilerin yerinde hiç kimse olmak istemez.

Devletin artık bu işi biraz ciddiye alması gerekiyor. Velilerin bu işi ciddiye alması gerekiyor. Siyaset veliden gelen vatandaştan gelen tepkiye bakar. Vatandaştan bir tepki gelmediği içinde Ankara yani siyaset ciddiye almıyor. Ben siyasetin suçu kadar anne babaların da bu konuda suçu var. Çocuklarını eğer gerçekten seviyorlarsa, onların geleceklerine gerçekten önem veriyorlarsa eğitimlerine de önem vermeleri gerekiyor. Şu sınav odaklı eğitimden artık bizi kurtarın diye haykırması gerekiyor." ifadelerini kullandı.

"Siyasetçi seçime bakar"

Z kuşağının sandığa gitmeme ihtimalinden bahseden Güçlü "Seçim, siyasetçiler sadece oraya bakarlar. Bakın göreceksiniz eğer son önümüzdeki seçime kadar bir şeyler yapılmazsa ya iktidar ya da muhalefet konusunda Z kuşağı dediğimiz kuşağın pek çoğu sandığa gitmeyecektir. Onlarla birlikte hem siyasete küsen, hem iktidara, hem muhalefete küsen pek çok insan da sandığa gitmeyebilir. Onları sandığa yeniden siyasete yeniden kazanmak için ki mutlaka gelmeleri gerekir demokrasinin işlemesi için.  Onları kazanmak için projeler üretmesi gerekir hem iktidarın hem muhalefetin. Bu konuda hiçbir şey yapmazlarsa gerçekten onları eğitime olduğu gibi demokrasiye de sandığa da küstürmüş oluruz ki buna da hiçbirimizin hakkı olmamalı." şeklinde konuştu.

http://www.ankaramasasi.com/haber/724241/abbas-guclu-pandemi-doneminde-egitimde-alinan-onlemleri-degerlendirdi
İlginizi Çekebilir

Yorumlar (0)

Yorumunuz İletilmiştir.