Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Ankara İl Başkanı Ali Hikmet Akıllı, Gazete Duvar'dan Serkan Alan'a konuştu.
Akıllı, yapılacak bir seçim için 4 aydır çalışmaların yapıldığını, avukat örgütlenmesini de organize ettiklerini belirtti. Seçim hazırlıklarının haziran ayında tamamlanacağını söyleyen Akıllı, haziran ayı sonrasında herhangi bir tarihte yapılacak olan seçimlere hazır olduklarını belirtti.
"Odak gruplarıyla bir araya gelerek çalışıyoruz" diyen Akıllı, "Genel başkanımızı daha lokal gruplarla bir araya getiriyoruz. Çok bilinmez örneğin biz bir ilçemizde genel başkanımızı 20 tane aktif, camilerde imamlık yapan imamla bir araya getirdik." dedi.
Soru-cevap bölümü;
Türkiye seçim hattına girdi. Siz seçim hazırlıklarına il örgütü olarak başladınız mı? Hangi aşamadasınız?
Seçim hazırlığında bizim için en önemli şey seçim güvenliğini sağlamak. Bunun ana unsuru da sandık görevlileri, gözlemciler ve hukukçu örgütlenmesi. Ankara’da seçim günü bu görevler için 40-45 bin kişiyi mobilize etmeniz gerekiyor. Bunun yanında yurt dışında kullanılan oyların sayımları Ankara’da. Sayım yapılırken orada da 2 bin civarında kişi görev alıyor. Biz bunun çalışmalarını 4 aydır yapıyoruz. Sorumlularımızı belirledik ve genel merkezimizle birlikte avukat örgütlenmesi organize ediliyor. Bütün seçim hazırlıkları haziran ayı sonu bitmiş olacak.
Kasım ayı gibi bir baskın seçim söz konusu olursa buna hazır olacaksınız öyle mi?
Haziran ayının sonunda herhangi bir tarihte yapılacak seçime biz hazır olacağız.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Ankara İl Örgütü’nün yemeğinde bir çağrı yaptı ve bu konuşma tüm Türkiye’deki örgüte mesaj gibi yorumlandı.
Biz Kemal Bey’in o günkü konuşmasını basıp dağıtacağız. Arkasına İkinci Yüzyıl Beyannamesini de ekleyeceğiz. O konuşma örgüte bir kılavuz olacak.
Kılıçdaroğlu örgüte seslendiğinde, "çalınmadık kapı bırakmayın", "eski hatalardan ders çıkarın", "Bu yemek biter bitmez çalışmaya başlayacaksınız, sabaha bırakmayacaksınız" dedi. Siz bu açıklamaları nasıl okudunuz?
O günkü yemek parti içi eğitim toplantısı gibi oldu. Benim için bilinmez değil genel başkanımızın orada söylediği. O gün orada bin 160 kişi vardı ve hepsi örgüt üyesiydi. Genel başkanımız orada doğrudan örgüte seslenme imkânı buldu. Bizim az oy aldığımız kesime ulaşmak ve bu hedefi vurgulamak önemliydi. Oturduğunuz yerde vatandaşı ayağınıza çağırarak bir şeyler etkili olmuyor. Doğrudan dokunmak ve temas etmek gerekiyor. Ev ev ziyaretler yaparak seçmenin oyuna talip olacağız.
CHP’nin kemik oyunu aldığı kesimin dışında kalan seçmenlere ulaşmak gibi bir amacınız var. Bunun için Ankara’da ne yapıyorsunuz?
İki temel strateji üzerine çalışıyoruz. Bizim dışımızdaki kesimlere nasıl gidiyoruz? Biz saha çalışmalarına Ankara’nın çevre ilçelerinden başladık. İlk göreve geldiğimizde yaptığımız şey Ankara’nın 16 çevre ilçesini ziyaret etmek oldu. Buralar bizim az oy aldığımız belediye kazanamadığımız yerlerdi. CHP’yle ilgili bazı kesimlerde, özellikle muhafazakâr kesimlerde bir olumsuz algı var. Bizim oy istemeden önce bu algıyı kırmamız gerekiyordu. Aradaki mesafeyi küçültüp konuşabilir hale gelmek. Geçmişte dile getirilen, "makarnaya oyunu satan adam" gibi söylemlerle seçmeni küçümseyerek vatandaşın oyunu alamazsınız. Vatandaş aptal değil. Genel başkanımızın vurguları arasında bu da vardı. Bize oy vermeyen kesimi anlamamız, onlara da kendimizi anlatmamız lazım. Ben arkadaşlarıma, "Evlere girin ama gerekirse oy istemeyin” diyorum. "CHP’li kimliğinizle oturduğunuzda aynı ekonomik sorunları, çocuklarınızı konuşacaksınız" diyorum. Biz uzun süre buna çalıştık. Halkın partisini halka gösterdik. Sadece partiyi değil partilileri de.
Biz bu dönem odak gruplarıyla bir araya gelerek çalışıyoruz. Ne yapıyoruz? Genel başkanımızı siyasi görüşüne bakmaksızın muhtarlarla, bize bugüne kadar oy vermemiş kesimlerle bir araya getiriyoruz. Bunu bazen basına açık bazen de kapalı yapıyoruz. Öte yandan genel başkanımızı daha lokal gruplarla bir araya getiriyoruz. Çok bilinmez örneğin biz bir ilçemizde genel başkanımızı 20 tane aktif, camilerde imamlık yapan imamla bir araya getirdik.
Yakın bir dönemde mi?
Bir beş ay oldu. Basına açık değildi. Sorunlarını anlatmaktan çok asıl soruları CHP’yle ilgiliydi. "PKK’yla ilgili ne düşünüyorsunuz", "Başörtü ilgili ne düşünüyorsunuz" gibi sorular sordular.
Muhafazakâr kesim CHP’yi anlamaya mı çalışıyor?
Aynen öyle. Genel başkanımız da onlara CHP’yi anlattı. Bunun dışında iş insanlarıyla genel başkanımızı görüştürüyoruz. Kendini "ülkücü" diyenlerle de bir araya getirdik. Bir akşam temizlik işçileriyle bir araya getirdik.
CHP seçime giderken, toplumun tüm kesimlerinin sorunlarını ya da duygularını teşhis mi etmeye çalışıyor bu görüşmelerle?
Kesinlikle. Bir yandan da partimiz çeşitli çalıştaylar düzenliyor. Bunu yaparak da sivil toplum kuruluşlarıyla bir araya geliyorsunuz. Önümüzdeki dönemde CHP’nin o alanla ilgili politikalarını o işin tüm bileşenleriyle oluşturuyorsunuz. Örneğin bugüne kadar Çankaya’da ve Yenimahalle’de bir tane çalışma yapmadık, yapmayacağız da. Genel başkanımız demiryolunun kuzeyini, Pursaklar’ı, Altındağ’ı, Sincan’ı, Keçiören’i tarif ediyor.
Son yerel seçimlerde Mansur Yavaş belediye başkanlığını CHP’den kazandı fakat ittifak ile bu ayrı bir dinamikti. Sizin CHP olarak gelecek genel seçimlerde Ankara’daki oy hedefiniz nedir?
Önceliğimiz CHP’yi Ankara’da birinci parti yapmak. AK Parti’nin önünde bir sonuçla sandıktan çıkmak istiyoruz ve bugün yüzde 33’e yüzde 31 öne çıkmış gözüküyoruz. Bu yetmez. Bu zamana kadar ulaştığımız en yüksek oran yüzde 34 ve asıl hedefimiz bunun üzerine çıkmak.
Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Millet İttifakı’nın aldığı oy oranı da önemli olacak.
Cumhurbaşkanı adayımız için hedefimiz yüzde 50’nin üzerinde bir oy almak. Aslında 16 Haziran 2017’deki anayasa referandumunda Ankara’da elde edilen yüzde 51’in üzerindeki ‘Hayır’ın etkisi devam ediyor.
Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem çağrısıyla altı siyasi partinin lideri dört kez aynı masada bir araya geldi. Siz de il başkanları düzeyinde ortak fotoğraf vermiştiniz. Bu masadan çıkacak cumhurbaşkanı adayı için sahada birlikte nasıl çalışacaksınız?
Ortak çalışmanın ölçüsünü yapılacaksa altılı masa belirleyecektir. Fakat propaganda anlamında ortak bir çalışmanın olacağı kanaatinde değilim. Biz birbirinden farklı siyasi partileriz ve hepsinin kendi kimliğini koruması lazım. Elbette ortak cumhurbaşkanı adayımızın topluma söyleyeceği şeyler vardır. Biz seçim güvenliği için altılı masa olarak birlikte çalışacağız.
Siz son etkinliğinizde cumhurbaşkanı adayınızın belli olduğunu söylediniz ve bir sinevizyon gösteriminde "Çankaya seni bekliyor" sloganını kullandınız. Parti içerisinde de Kemal Kılıçdaroğlu’nun cumhurbaşkanlığı adaylığı dile getiriliyor. Saha ne diyor? Saha Kılıçdaroğlu’nun aday olması gerektiği yönünde telkinde bulunuyor mu?
Büyük bir kesimde var. Ama tereddüdü olan kesimler de var. AKP’nin yaratmaya çalıştığı bir algı var. Maalesef bizim bazı seçmenimiz AKP propagandasının etkisi altında kalıyor. İktidar sayın genel başkanımızın seçimi kazanamayacağı yönünde bir algı oluşturmak için her şeyi yapıyor. Bunun örneklerinden birisi İçişleri Bakanı’nın danışmanının Alevi köylerini gezerek yaptığı olumsuz propaganda. Burada bir endişe de var. Ezilmiş ve ötekilenmiş bir toplumdaki algı ve endişeyi kaşıyarak sayın genel başkanımızın geri adım atılmasını sağlamaya çalışıyorlar. Farklı söylemler üretseler de iktidar sayın Kılıçdaroğlu’nun aday olmasından endişeli. Böyle olmasaydı propagandasını yapmazlardı.
Yani iktidar da Kılıçdaroğlu’nun kazanma ihtimalini görüyor mu?
Kesinlikle. Kamuoyu yoklamaları da bunu gösteriyor. Sahadaki gözlemimiz, genel başkanımızın seçimi kazanmakla ilgili sorunu yok. Elbette toplumun yüzde yüzünün oyunu alamayacak ama herhangi bir adayımız da alamayacak. İhtiyaç olan yüzde 50+1. “Farkın çok olması lazım çalarlar” diyorlar. Hayır çaldırmayacağız. Genel başkanımızın seçilmekle ilgili bir kaygısı olduğu kanaatinde değilim. Burada hep inanç meselesi dile getiriliyor.
Yakın dönemde Alevi aday tartışması da yaşanmıştı. Bu tartışmayı nasıl değerlendiriyorsunuz?
Çok çirkin. 21. Yüzyılda bu tartışmanın yapılması bu ülkeye yakışmıyor. Kendine ülkücü diyen, milliyetçi diyen kesimin böyle bir derdi yok. Adını vermeyeyim MHP’li bir belediye başkanıyla konuşma fırsatı yakaladım. "Böyle böyle" deniyor dediğimde, "Ya geçin bunları Türkiye bunları aştı" dedi. Elbette hâlâ bu konularda muhafazakârlığını koruyan bir kesim var Türkiye’de ama bunların çoğunluk oluşturmadığını düşünüyorum.
Bu aslında Türkiye için bir fırsat. Bu Türkiye’nin önemli fay hatlarından biri. Biz 70’li yıllarda yaşanan Maraş’ı unuttuk derken yakın bir tarihte 92’de Sivas’ı yaşadık. Sayın genel başkanın adaylığının, bu fay hattının onarılması, bu toplumsal birliğin sağlanması için fırsat olduğu kanaatindeyim. Kılıçdaroğlu’nun adaylığı bu fay hattını tamir edebilir.
Öte yandan sayın genel başkan olmasaydı bu altılı masa da kurulamazdı. Bu masayı kuracak ve bugüne kadar getirebilecek bir başka isim bilmiyorum. Fırsat verilseydi başkaları olur muydu bilmiyorum ama benim iddiam bu. Bu masa biz parlamenter sisteme dönünceye kadar bu ülkeye lazım. Bunu devam ettirebilecek olan kişi de sayın Kemal Kılıçdaroğlu. Mesele sadece seçimi kazanmak değil, seçimden sonrası da önemli. Bu ülkede rejimi değiştirdiler. Bizim bu rejimi yeniden değiştirmemiz, demokratik parlamenter sistemi inşa etmemiz lazım. Bir insan oraya koyacaksınız, o sorunsuz bir şekilde hem altılı masayı bir arada tutacak, zamanı geldiğinde de kompleksiz bir şekilde kenara çekilmeyi bilecek. Bu insan genel başkanımız.
Peki son olarak bu seçimin sonuçlarını size göre ne belirleyecek?
Birincisi ekonominin, ikincisi de özgürlüklerin belirleyeceği kanaatindeyim. Demokrat Parti’nin "Yeter Söz Milletindir” sözü vardı. AKP bugün ülkeyi bu hale getirdi. Milletin artık konuşamadığı, gazetecilerin yazamadığı bir ülke haline geldi. Şimdi sosyal medyayı kontrol etmek için yeni bir düzenleme geliyor. Her otoriter rejim gibi bu rejim de milletin, aydınların, bilim insanlarının sesini kısmaya çalışıyor. Türkiye bu tek adam rejiminin doğru bir iş olmadığını anladı. Yoklamalar da bunu gösteriyor. AKP’ye oy veren önemli bir kesim de bu rejimin doğru olmadığını anladığını düşünüyorum.