Ghebreyesus, örgütün Cenevre merkezinde yapılan basın toplantısında, bugün Uganda'da, Eylül 2022'de patlak veren Ebola salgınının son bulduğunun bildirildiğini hatırlatarak, Uganda hükümeti, vatandaşları ve sağlık çalışanlarını tebrik etti.
Ebola salgınının bittiğini ancak DSÖ'nün Uganda'ya taahhüdünün sonlanmadığını söyleyen Ghebreyesus, Uganda'nın sağlık sistemini güçlendirmeye devam edeceklerini ifade etti.
Ghebreyesus, ilk Kovid-19 vakasının dünya ile paylaşılmasının üzerinden 3 yıl geçtiğini anımsatarak, bu süreçte testlerin ve aşıların geliştirildiğini söyledi.
Omicron varyantının en yüksek seviyelere ulaşmasının ardından paylaşılan vaka sayısında yüzde 90'lık bir düşüş olduğunu belirten Ghebreyesus, vakaları paylaşan ülke sayısının da üçte bir oranında azaldığını kaydetti.
Ghebreyesus, ülkelerin Omicron varyantı döneminde yaptığı test ve vaka paylaşımı seviyelerini koruyamamalarının anlaşılır bir durum olduğunu, ancak hiçbir şey yapmayarak virüsün bitmesini beklemenin de anlamsız olduğunu belirtti.
Ülkelerin paylaştığı verilerin Omicron'un alt varyantı XBB.1.5 gibi yeni varyantların ortaya çıkışı ve yayılmasının takibi açısından önemine değinen Ghebreyesus, ülkelere ellerindeki verileri paylaşma çağrısında bulundu.
Ghebreyesus, dünyanın salgın konusunda bir yıl öncesine göre çok daha iyi durumda olduğunu aktararak, "Geçen yıl şubattan bu yana, DSÖ'nün haftalık olarak bildirdiği ölüm sayısında yüzde 90 azalma var. Ancak eylül ortasından bu yana haftalık olarak bildirilen ölü sayısı 10 ila 14 arasında sıkışıp kaldı. Elimizde bunları önlemek için araçlar varken, dünya bu ölümleri kabul edemez." dedi.
Virüs nedeniyle geçen hafta 11 bin 500 ölüm rapor edildiğini hatırlatan Ghebreyesus, bunların yüzde 40'ının Amerika'da, yüzde 30'arının da Avrupa ve Batı Pasifik bölgesinde gerçekleştiğini ifade etti.
Çin'deki Kovid-19 ile ilgili ölümlerin eksik bildirildiği göz önüne alındığında bu sayının eksik bir tahmin olduğunu ifade eden Ghebreyesus, hayatını kaybedenlerin çoğunun risk grubundakiler ve yaşlılar olduğunu ifade etti.
Ghebreyesus, ülkelerden alınan verilerin kimin ve neden öldüğüne dair net bir tablo ortaya koymada yetersiz kaldığını işaret ederek, şöyle devam etti:
"194 ülkeden sadece 53'ü yaş ve cinsiyete göre ayrılmış ölümler hakkında veri sağlıyor. Dördüncü yılına girdiğimiz salgın sürecinde, tüm ülkelere verileri paylaşma çağrısında bulunuyoruz. Ne kadar çok veriye sahip olursak, salgına dair o kadar net bir tablo elde ederiz. Tüm ülkeleri, başta yaşlılar olmak üzere, risk altındaki grupları aşılamaya odaklanmaya davet ediyoruz. Tüm insanları, gerektiğinde kendinizi ve başkalarını korumak için tüm önlemleri almaya davet etmeye devam ediyoruz."
Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyinin aldığı kararla kuzeybatı Suriye'ye yönelik BM sınır ötesi yardım mekanizmasının 6 ay süreyle uzatılmasını memnuniyetle karşıladıklarını da dile getiren Ghebreyesus, bu kararın DSÖ açısından, bölgede bulunan 4 milyon kişiye sağlık ve insani destek sağlanması açısında kritik öneme sahip olduğunu söyledi.
Ghebreyesus, bu kararın Suriye'deki insani durumun daha kötüye gittiği bir dönemde alındığına işaret ederek, ülkede çatışmanın başladığından bu yana insani ihtiyaçların en yüksek seviyeye ulaştığını belirtti.
Suriye'nin kolera salgınıyla da mücadele ettiğini belirten Ghebreyesus, ülkede on binlerce kişinin bu salgından etkilendiğini ve bu konuda da yardımlarını sürdüreceklerini ifade etti.
Yalnızca Suriye'nin yıkıcı kolera salgınıyla mücadele etmediğini anımsatan Ghebreyesus, geçen yıl ocak ayından bu yana 31 ülkenin, önce yıllara göre yüzde 50 daha fazla kolera vakası bildirdiğini kaydetti.
Ghebreyesus, kolera salgının yayılmasına en çok fırtına, sel ve kuraklık gibi iklim olaylarının vesile olduğunu belirterek, Haiti, Malavi ve Suriye'nin en çok etkilenen ülkeler arasında olduğunu da sözlerine ekledi.