Mustafa Destici: Siyasette hiçbir kirli ilişki Yazıcıoğlu'nu kirletemedi

Büyük Birlik Partisi Genel Başkanı Mustafa Destici, partinin Kurucu Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu'nu anma programında "Siyasete dair hiçbir şaibe onun üzerine bulaşmadı. Siyasetteki hiçbir kirli ilişki onu kirletemedi." ifadelerini kullandı.
Ankara Masası
|
25 Mart 2022, Cuma - 12:16
Mustafa Destici: Siyasette hiçbir kirli ilişki Yazıcıoğlu'nu kirletemedi

Büyük Birlik Partisi Genel Başkanı Mustafa Destici, 13 yıl önce şüpheli bir helikopter kazasında hayatını kaybeden Kurucu Başkan Muhsin Yazıcıoğlu'nu anma programında konuştu.

Destici, Yazıcıoğlu'nun siyasi duruşuna ve kimliğine vurgu yaparken şunları söyledi;

" Muhsin Yazıcıoğlu’nun yanındaydık, bugün de onun ilkelerinin yanındayız"

Liderimizi ve arkadaşlarımızı kaybettiğimiz günden bugüne 13 yıl geçti.

Öncelikle ve yeniden, hepimizin adına; Partimizin Kurucu Genel Başkanı, Şehit Liderimiz Muhsin Yazıcıoğlu’nu; arkadaşlarımız Erhan Üstündağ’ı, Yüksel Yancı’yı, Murat Çetinkaya’yı ve gazeteci kardeşimiz İsmail Güneş’i saygıyla, sevgiyle ve rahmetle anıyorum.

Muhsin Yazıcıoğlu bizim sadece genel başkanımız değildi.

O, bizim, varlığı, yokluğu, mutluluğu, hüznü, inançlarımızı, ideallerimizi, hayallerimizi, sevgilerimizi paylaştığımız kader arkadaşımızdı… Yol arkadaşımızdı… Mücadele arkadaşımızdı…

Gururla ve kararlılıkla ifade etmek istiyorum:

Tanıdığımız ilk günden şehadetine Muhsin Yazıcıoğlu’nun yanındaydık, bugün de onun ilkelerinin yanındayız…

İnandıklarımızın, doğru bildiklerimizin, doğrunun, doğruluğun yanındayız…

Onunla birlikteyken de onu kaybettikten sonra da Muhsin Yazıcıoğlu’nun çizgisinden hiç ayrılmadık.

Milletimiz ve biz ondan razıyız, Allah (C.C.) da ondan ve kaybettiğimiz tüm arkadaşlarımızdan razı olsun.

Peygamber Efendimiz’in (S.A.V.) müjdelediği gibi, inşallah, ahirette de birlikte olacağız. Bunun hayaliyle yaşıyor, bunun hayaliyle mücadelemize devam ediyoruz.

Özlemimiz hiç bitmeyecek.

Acımız hiç dinmeyecek.

Bu bizim kaderimiz.

Hayatlarımızın sonuna kadar, bu duygularla yaşayacak, bu duygularla öleceğiz...

" Kendine dair hiçbir hesabı olmadı"

Muhsin Yazıcıoğlu, hiçbir zaman, kararlarını fayda-zarar hesabına veya politik gerçekliklere göre vermedi.

Muhsin Yazıcıoğlu profesyonel bir siyasetçi değildi. Bunu onun hatırasına hakaret sayarım.

Zaman içinde onun bu duruşunu bir eksiklik olarak değerlendirenler, eksiklik olarak dile getirenler de oldu.

Biz, arkadaşları, kardeşleri, her kararını vicdanına, imanına ve ahlakına göre verdiğinin şahidiyiz.

Kendine dair hiçbir hesabı olmadı.

Her adımını ülkesine, milletine, inançlarına duyduğu sevdayla attı.

Hep hatırladığımız;

“Bir hayalim var;
Bütün vatandaşlarımızın ay yıldızlı bayrağın altında şerefle yaşadığı, bir Türkiye hayal ediyorum.


Bir hayalim var;
Başını örtenle açanın aynı üniversitede yasaksız, kavgasız kardeşçe yaşadığı bir ülke hayal ediyorum.
Bir hayalim var; Kürt, Türkmen, Alevi, Sünni ayrımı olmadan.
Zengin, fakir, yoksul ayrıcalığı görülmeden imtiyazsız, sınıfsız kaynaşmış bir Türkiye istiyorum.
Kısacası balkanlardan Çin Seddi’ne kadar kaynaşmış güçlü bir Türk dünyası hayal ediyorum.”

derken, milletimizin, önüne çıkan engelleri yıkarak yoluna devam etmek için ihtiyacı olduğu o büyük birliği işaret ediyordu…

Hayatı boyunca hep dosdoğru oldu.

Hayatı boyunca doğruluğun bedelini ödemeye razı oldu, bunu bilerek yaşadı ve geriye tek bir adım atmadı.

Hiçbir sermaye grubuyla, hiçbir çıkar odağıyla, hiçbir yabancı güçle, hiçbir gayrimeşru faaliyetle yan yana ya da irtibatlı olmadı.

Onun çıkarları hiç olmadı.

Onun “inandıkları”, "doğruları" ve "dava arkadaşları" vardı; inandıklarından da doğrularından da dava arkadaşlarından da hiç vazgeçmedi.

Siyasete dair hiçbir şaibe onun üzerine bulaşmadı.

Siyasetteki hiçbir kirli ilişki onu kirletemedi.

Son gününe kadar yanında olmuş bir kardeşi dava arkadaşı olarak; son anına kadar, onun hep hayran olduğumuz, hep gurur duyduğumuz insani özelliklerinde herhangi bir değişme olduğuna ya da herhangi bir zaafa düştüğüne şahit olmadık.

Muhsin Yazıcıoğlu’nu belki en çok bunun için sevdik...

Muhsin Yazıcıoğlu belki en çok bunun için bu kadar çok sevildi.

" Aynı çizgiyi takip ediyoruz"

Siyasette, çoğu zaman neticeyi, vasıflarınızdan çok ilişkileriniz belirler.

Devletin ekonomiyle bu kadar iç içe olduğu bir sistemde yerli ve yabancı sermaye, iktidarda kolay diyalog kurabilecekleri, kolay ikna edebilecekleri siyasetçileri tercih ederler.

Türkiye gibi, jeopolitik açıdan hayati önem taşıyan bir yerde bulunuyorsanız küresel güç odakları sizin idari yapınızla, politikalarınızla ve istikametinizle gereğinden fazla ilgilidirler.

Küresel emperyalizmin bu kadar güçlü ve belirleyici olduğu bir çağda, bu gerçeklerden olabildiğince bihaber bir seçmen yapısıyla, anti emperyalist bir tavrınız varsa, zaten ateş üzerinde yürüyorsunuz demektir.

Bunlar, beğenmesek de görmesek de görmek istemesek de bizim gerçeklerimiz.

Bu şartlara uygun bir profil değilseniz önünüze engeller çıkması kaçınılmazdır. Muhsin Yazıcıoğlu’nun da bizim de karşı karşıya olduğumuz ve yaşadığımız durum budur.

Aynı çizgiyi takip ediyoruz.

Bu prensiplerle yaşayacağız, bu yolda yürüyeceğiz ve bu çizgide öleceğiz.

Onun sözleriyle;

“Düz yaşayacağız,

Düz duracağız,

Düz yürüyeceğiz,

Dik duracağız,

Doğru gideceğiz!”

" 1979 yılından beri teşkilatımızın emrinde oldum"

Türkiye’de siyaset, zaman zaman, bazen sıklıkla, tabii seyrinde akmayan tuhaf bir zeminde seyrediyor.

Değerli olan her şey istismar ediliyor.

Bu yola, ya söyleyecek bir sözü olmamanın çaresizliğiyle ya da birtakım kusurları perdelemenin gayretiyle sapılıyor.

Bu tip davranışları sergileyenlerin, zaman zaman Muhsin Yazıcıoğlu ismini de telaffuz ettiklerini görüyoruz.

Değerli Alperen Kardeşlerim,

1979 yılında, 13 yaşında bir öğrenci olarak Ankara’ya geldiğim günden beri, camiamızın içinde ve teşkilatlarımızın emrinde oldum.

Tanıdığım günden beri Muhsin Yazıcıoğlu’nu liderim kabul ettim ve yanından hiç ayrılmadım.

Bugün, Büyük Birlik Partisi’nde ve Alperen Ocakları’nda, hayatları boyunca aynı çizgiyi takip etmiş ve yoluna kararlılıkla devam eden sayısız arkadaşımla, yan yana, omuz omuza mücadele ediyorum.

Yaşımın yettiği kadar, Türk Milliyetçiliği davasına katkısı olmuş, emeği geçmiş hemen herkesi bizzat, istisnasız herkesi ortak arkadaşlarımız dolayısıyla yakından tanıyorum.

Sağlığında ve şehadetinden sonra, camiada saygı duyulan hiç kimsenin ya da bizim dışımızda, herhangi bir alanda milletimizden saygı ve kabul görmüş herhangi bir şahsın, Muhsin Yazıcıoğlu’nun adını, saygı ifade eden cümleler kullanmadan andığına şahit olmadım.

Muhsin Yazıcıoğlu hep zor şartlarla imtihan oldu.

Türkiye’de yabancı istihbarat örgütlerinin savaş alanına çevirdiği, binlerce vatan evladının kalleşçe katledildiği 70’li yıllarda da 12 Eylül sonrasında idamla yargılandığı, çoğunu hücrede geçirdiği darbe döneminin cezaevi şartlarında da Türk siyasetinin çarpık ilişkilerle kirlendiği, siyasetin Türkiye’nin en büyük problemi haline geldiği 90’lı yıllarda ve sonrasında da mensup olduğu camianın en itibarlı, en güvenilen, abide şahsiyetlerinden biriydi.

Onu kaybettiğimiz günden bugüne 13 yıl geçti.

Hala, nadiren de olsa, onun aleyhinde konuşmaya çalışan, bundan fayda sağlayacağını zanneden birilerine rastlayabiliyoruz.

Hala, nadiren de olsa, Muhsin Yazıcıoğlu hakkında hikayeler uyduran, o hikayelerin bir yerine kendini ekleyip, kendisinin de önemli olduğuna inanmaya, kendisinin de önemli olduğuna başkalarını inandırmaya çalışan, lüzumsuz, hasta ruhlu insanlara rastlayabiliyoruz.

Hala, nadiren de olsa, Muhsin Yazıcıoğlu’yla hayatları boyunca hiç yan yana gelmedikleri, hiçbir ideali, hiçbir hedefi, hiçbir zorluğu, hiçbir acıyı paylaşmadıkları halde, partilerinin afişlerinde onun ismini, fotoğraflarını kullanmaya çalışan siyaset bezirganlarına rastlayabiliyoruz.

Tümünün, tüm çarpık davranışların, ayrı ayrı birer istismar olduğunu düşünüyorum.

Herkesi tanıyoruz.

Herkesin cemaziyülevvelini biliyoruz.

Defoları, ahlaki lekeleri, silinemeyecek ölçüde üstlerine yapışmış insanların söylediklerinin bir anlamı da bir değeri de yok.

Öldükten bir hafta sonra çocuklarının bile unutacağı insanların, Muhsin Yazıcıoğlu’yla ilgili söyledikleri şeylerin, bir anlamı da bir değeri de yok.

Muhsin Yazıcıoğlu ismini istismar edenler, geçmişe, bugüne ve geleceğe dair söyleyecek bir şeyi olmayanlar.

Varlık sebeplerini izahta zorlananlar.

Hiçbir uydurma hikayeye ihtiyacı olmayan bir şahsiyet abidesinin varlığıyla ezilip, var olmak için hikayeler uyduranlar.

Üzerlerinde herkesin gördüğü eğretiliği fark edip, sağlam bir desteğe tutunup, duruşlarını güçlendirmeye çalışanlar.

Hayatlarında hep çıkarlarını kovalamış, çıkarları için içeride ve dışarda her türlü ihanetle iş birliğine razı olmuş olanlar.

Hepsini tanıyoruz.

" Hiçbir şeyi ahirete bırakmayacağız"

Bunları ifade etmek bizi mutlu etmiyor ama mücadelemize, taşıdığımız emanetlere, size, dava arkadaşlarımıza karşı sorumluluklarımız, gerçekleri söylemeye bizi mecbur kılıyor.

Onun haklarının da hukukunun da takipçisiyiz. 

Onun emanetlerini, onun emanetlerinin sorumluluğunu, bu dünyada taşımaya, hayattayken olduğu gibi ahirette de birlikte olmaya talip olmuş arkadaşları, kardeşleriyiz.

Çok ağır şartları yaşadığımız 13 yılda, aslında en zor olan, onun hatırasına dair bir şeyler söylemekti. Yokluğuna ne ben ne de arkadaşlarım, bir an olsun alışmayı başaramadık.

Camia olarak, yaşadığımız felaketin yaralarını sarmaya, camiamızı ayakta tutmaya çalışırken, diğer yandan büyük bir ciddiyet, titizlik ve kararlılıkla hukuki süreci takip ettik.

Büyük Birlik Partisi, konuyla ilgili açılan tüm soruşturma ve davalarda, resmi olarak, şehitlerimizin aileleriyle birlikte, taraf ve müdahildir.

Hukukun, şüphelilerin elinde olduğu ve muhataplarınızın tümünün maske taktığı şartlarda bile mücadelemizden vaz geçmedik. Sabrımız, tereddütlerimizden değil, her şeyin, hukuk dairesi içinde, hukuk tarafından ve hukuka uygun yürümesini istediğimizdendir.

Tekraren ifade etmek istiyorum: “Adalet ağır ilerler ama daima hedefine varır.” Ve yine hiç kimsenin şüphesi olmasın, ahirete dair hesapları mahfuz tutarak, bu dünyaya ait olan her hesabın gereğini biiznillah yerine getireceğiz.

Hiç vaz geçmedik…

Hiçbir arkadaşımız hiçbir şüphe duymasın.

Yaşadığımız felaketi bütün yönleriyle aydınlatacağız.

Daha önce de defalarca, kararlılıkla ifade ettim:

“Hukukun, faillerin elinde olduğu” ve “muhataplarımızın tümünün maske taktığı” şartlarda bile mücadelemizden geri adım atmadık.

Ve yine hiç kimsenin şüphesi olmasın: Hiçbir şeyi ahirete bırakmayacağız.

Sabrımız, tereddütlerimizden değil, her şeyin, hukuk dairesi içinde, hukuk tarafından ve hukuka uygun yürümesini istediğimizdendir.

"BBP bizim için asla bir siyasi partiden ibaret olmadı"

O günden bugüne, hiç dinmeyen acımızı içimizde yaşarken, onun emanetleri olan Büyük Birlik Partisi ve Alperen Ocakları’na sahip çıkma, onları adım adım ileriye taşımaya çalıştık.

Onun ideallerine tutunduk, onun şahsiyetini, ahlakını, imanını, cesaretini, dürüstlüğünü; insanımıza, devletimize, milletimize, inanç ve değerlerimize duyduğu bağlılığı örnek almaya çalıştık.

Çok çalıştık, çalışmaya devam edeceğiz.

Büyük Birlik Partisi, bizim için asla bir siyasi partiden ibaret olmadı.

Sınırları anayasa ve yasalarla çizilmiş bir kurumsal yapıda görev yaparken, aynı zamanda mensuplarının ve sevenlerinin oluşturduğu büyük bir ailenin ferdi olduğumuzu hiç unutmadık.

O şuurla, büyük ve güçlü bir ailenin ferdi olduğumuzu, yaşatmak zorunda olduğumuz ideallerimizi ve hatıralarımızı bir an olsun unutmadan, sorumlulukla görev yapıyoruz.

Onun Davası,

Birlik Davasıydı.

Onun Davası,

İlay-ı Kelimetullah Davasıydı.

Onun Davası,

Vatan,  Millet, Din ve Devlet davasıydı.

Onun Davası,

Milli iradeye sahip çıkma davasıydı.

İşte onun Davasına sahip çıkan Büyük Birlik Partisi ve Alperenler burada.

Partisi Büyük Birlik Partisi

Ocağı Nizami Alem Ülkücülerinin Ocağı olan Alperen Ocaklarıdır.

Değerli Dava Arkadaşlarım,

Alperen Kardeşlerim,

Muhsin Yazıcıoğlu’nu kaybettiğimiz günden bugüne 13 yıl geçti.

Türkiye, Türk Milleti, Türk Milliyetçileri, onun vefatıyla; hesapsız, dosdoğru, ahlak abidesi, şahsiyet abidesi bir evladını kaybetti.

Milletimiz onu çok sevdi.

Rahmetli Şehit Liderimizi, biz de unutmayacağız, milletimiz de unutmayacak.

Yılın hangi mevsiminde, günün hangi saatinde giderseniz gidin, Taceddin Dergahı’nda, kabrinin başında dua eden, Kur’an okuyan, gözyaşı döken bir millet ve memleket sevdalısına rastlayacaksınız.

Yıllar, yıllar boyunca, bugün olduğu gibi, bir şafak vakti, ıssız bir dağ başında, yanından geçtiğiniz bir kamyonun kasasında; bir sonbahar akşamında yağmurdan korunmak için sığındığınız bir çay ocağında; sanayi sitesinde, çekiciyle, testeresiyle, ekmeğini taştan, demirden çıkaran bir sanatkarın tezgahının arkasında; Anadolu’nun ücra bir köyünde, önünden geçtiğimiz bir fırının duvarında, bize gülümseyen fotoğrafıyla karşılaşmaya devam edeceğiz.

Ailesinden uzakta, ailesinin ümidi olmanın sorumluluğuyla ders çalışan, üniversite öğrencisi yoksul Anadolu çocuklarının defterlerinin sayfalarında; “şehit olacağım” diye başlayan bir asker mektubunda; her helikopter sesi duyduğunda onu hatırlayıp gözyaşı döken yaşlı annelerin duasında; onun ismine rastlayacağız.

Onu belki hiç görmemiş insanların kalplerinde, sevgisi var olmaya, yaşamaya devam edecek.

Türkiye’nin, dünyanın her yerinde, “Muhsin” isimli, “Alperen” isimli bebekler, Türk Milleti’nin yeni umutları olarak doğacaklar.

http://www.ankaramasasi.com/haber/1385970/mustafa-destici-siyasette-hicbir-kirli-iliski-yazicioglunu-kirletemedi
İlginizi Çekebilir

Yorumlar (0)

Yorumunuz İletilmiştir.