Türkiye'de et sorunu nasıl çözülür?

Türkiye Kasaplar Federasyonu Başkanı Fazlı Yalçındağ, Türkiye'de et sorunun çözümün en kolay yolunun küçükbaş hayvancılığa önem vermek olduğunu söyledi.
Ankara Masası
|
21 Ekim 2020, Çarşamba - 22:53
Türkiye'de et sorunu nasıl çözülür?

Türkiye Kasaplar Federasyonu Başkanı Fazlı Yalçındağ, Ankara Masası özel yayınında Gökhan Gökyıldırım’ın sorularını yanıtladı.

Fazlı Yalçındağ, Türkiye’de et sorunun çözümüne ilişkin çarpıcı açıklamalarda bulunurken küçükbaş hayvancılığın önemine vurgu yaptı.

2009 yılında yaşanan et krizinin ardından besicilerin, dişi kuzuları damızlığa ayırdığını ifade eden Yalçındağ 10 milyona düşen küçükbaş sayısının 40 milyona yaklaştığını söyledi.

"Et problemini kolay çözersiniz"

Et sorunun çözümünün küçükbaş hayvancılıktan geçtiğinin altını çizen Yalçındağ “Tabii ki yani vatandaş baktı ki malı para ediyor. Dişi kuzularını damızlığa ayırdı, mevcut sürüsüne ekledi ve bugünkü işte 40 milyonlu rakamlara gelindi. Ben çıkış noktamızı tekrar altını çizerek söylüyorum küçükbaş hayvandan geçer. Küçükbaş hayvana ne kadar önem verirseniz Türkiye’nin et problemini o kadar kolay çözersiniz” diye konuştu.

Fazlı Yalçındağ’ın Ankara Masası’na yaptığı açıklamalarda şu ifadeleri kullandı;

Birinci olumsuzluk kasabın reyon diye tabir ettiğimiz kullandığımız buzdolaplarında eti sergileme imkanı yok. Böyle bir izin yok. Federasyonun kuruluşundan sonra önce bu izin alındı. Tabii buna izni veren geçmişteki bakanlarımıza da ismini zikretmemde herhangi bir mahsur yok. Tarım Bakanımız Sayın Sami Güçlü, Ticaret Bakanımız hemşerimiz Sayın Ali Coşkun Bey. Ben Ali Coşkun Bey'e ifade etmiştim bu sıkıntıyı oda Sami Beyle görüştü. Sami Bey de beni dinledikten sonra şimdi rahmetli olan Mustafa Bey Müsteşar yardımcımız Allah rahmet eylesin.

"Sergi sergileme imkanımız yok"

Gökhan Bey: Sami Bey akademisyendi öyle hatırlıyorum.

Müsteşar Yardımcılığı görevindeydi o günkü Tarım Bakanlığında. Dedi ki böyle bir şey olmaz, dinle başkanı bu olayı tekrardan bir gözden geçirelim. Bir eşitlik sağlansın yani marketler eti sergileyerek satıyor. Kasaplar da dolaptan siz geliyorsunuz, et istiyorsunuz dolabın kapağını açıyoruz. Karaman dolabı derler bizim o dolaplarımıza. Karaman tipi dolabın kapısını açacağız. Oradan keseceğiz işte kıymaysa kıyma, kuşbaşıysa kuşbaşı sergi sergileme imkanımız yok. Yani mesleğimizi icra edemiyoruz. Böyle bir noktadayız yani. Hani hep derler ya odalar bilmem şunlar bunlar federasyonlar ne iş yapıyor. Alın size ilk başta yaptığımız bir çalışma bu. Federasyon kurulduğunda.

"Yani tavuklarda taşlık yoktu hepsi hazır kıymanın içerisindeydi"

Gökhan Bey: O çalışmadan sonra değişmeye başladı anladığım kadarıyla.

Bir aşama daha var. Bir ikinci olumsuzlukta nedir dedik. Baktık tepsiler üzerinde biliyorsunuz, dökme hazır kıyma satışı, tepsi tepsi getiriyorlar, satıyorlar. Türkiye genelinde 1 araştırma yaptık. Büyükşehirlerde içerisinden neler çıkmadı ki o hazır kıymanın bir kere satılması bizce yasak bir ürün olmalı diye düşündük. Ülke, vatandaşın en tabii hakkı gördüğünü kıymaysa kıyma çektirip alması. Kuşbaşıysa kuşbaşı yaptırıp alıp götürüp evinde yemesi. Bu dökme hazır kıymanın yasaklatılması konusunda çalışma yaptık. Yani tavuklarda taşlık yoktu hepsi o hazır kıymanın içerisindeydi. Şimdi bir bakıyorsunuz orada yazmış işte o dönemde diyelim ki, hazır kıyma dökme hazır kıyma 20 lira kasapta ne kadar 30 lira. Kasap pahalı ama onun içinde et yok neye para verdiğini bilmiyor vatandaş. Yani iki kere üç kere yediği zamanda eti o zannediyor. Ve bu bir olumsuzluk yani, biz bunu yasaklattırma çalışmaları yaptık. Hasarlı yönünden sakıncalı olduğunu düşündük ve öyleydi de zaten o tarihlerde de belki siz de hafızalarımızda tekrar canlanabilir. İzmir'de bir hadise çıktı. Bu çiğköfte den dolayı falan bir şeyler oldu.

"Küstürme et beğendirmeme lüksü yok"

Gökhan Bey: Zehirlenmeler olmuştu. Askeriyede bir sıkıntı olmuştu hatırladığım kadarıyla.

Bu dökme hazır kıyma satışı yasaklandı. Çekeceksin müşterinin gözünün önünde vereceksin. Bu iki olumsuzluğu ortadan kaldırdıktan sonra marketler yönünde ağırlıkta bulanan ibre süratle kasaplar yönüne doğru hareketlenmeye başladı. Bir kere yaptığımız en önemli çalışmada et kasaptan alınır. Doğrusu bu. Bir kasabın bir müşterisini 2 defa küstürme et beğendirmeme lüksü yok. Siz benim müşterimseniz çok da samimiyseniz, geldiniz, eti beğenmediyseniz gelir beni ikaz edersiniz ikincide de aynı davranış sergilersem bir daha gelmezsiniz. Samimi olmayan müşteri de zaten bir daha asla gelmez. Bir kasabın bir müşterisini iki defa küstürme lüksü yok.

Ama büyük mağazacılık sistemlerinde bu böyle değil. Sizin kimliğiniz kişiliğiniz hiç önemli değil. Ben Fazlı Yalçındağ olmuşum ya da bir başka bir isimde bir insan olmuşum. Hiç önemli değil. Kredi kartımın provizyonu onlar için önemli olan. Benim kimliğim kişiliğim değil ama bir kasap dükkanında ki ya da benzeri bir manavdaki bir bakkaldaki kimlik sizin şahsınızla ilgili bir kimlik, kredi kartıymış şuymuş buymuş, bunların hiçbirinin anlamı yok. Sizin şahsınız orada önemli. Satın alma gücünüz yok. Satın Alma Gücünüz orada önemli değil, Şahsiyetiniz önemli. Aramızdaki en büyük fark bu. Kasap nedir? Müşterisinin damak zevkine uygun eti alıp satan insan. Bunun için de biz gideriz. Müşterimizin damak zevkine uygun eti tedarikçilerimizden seçer, alır getirir dükkanımıza koyarız. Hazırlarız tezgahımıza dizeriz. Müşterilerimizi bekleriz. Gelen müşterilerimize de arzu ettikleri yerden arzu ettikleri kadar veririz.

Gökhan Bey: Şöyle bir algı vardı bilmiyorum bu konuda ne düşünürsünüz? Kasap da ki fiyat marketlerdeki fiyattan daha yüksek gibi bir algı vardı bir zamanlar

Hiçte öyle değil. Tam tersi.

"Bunu rapor halinde yaptık"

Gökhan Bey: Şuanda baktığımızda öyle bir rakam söz konusu değil.

Kasap dükkanları marketten daha avantajlı bir kere kalite olarak çok avantajlı fiyat olarak da onlar bizden daha pahalı. Bir geçmiş dönemdeki tarım bakanlarımızdan birinin Mehdi Bey'in Dr.Mehdi Eker Beyin bir lafını burada ifade etmem lazım. Kendisine de bizi dinliyorsa dinlerse de saygılarımı iletiyorum. Bizim ülkemizde buğdayla koyun gerisi oyun derdi. Doğru yani ben çocukken bu işe başladığımızda babamın dükkanına gidip gelmeye başladığımda satılan etin yüzde 95’i küçükbaş hayvandı. Ne oldu sonra işte bilindiği gibi bir sıkıntılar yaşadık. 2007 -2008 yıllarında bir kuraklığa bağlı yem fiyatlarındaki anormal yükseliş, insanları ellerindeki hayvanları kestirme yöneltti. Arkasından da bir baktık. 2009 yılında işte bir en bol olması gereken bir nokta da Haziran ayında küçükbaş hayvan fiyatları yani kuzu fiyatları sürekli yükseliyor. Ne oluyor diye bir araştırma yaptık. Oda başkanlarımızı topladık. Abi bir baktık kuzu yani bir küçükbaş hayvan sayımız 10 milyonlu rakamların altına gerilemiş dedik ki Yani bu böyle giderse bu sektörün diğer enstrümanlarını da tetikler. İlerde Türkiye'nin başına ciddi kırmızı et problemleri yaşatır bu olay diye bunu rapor halinde yaptık. Çözüm önerilerimizi de getirdik. Hatta yani Türkiye Cumhuriyetlerden, çoban istihdamımız vesaire çobanlara, sosyal güvence sağlanması devletçi. Bunlar hep bizim raporumuzda yazan şeyler. Zaman içerisinde de bunlardan gerçekleşenler de oldu.

"Et problemini kolay çözersiniz"

Gökhan Bey: Şuanda çok ciddi bir artış var küçükbaşta bir artış var.

Tabii ki yani vatandaş baktı ki malı para ediyor. Dişi kuzularını damızlığa ayırdı, mevcut sürüsüne ekledi ve bugünkü işte 40 milyonlu rakamlara gelindi. Ben çıkış noktamızı tekrar altını çizerek söylüyorum küçükbaş hayvandan geçer. Küçükbaş hayvana ne kadar önem verirseniz Türkiye’nin et problemini o kadar kolay çözersiniz.

http://www.ankaramasasi.com/haber/278085/turkiyede-et-sorunu-nasil-cozulur
İlginizi Çekebilir

Yorumlar (0)

Yorumunuz İletilmiştir.