Bahçeli'den faiz açıklaması: Bu yükten kurtulmalıyız

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, "Bize göre hükümetin faiz politikası doğrudur. Geldiğimiz bu aşamada yeni yönetim sistemi kapsamında Merkez Bankası'nın bağımsızlığı tartışmaya açılmalıdır. Özerk ve bağımsız kurumlar milli iradenin üzerinde olamaz, olmamalıdır. Hesabı veren siyasettir kararı verende siyaset olmalıdır" dedi.
Ankara Masası
|
23 Kasım 2021, Salı - 11:03
Bahçeli'den faiz açıklaması: Bu yükten kurtulmalıyız

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, partisinin grup toplantısında konuştu. 

"HDP’nin, PKK ile ilişkisi olduğunu görmedim." diyen CHP Grup Başkanvekili Engin Altay'a tepki gösteren Bahçeli, Kılıçdaroğlu'nu da "İktidarımızda başörtülü bakan da olacak" ifadeleri üzerinden hedef aldı. 

Bahçeli ayrıca hükümetin faiz politikasına da destek verdi.

MHP liderinin konuşmasından satırbaşları şöyle:

CHP'nin grup başkanvekili televizyona çıkmış "HDP'nin PKK ile ilişkisini görmedim" diyecek kadar milli gerçeklerden kopmuş, Kılıçdaroğlu'nu tamamlamıştır. Bre gafil bakıyorsun ama görmüyorsun. Görüyor ama itiraf edemiyorsun. PKK ile HDP'nin kanlı madalyonun ikiyüzü olduğunu cümle alem gördü de bir tek siz mi görmediniz? Bu nasıl bir boş kafadır? Bu nasıl pes etmiş katile hayran olmuş sefil bir zihniyettir?

Kılıçdaroğlu'nun açıklamaları

Kılıçdaroğlu'nun "İktidarımızda başörtülü bakan da olacak" ifadesi de sömürüdür. İktidara gelmesi hayal olan bu zihniyetin Türkiye'de başörtüsü meselesinin çözüldüğünden haberi yoktur. Siz başörtülü bakanı konuşmak yerine ikna odalarında eziyet ettiğiniz gencecik kızlarımızın hesabını verin.

50+1 tartışmaları

Bu konuyu tartışmaya açmak yönetim sistemini kötüleyecektir. Bize göre Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi lehine söylenebilecek en güçlü argümanlardan biri yüzde 50+1 oyla iktidara gelebilmek için partiler arası uzlaşmayı sağlaması ve kutuplaşmayı azaltmasıdır. Milli birlik ve bütünlük için bu güçlü yönü savunmak yerine yüzde 40 oranı dillendirmek iyi niyetli sayılamayacaktır. 

Hükümete faiz desteği

Enflasyon ile mücadele için çözüm önerisi oldukça açıktır: Kısa vadeli faiz oranını, enflasyon oranındaki artış ve azalış kadar artırmak ve azaltmak, böylece reel faiz oranını sabit tutmaktır. Enflasyon hedeflemesi, enflasyon ile mücadeleye özünde, talep yönünden yaklaşmakta ve faiz oranlarındaki yükselişlerin toplam talebi azaltacağı, böylece fiyat artış hızının yavaşlayacağını öngörmektedir.

Türkiye’nin mal, para ve döviz kuru piyasalarındaki tecrübesi bize göstermiştir ki, döviz kurunun belirlenmesinde enflasyonun kuru yükseltici etkisi faizin kuru düşürücü etkisinden çok daha baskındır. Bundan dolayı yüksek enflasyon-faiz-kur açmazı devamlı karşımıza çıkmaktadır. Önemle belirtmek isterim ki, Türkiye’nin üretim ve dış ticaret yapısı, enflasyon ile mücadeleye yalnızca talep cephesinden değil, aynı zamanda arz zaviyesinden de yaklaşmayı gerektirmektedir. Enflasyonun kaynağında talep yönlü pozitif şoklara arz yönlü negatif şokların eşlik ettiği bir durumda yüksek faiz politikası uygulamak, Avrupa Merkez Bankası Başkanı’nın deyimiyle “daha sıkı para politikası, sadece ekonomi üzerindeki daraltıcı etkiyi şiddetlendirirken”; bize göre de “yangına körükle gitmeye” benzemektedir. Zira yüksek faiz, finansman maliyetlerini artırdığı için ekonomideki toparlanmayı arz yönünde engellemekle kalmamakta; yatırım kararlarının ertelenmesine yol açarak üretim kapasitesini de kısıtlamaktadır. Bu da işsizlik, yoksulluk, hayat pahalılığı demektir.

Türkiye bir karar vermek ve bunu uygulamak için de bir irade ortaya koymak durumuyla karşı karşıyadır. Ya enflasyon artışına faizleri yükselterek tepki vermeye devam etmek suretiyle enflasyon-faiz-kur sarmalı içerisindeki döngüyü kabulleneceğiz; ya da tüm ekonomik birimlerin faaliyet ve beklentilerini bozan yüksek faiz politikasından kademeli bir şekilde vazgeçerek, enflasyonla mücadeleyi yeniden tanımlamak ve üretim kanalını esas alan bir politika anlayışına geçeceğiz.

Para politikası ve merkez bankasını baz alan, kamu maliyesinin rolünün ikinci planda tutulduğu ve enflasyon ile mücadeleyi yalnızca faize bağlayan politikanın çözüm üretmede yetersiz kaldığı deneyimlerimizle sabittir. Kararlı ve istikrarlı para politikası uygulanması kadar, kaynakların etkin kullanımı önündeki engelleri tespit eden ve bunları çözecek olan bir kamu maliyesi yaklaşımına da ülke olarak ihtiyaç duyduğumuz göz ardı edilemeyecek bir gerçektir. Türkiye, faiz kamburundan kurtulmalıdır. Faiz, uzun vadede üretim sistemine büyük hasarlar vermektedir. Ülkemiz şu anda dünyada faiz oranın yüksekliği açısından ilk on ülkeden biri, Avrupa’nın da zirvesindedir. Faiz geleceğimizden çalmaktadır. Bize göre hükümetin izlediği ekonomi politikası doğrudur, bunun üzerinden polemik yaratmak, bittik, tükendik, yandık, mahvolduk demek felaket tellallığıdır, kötü niyetliliktir. Türkiye ekonomisi için 1980-2020 dönemi verileriyle ulaşılan sonuca göre faiz oranı ve enflasyon arasında uzun dönemli bir ilişki bulunmuştur. Akıntıya karşı kürek çekmek, Neo-Liberal iktisat akımının alışkanlıklarıyla milletimize karamsarlık servis etmek vatan sevgisiyle bağdaşmayan bir sorumsuzluktur. Geldiğimiz bu aşamada, yeni yönetim sistemi kapsamında Merkez Bankası’nın bağımsızlığı konusunu mutlak surette tartışmaya açmak hem demokrasinin hem de milli iradenin gereğidir. İMF ve faiz lobisinin oyunlarıyla daha fazla mesafe alamayacağımız ortadadır.

http://www.ankaramasasi.com/haber/1133214/bahceliden-faiz-aciklamasi-bu-yukten-kurtulmaliyiz
İlginizi Çekebilir

Yorumlar (0)

Yorumunuz İletilmiştir.