Yakup Köse: Dejavu yaşıyoruz

Star Gazetesi Yazarı Yakup Köse, son günlerde yaşananları Abdülhamid ve Adnan Menderes dönemindeki politikalara benzeterek "Recep Tayyip Erdoğan'ı onların tuzaklarına düşürecek kadar aptal değiliz" dedi.
Ankara Masası
|
06 Ocak 2021, Çarşamba - 21:06
Yakup Köse: Dejavu yaşıyoruz

Star Gazetesi Yazarı Yakup Köse, Ankara Masası özel yayınında Gökhan Gökyıldırım’ın sorularını yanıtladı.

Son günlerde yaşananları değerlendiren Köse, Türkiye’nin bir dejavu yaşadığını söyledi.

Köse, Abdülhamid ve Adnan Menderes döneminde uygulanan politikaların günümüzde de tekrarlanmaya çalışıldığını belirterek, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a tuzak kurulmaya çalışıldığını ifade etti.

"Tuzaklarına düşürecek kadar da aptal değiliz"

Saldırıların merkezinin hep kaynaktan geldiğinin altını çizen Köse “Abdülhamit Han Hazretleri döneminde sürekli yalan iftira, ondan sonra kumpaslarla sistemi yordular ve bu sistem yorduktan sonra emellerine ulaştılar. Rahmetli Adnan Menderes döneminde de rahmetli Özal döneminde de Erbakan için yaptıklarını hatırlayın. 97'lerde aslında hepsi de ortak bir noktadan çıkıyor değil mi? Bakın ben şunu söylüyorum bizim bu gün gençliğimizin gençlerimizin sadece Necip Fazıl Kısakürek'in Abdülhamit Han eseriyle Abdülhamid Han'ın eseriyle Adnan Menderes eserini okuduğunuz zaman aslında bugün bütün gerçek ortaya çıkacak? Yani bir nevi dejavu yaşıyoruz. Abdülhamid Han hazretleri dönemine bakıyoruz, Adnan Menderes'in dönemine bakıyoruz yapılanlar, söylenenler, programları, saldırı şekilleri, mâl etme şekilleri hepsi aynı aynı kaynaktan geliyor bu kadar ortada gerçek varken Recep Tayyip Erdoğan'ın onların tuzaklarına koyabilecek kadar onların tuzaklarına düşürecek kadar da aptal değiliz biz.” Diye konuştu.

"Biji serok Obama demek midir?"

Köse, FETÖ ile mücadeleye de değinirken “Bu ülkede yerli olan batıya bir şekilde biat etmeyen bütün herkese operasyon yaptı. Peki, geldiğimiz nokta ne? Zaten benim en çok merak ettiğim bazı solcu arkadaşlara sorduğum şey bu. Arkadaşlar bir mücadele ediyorsunuz. Anti kapitalizm mücadele diyorsunuz. Peki yani 90’lı yıllardan 2000'li yılların 2000'lerin sonuna kadar siz bu mücadeleyi bu şekilde sürdürdünüz. Bugün Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Batı tarafından hedef alınmasını, Batı tarafından hedef alınmasını destekliyorsunuz.  Bunu hangi antiemperyalist mücadeleye sığdırıyorsunuz? Bunu hangi antiemperyalist kavgaya koyuyorsunuz? Yani antiemperyalizm, antikapitalizm batıyla birlikte hareket edip biji serok Obama demek midir? Yani Batı'nın yatak odasında hemhal olup da Türkiye'nin milli değerlerini operasyon yapmak mıdır?” dedi.

Hayatını dair ve gündeme ilişkin çarpıcı açıklamalarda bulunan Köse şunları söyledi;

“28 Şubat darbelerin anasıdır”

Mücadeleyi bu dönemde veya farklı dönemlerde bir çocuğun mahalle aralarında top oynadığı dönemlerde mücadelenin içerisine girdim ve bu dönem 14 yaşımda, bir öğrenciyken okula gidip gelirken, imam hatipliyken içine girmiş olduğum bir durumdu aslında istemediğim bir pozisyonla karşı karşıya kaldım. İşte darbecilerin veyahutta bu ülkeye zarar vermeye çalışan insanların içerisinde tutunmaya çalıştım bir imam hatipli olarak. Ki Halil Kantarcı da öyle.

Halil Kantarcı da bir imam hatipliydi. Ve benim yaşımdaydı. Çok küçük yaşta bazı gerçeklerle tanıştık. Her zaman söylerim üstadım bazı insanların 28 Şubat’la alakalı hatıraları vardı, bizim 28 şubatla alakalı hayatımız var derim. 28 Şubat bana göre, Türkiye'de karanlık güçlerin yapmak istediği ve yapmış olduğu bütün darbelerin anasıdır aldıkları nemalandıkları bütün kaynakları orasıdır.

“14 yaşında bir imam hatipliye terörist yaftası vurmuşlar”

Niye derseniz şuanda zaten karanlık güçlerin yavaş yavaş ilmik ilmik yapmaya çalıştıkları şey 28 Şubat sürecine benzer bir darbe süreci. Nedir bu olaylar; sürekli yalan, hepimiz izliyoruz, görüyoruz, takip ediyoruz, yalanlamaya çalışıyoruz. Sürekli karşı tarafı kamuoyunu aldatıcı bir refleksiyle karşı karşıyayız. Biz bu refleks ile mücadele verirken aslında bu ülke için zaman kaybedilmemesi gerekirken hem işte mili savunma olsun diğer işte gerçekler olsun başımızda işte bir musibet var.

İşte pandemi süreci olsun, yani insanların rahat bir hayat, huzurlu bir hayat daha aydınlık bir gelecek için mücadele vermesi gerekirken biz önümüze koyulan aynı 28 Şubat sürecindeki gibi önümüze koyulan yalanlarla uğraşıyoruz. Şimdi takdir edersiniz ki o dönemde de biz bunlara maruz kaldık. İşte nedir? 14 yaşında bir çocuğun imam hatipten almışlar, işte terör örgütü yaftası koymuşlar.

Onun akabinde o zamanın devlet güvenlik mahkemelerinde yargılamışlar. Bu yargılama neticesinde idam cezası almış, annesinin gözü önünde kalemi kırılmış ve yaklaşık da 10 yıl cezaevinde yatmış bir hayatım var benim. Halil de öyle. Halil de öğrenci iken Milli Gençlik Vakfı'ndan alınıp, darbecilerin terörist yaftasıyla bir nevi leke sürülmeye çalışıp içeriye cezaevine attığı ve 10 yılını cezaevine vermiş olduğu bir kardeşimizdi.

Halil Kantarcı’yla cezaevindeki karşılaşması

 Halil ile aramızda şöyle bir birleşme var. Halil, Metris Cezaevi'nden Bandırma Özel Tip Cezaevi'ne sevk oldu. Beni görünce sevindi. İyi ya dedi. Yakup dedi benden küçük birisi varmış dedi. Çocuksunuz yani, orada böyle biraz daha samimi konuşmak istiyorum. Cezaevleri biraz farklı ortamlardır. Hani rajon bilmeniz lazım. Volta atmayı bilmeniz lazım. Oturmayı kalkmayı bilmeniz lazım. Şimdi mesela ben hep şeyi söylerim.  Ben cumartesi günü beni aldılar. Cuma günü okul tatil olduğunda cumartesi pazar tatiline girerken cuma günü Türk bayrağının önünde, İstiklal Marşı'nı okuyup 3 gün sonra önüme koyulan Teşhir Masası'ndaki Türk bayrağının önünde terörist olarak yaftalandım.

Yani bakın bunlar çok ağır şeyler.  O dönemde ki ben milliyetçi bir ailenin çocuğuyum. Yani benim babam o dönemde Milliyetçi Hareket Partisinin Antalya Teşkilatı'ndan olan birisiydi. Bunlar ağır şeylerdi. Yani tabii Halil ile bizim tanışmamız Bandırma Özel Tip Cezaevinde oldu. O gün Bugünde hiç kopmamıştık, kopmadık. 15 Temmuz'un şehit olduğu dakikaya kadar hiç kopmadık.  

Yas tutma günü değil, dövüş günü yazısını neden yazdı?

Star gazetesine ilk yazımda şöyle bir şey söylemiştim. Kavgada birlik diye. Fetö yapılanmasını 1998 senesinde 18 yaşındayken tahkik-i iman taklid-i iman yazımla birileri FETÖ gerçeğini yazımda kaleme dökmüştüm ve bunu da sık sık canlı yayınlarda söylediğim için burada da söylüyorum FETÖŞ tabirini kullanmıştım.

Bu yapıyı çok iyi biliyorum. Bu yapının dışarıdaki kirli yapılarla gizli istihbarat örgütleri ile hemhal olduğunu, gizli istihbarat örgütleriyle bile birlikte hareket edip, Türkiye de Müslüman Anadolu insanlarına bir operasyonun içerisinde olduğunu 90’lı yıllarda çok açık ve net belirtmiştim. Zaten bugüne kadar başımıza ne geldiyse bizim o zamanlardan bu zamana kadar hakikati söylememizden dolayı gelmiştir.

Halil’inde Cihat'ın da İşte Yakup Köse'nin de Salih Mirzabeyoğlu’nun da, bizim açıkçası o kadar çok büyük sıkıntılar çektik ki, çok net söylüyorum bizim bu ülkedeki milli yerli kavgamızı solcuların Che Gueverası görse kıskanır. Çok net söylüyorum bakın yani cezaevindeyken de rahat bırakmadılar. Cezaevindeyken İşte Noel Baba adlı bir operasyon neticesinde ağır yaralandı. Halil de yaralandı.

“Yerli olan herkese operasyon yapıldı”

2000’li yıllar solcu tutuklulara yönelik operasyonun ismi hayata dönüş operasyonuydu. Müslüman tutsaklara yapılan operasyonun adı ise Noel Baba operasyonuydu. Yani isimlendirmeyi görebiliyor musunuz? Ne kadar manidar şunu söylemek istiyorum. Yani bu ülkede dış bağlantılı dış bağlantılı kötü mihraklar bu ülkenin sadece İslamisine değil, solcusuna da operasyon yaptı.

Yani bu ülkede yerli olan batıya bir şekilde biat etmeyen bütün herkese operasyon yaptı. Peki, geldiğimiz nokta ne? Zaten benim en çok merak ettiğim bazı solcu arkadaşlara sorduğum şey bu. Arkadaşlar bir mücadele ediyorsunuz. Anti kapitalizm mücadele diyorsunuz. Peki yani 90’lı yıllardan 2000'li yılların 2000'lerin sonuna kadar siz bu mücadeleyi bu şekilde sürdürdünüz. Bugün Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Batı tarafından hedef alınmasını, Batı tarafından hedef alınmasını destekliyorsunuz.

Bunu hangi antiemperyalist mücadeleye sığdırıyorsunuz? Bunu hangi antiemperyalist kavgaya koyuyorsunuz? Yani antiemperyalizm, antikapitalizm batıyla birlikte hareket edip biji serok Obama demek midir? Yani Batı'nın yatak odasında hemhal olup da Türkiye'nin milli değerlerini operasyon yapmak mıdır?

“Mustafa Kemal’e inanların şapkasını önüne koymasın lazım”

Aslında bugün Türkiye'nin gerçek solcularının da gerçek İşte Mustafa Kemal'e inananların da şapkayı çıkarıp önüne koyması gereken bir dönemden geçiyoruz biz. ya yerli olacaksın, milli olacaksın yada batıya biat edip batının Kayığı içerisinde Anadolu insanına saldıracaksın. Bugün o dönemi yaşıyoruz.

Yani bugün Amerika Birleşik Devletleri'ne yeni seçilen Joe Biden’dan medet uman muhalefet partisinin neresine geldi, neresine milli neresine halkını düşünüyor diyebilirsiniz. Ama bunları açıklamak zor. bunları açıklamak çok zor çünkü karşımızda bir şeyi anlayabilecek bir ferasetli olan insanlar yok. Sürekli yalan, sürekli yalan, sürekli yalan yani S-400’ünden tutun, cia ya kadar eleştiri eleştiren bir yapıyla karşı karşıyayız.

Yani buna neyi anlatacaksın, bir tarafta ahlaklılar bir tarafta ahlaksızlar diyerekten bu ülkenin yüzde 54’ne ahlaksız diyen bir muhalefet lideri partisiyle karşı karşıyayız. Bunu hangi sözde, hangi anlayışla, hangi  işte karşı koyuşla bu muhalefet partisini durdurabilirsiniz. Onların kitlendiği bir şey var. Kitlendiği bir şey var. Abdülhamit Han Hazretleri döneminde de böyleydi.

“Bir nevi dejavu yaşıyoruz”

Abdülhamit Han Hazretleri döneminde sürekli yalan iftira, ondan sonra kumpaslarla sistemi yordular ve bu sistem yorduktan sonra emellerine ulaştılar. Rahmetli Adnan Menderes döneminde de rahmetli Özal döneminde de Erbakan için yaptıklarını hatırlayın. 97'lerde aslında hepsi de ortak bir noktadan çıkıyor değil mi?

Bakın ben şunu söylüyorum bizim bu gün gençliğimizin gençlerimizin sadece Necip Fazıl Kısakürek'in Abdülhamit Han eseriyle Abdülhamid Han'ın eseriyle Adnan Menderes eserini okuduğunuz zaman aslında bugün bütün gerçek ortaya çıkacak? Yani bir nevi dejavu yaşıyoruz.

Abdülhamid Han hazretleri dönemine bakıyoruz;  Adnan Menderes'in dönemine bakıyoruz yapılanlar, söylenenler, programları, saldırı şekilleri, mâl etme şekilleri hepsi aynı aynı kaynaktan geliyor bu kadar ortada gerçek varken Recep Tayyip, Erdoğan'ın Recep Tayyip Erdoğan'ın onların tuzaklarına koyabilecek kadar onların tuzaklarını onların tuzaklarına düşürecek kadar da aptal değiliz biz.

Recep Tayip Erdoğan’ın yanında milli olduğu için bu ülkeyi aydınlık geleceklere vardırmak için mücadele ettiği için ve Ümmet Coğrafyası'nda ağırlayan her ferde koştuğu için sahip çıkıyoruz. Bizim o yüzden bizim için değerli.

“Başı kapalı bir hakime adaletsizlik yapabilir algısı yürütülmeye çalışılıyor.”

Ben Türkiye Cumhuriyeti 28 Şubat döneminde yaklaşık 350-400 mahkemeye katıldım, abartmıyorum orada başı açık hakimler vardı ben başı açık hakimlere bana haksız yere bir davranışta bulunduklarını iddia edebilir miyim? Yani niçin başı açık bir hakime adaletli gözüyle bakılıyor da başı kapalı bir hakime adaletsizlik yapabilir algısı yürütülmeye çalışılıyor.

Ya bu insanlar bu memleketin, Bu toprakların çocukları bu toprakların insanları değiller mi?. Işte burada aslında toplum içerisinde halkı kin ve nefrete sürükleme anlamında Türk ceza kanuna maddedir Aynı zamanda bu suçu işleyenler bu zihniyettir Aslında bırakın arkadaşım isteyen istediği gibi giyer  isteyen istediği gibi çalışır. İsteyen istediği gibi hürriyetini özgürlüğünü bir şekilde sağlar.

Devlet nizamına devlet iradesine devletin yasalarına saygılı olduğu müddetçe Batı ya peşkeş çekmediği müddetçe bunların hepsi normaldir .Solcusundan sağcısına antikapitalistinden  antisosyal hepsine yani genel olarak neyse şurada şurada birleşmemiz lazım bizim gökhan hocam bu toprakların insanı ise bu topraklara yabancı unsurların operasyon yapmasına izin vermemeliyiz.

“Anadolu evladının gelip Boğaziçi’ne rektör olmasını yediremiyorlar”

Yani bu kadar basit bir şey. Biz niye anlatamıyoruz ben bunu anlamıyorum Bunu mesele rektörün atanma meselesi değil rektörü Boğaziçi Üniversitesi'ne tırnak içerisinde yakıştıramayan bir zihniyet var niye yakıştıramıyorlar çünkü Anadolu evladı. Çünkü Anadolu evladı yani nasıl Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a zamanın gazetesi ‘muhtar bile olamayacak’ manşeti atıp da sonradan Cumhurbaşkanı oldu yediremedilerse Anadolu evladının gelip Boğaziçi’ne rektör olmasını yediremiyorlar ya sıkıntı  burada bu ülkenin insanlarını sevmiyorlar. bu toprakların evlatlarını sevmiyorlar ama işte  neydi?

“Bu yerli ve milliye duyulan düşmanlık”

Çok iyi hatırlıyorum o zaman cezaevindeydim neredeydim Eskişehir özel cezaevindeydim ve bir derviş Kemal oldu efsane ya niye Batı’dan geliyor? Niye işte Batı normlarını Türkiye’ye işte şey yapacak. Ya arkadaşım ya bizde ne cevherler var ya bakın gerek Karabağ olsun gerek Afrin'i olsun gerek Güneydoğu’daki terör örgütlerinin yuvası olsun onları perişan eden, onları yerle bir eden bir Türk genciydi ya bir SİHA’yı yapan Selçuk Bayraktar’dır ya yani bizim kendi değerlerimiz kendi kıymetlerimiz var nedir bu yerli ve milliye duyulan düşmanlık…

Gençlere şunu söylüyorum: Gençler okusunlar, Gençler hiçbir zaman atalete düşmesinler. Çünkü gelecek gençlerin elindedir. Okumak çok önemli.

Muhasebe çok önemli. Hayat sadece o baktıkları telefondan ibaret değil. Ruhi hayat daha zevkli ve daha eğlencelidir. Bunun yolunu bulmalarını tavsiye ediyorum.

http://www.ankaramasasi.com/haber/497838/yakup-kose-dejavu-yasiyoruz
İlginizi Çekebilir

Yorumlar (0)

Yorumunuz İletilmiştir.